”Dünyayı güzelleştiren dostluktur”

Başbakan Erdoğan, Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü etkinliklerinde Mevlana'nın görüşlerini güçlü bir şekilde yeniden hatırlayacaklarını söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KONYA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, zenginin yoksulun halinden anlaması durumunda yoksulluğun hafiflediğini, acıların paylaşıldıkça azaldığını, refahın dayanışma ile kalıcı hale geldiğini belirterek, "Dünyayı güzelleştiren çatışmalar değil dostluktur, kardeşliktir. Zor olan ittifaktır, barıştır, dayanışmadır, dostluk ve kardeşliktir" dedi.

Başbakan Erdoğan, Konya Dedeman Otel'de Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Haris Slajdziç, Avrupa Birliği üyesi bazı ülkelerin Kültür Bakanları ve Ankara büyükelçileriyle yemekte bir araya geldi.

Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başmüzekereci Egemen Bağış, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da bulunduğu yemekte yaptığı konuşmada, bugün Konya'da bir araya gelişlerinin Mevlana'nın bir eseri olduğunu belirtti.

Mevlana'yı bir kez daha rahmet ve minnetle andıklarını ifade eden Erdoğan, "Bugün Mevlana'nın evrensel mesajları her zamankinden daha fazla önem ve anlam ifade ediyor. Tüm dünya zorlu bir süreçten geçiyor. Küreselleşme beraberinde getirdiği nimetlerle birlikte çeşitli sorunları da gündemimize taşıyor. Yoksulluk, savaşlar, çatışmalar, terör, hoşgörüsüzlük, her zamankinden daha fazla insanlığı tehdit ediyor. Son küresel krizin de gösterdiği gibi zenginler ile yoksullar arasındaki makas daha da açılıyor, uçurum büyüyor. Bu farklılık yardımlaşma ve dayanışma konusunu gündemin dışına itiyor. Bütün bu olumsuz tabloya rağmen geleceğe ilişkin çok güçlü umutlar taşıyoruz" dedi.

Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin yaşadığı dönemde Moğol istilası nedeniyle bu coğrafyanın ciddi bir tehdit altında bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Nice kütüphanelerin yakılmasına, nice ilim adamlarının katledilmesine rağmen Mevlana ve onun gibi gönül insanları sayesinde insanlığın birikimleri dünyayı aydınlatmaya devam ediyor. 'Bulutlar ağlamasa şu yeşillikler nasıl güler' diyor Mevlana. Güneşin her batışından sonra yeniden doğacağını müjdeliyor. Her günün yeni bir gün olduğunu vurguluyor. Nitekim bütün savaşlara, sıkışmalara, yıkımlara rağmen insanlık kendisini yeniden toplamayı, yeniden doğrulmayı ve yeniden ayağa kalkmayı başardı. Zengin yoksulun halinden anlarsa yoksulluk hafifler. Acılar paylaşıldıkça azalır. Mutluluk paylaşıldıkça çoğalır. Refah, dayanışma ile kalıcı hale gelir. Dünyayı güzelleştiren çatışmalar değil dostluktur, kardeşliktir. Zor olan ittifaktır, barıştır, dayanışmadır, dostluk ve kardeşliktir."

AB üyelik süreci

Erdoğan, böyle bir günde gerçekleşen bu buluşmayı Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik süreci açısından son derece anlamlı bulduğunu ifade etti.

Barış, hoşgörü, uzlaşma, diyalog gibi ulvi değerler üzerine inşa edilen Avrupa Entegrasyonu'nun Mevlana'nın 13. yüzyıldan beri insanlığı aydınlatan felsefesiyle de uyumluluk gösterdiğini dile getiren Erdoğan, Mevlana'nın sevgiye dayalı öğretisi sayesinde yüzyıllardır bu coğrafyanın evrensel değerlerin adresi olduğuna dikkati çekti.

Mevlana'nın 736. Vuslat Yıl Dönümü etkinliklerinde Mevlana'nın görüşlerini güçlü bir şekilde yeniden hatırlayacaklarını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bugün, aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa Birliği'nden müzakereler için tarih aldığı 17 Aralık 2004 gününün de 5. yıl dönümü. Bilindiği gibi 1959 yılında rahmetli Menderes döneminde yaptığımız başvurunun ardından ülkemizin Avrupa Birliği ile entegrasyon süreci de başlamıştır. Bu aradan geçen süre zarfında ülkemizin Avrupa Birliği sürecinde kayda değer bir mesafe alınamadı. 2002 yılında Hükümet olarak göreve geldiğimizde Avrupa Birliği'ni stratejik bir hedef olarak belirledik. Büyük bir kararlılık sergiledik. Bundan sonra da bu süreci aynı kararlılık içinde devam ettireceğiz. Kararlılığımız bu kadar kısa sürede Kopenhang kriterlerini karşılama noktasında önemli mesafe elde etmemizi sağladı. Yani Avrupa Birliği yolculuğu yeni bir süreç, yeni bir heyecan kazandı. Şunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum, Avrupa Birliği'ne üyelik toplumun geniş bir bölümünce temel bir hedeftir. Toplumun geniş bir kesiminin üzerinde mutabakat sağladığı temel hedeftir. Bu geniş mutabakatın bir sonucu olarak 4 yıl boyunca çok önemli mesafeler aldık. Avrupa Birliği süreci artık Türkiye'nin 81 vilayetinde konuşuluyor ve sadece Hükümet'in değil 72 milyon vatandaşımızın gündeminde öncelik arz ediyor. Görüşmelerde ilk faslın hem açılışını hem de kapanışını gerçekleştirdik. İsveç'in dönem başkanlığı sona ermeden çevre faslının da açılmasını ümit ediyoruz. Bugün Avrupa Birliği'ne her zamankinden daha yakınız. Avrupa Birliği ile bugüne kadar hiç olmadığımız kadar içiçeyiz. Türkiye'nin 5 milyon insanı AB ülkelerinde yaşamaktadır. Toplumsal mutabakatı ve reformları hız kesmeden sürdürme kararlılığındayız. 81 ilimizde vali yardımcılarından birini Avrupa Birliği'nden sorumlu hale getirerek Avrupa Birliği konusunu tabana yaymak istiyoruz."

Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirirken, bu yönde kararlı siyasi bir irade gösterirken, Avrupa Birliği tarafından verilen taahhütlerin yerine getirilmesini de beklediklerini vurgulayan Erdoğan, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki yapıcı ve kazan kazan anlayışına dayalı sürecin hiçbir gerekçesi, hiçbir engeli olamayacağını söyledi.

Mevlana ve Goethe

Erdoğan, Mevlana'nın "İnsan insanın aynasıdır" derken anlatmak istediğinin Goethe'nin "İnsan, kendini sadece insanda tanır" sözü ile anlatmak istediğinden farklı olmadığını söyledi.

Mevlana gibi "Ne olursan ol, yine gel" diyebilmenin, bugün daha büyük bir anlam kazandığına dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

"Türkiye'nin Medeniyetler İttifakı gibi son derece kritik bir projeye eşbaşkanlık yapması anlamlı değil midir? Birleşmiş Milletler tarihi açısından adeta rekor bir oyla, 192 üyenin 151'inin oyuyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi basite indirgenebilir mi? Artık bütün bunlardan hareketle şunu söylüyoruz; bu kararı bir an önce alabilmek için hep birlikte desteklerinizi bekliyoruz. Bu çabayı göstermek inanıyorum ki Avrupa Birliği'ni çok farklı bir coğrafyada etkin hale getirecektir ve 1,5 milyarlık İslam dünyasıyla diğer Batı dünyası, Türkiye ile adeta köprü olması sebebiyle demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olarak çok farklı bir kaynaşma zeminini yakalayacaktır. Bunlardan hareketle zorlu bir sınavdan geçtiğimizi biliyorum, ancak aynı yıllardan Türkiye on yıllardır bu yolunu tıkayan, gelişmesi açısından engel olan köklü meselelerini de cesaretle aşmış durumdadır. Gelecek bugünden daha iyi olacaktır. Bunu görüyorum."