ECB’nin para politikası araçları: 'ELA' ve Yunanistan örneği

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Nebil DEVECİ / Türkiye Kalkınma Bankası, Hazine Daire Başkanlığı, Uzman

Eurosistem (Avrupa para sistemi), Avrupa Merkez Bankası (ECB) aracılığıyla düzenli olarak haftalık vadede likidite sağlama amaçlı, kısa vadeli para politikası işlemleri yapmaktadır. Bu işlemlere temel refinansman operasyonları (main refinancing operation) denilmektedir. Buna yönelik olarak da ECB yapılan her toplantıda bu operasyonlara yönelik faiz oranını açıklamaktadır. Bu faiz oranı (%0.05) aynı zamanda ECB’nin politika faiz oranıdır ve ECB’nin para politikası duruşuna yönelik sinyal verme özelliğine sahiptir. 25 Haziran itibariyle ECB bu kanaldan piyasayı 88 milyar euro fonlamıştır. ECB sadece haftalık vadede değil, kimi zaman daha uzun vadede likidite operasyonları da yapmaktadır. Bu işlemler genellikle üç ay vadeli olmaktadır. Eurosistem’in bir diğer para politikası aracı da marjinal borç verme kolaylığıdır (marginal lending facility). Marjinal borç verme kolaylığı, temel refinansman operasyonlarından farklı olarak günlük vadede verilmektedir. Bu oran aynı zamanda, ECB’nin tavan faiz oranı (%0.30) olup, ECB’nin olağan kanallarından sağlanamayan likidite ihtiyacına işaret etmektedir. Bu kanaldan 25 Haziran itibariyle bankalar yaklaşık olarak 545 milyon euro fon sağlamışlardır. ECB’nin bir de taban faiz oranı vardır. Bu faiz oranı da deposit facility olarak adlandırılmaktadır. Bankacılık kesimi fazla likiditelerini O/N vadede ECB’ye plase etmektedirler ve bu faiz oranı da -%0,20’dir. 25 Haziran itibariyle bankacılık sektörünün ECB’ye plase ettikleri tutar 85.9 milyar euro düzeyindedir. Refinansman operasyonları açık piyasa işlemleri olarak kategorize edilirken, marjinal borç verme kolaylığı ve mevduat kolaylığı kredi kolaylıkları olarak değerlendirilmektedir.

Global finansal krizin ekonomik ve finansal etkilerini azaltmaya yönelik olarak 2009 ve 2010’da ECB standart dışı para politikası (non-standart monetary policy measures) araçlarına da yönelmiştir. ECB üç yıl vadeli repo operasyonları yaparak piyasaların likiditesinin daha uzun vadede sağlanmasına yönelik bir politika izlemiştir. Söz konusu repo operasyonlarında sadece euro değil, dolar likiditesi sağlamaya yönelik işlemler de yapılmıştır. ECB, üç yıl vadeli repo operasyonlarının geri dönüşlerinin vadesi dolmasına yakın bu sefer hedefli uzun vadeli repo işlemlerini (targeted longer-term refinancing operations) başlatmıştır. Haziran 2014’te başlattığı bu operasyonlarla finansal olmayan sektörlere yönelik likidite sağlama yoluna gitmiştir. Böylelikle ECB finans dışı sektörlerin de ECB fonlarına erişimini kolaylaştırmıştır. Bütün bu önlemler Avrupa ekonomisinin durgunluğa girmesini önleyememiş sonunda da ECB Fed benzeri bir politika uygulamaya yönelerek bilançosunu büyütme kararı almıştır. Bu çerçevede aylık 60 milyar euroluk varlık alım programını Mart 2015’te başlatmıştır. Daha önce uyguladığı para politikası setine bir yenisini eklemiştir. 

ECB euro sistem içindeki tüm para politikası araçlarını ekonomik yapının iyileşmesi için uygulamaya koyarken, daha önce dondurulan Yunanistan sorunu, yılın başında tekrar canlanmıştır. Yunanistan’da seçimler olmuş ve muhalif sol radikaller (Syriza) iktidara geçmiştir. Yeni Yunanistan Hükümeti, daha önce Avrupa Komisyonu, ECB ve IMF ile yapılan anlaşmayı tanımadığını, yeni bir anlaşma yapılması gerektiğini ortaya koyunca Avrupa yeni bir şokla karşı karşıya kalmıştı. Zira Syriza hükümeti eurodan çıkışı göze alan bir tavır sergilemekteydi. Yeni Yunan Hükümeti, daha önceki anlaşmanın şartlarının Yunanistan’ın borçlarını azaltmak yerine daha da arttırdığını, bunun da ötesinde işsizliği ve yoksulluğu dramatik düzeylere getirdiğini belirterek bunları ortadan kaldıracak yeni bir anlaşma yapılması gerekliliğini ortaya koymuştur. Gerçekten de ilk anlaşmanın yapıldığı 2012 yılında kamu borcunun milli gelir içindeki payı %140’a düşerken uygulanan politikalarla bu oran önceki zirvenin (%170) de üstüne çıkarak %177’ye yükselmiştir. 

Acil Likidite Desteği (ELA)

Yeni Yunan Hükümetinin eski anlaşmayı yok sayması, Yunan finansal sisteminin kilitlenmesine ve finansal sektörde panik yaşanmasına yol açmıştır. Mevduat sahipleri bankalara hücum ederek paralarını çekmeye başlamışlardır. 2009’da 230 milyar euro olan mevduat düzeyi 126 milyar euroya gerilemiştir. Öte yandan 5 Şubat 2015’te ECB, Yunan tahvillerinin APİ’ye teminat olarak kabul edilmeyeceğini açıklamıştı. Bu nedenle de Yunanistan Merkez Bankası ECB’nin APİ gibi olağan fonlama araçlarına başvuramamıştır. ECB ayrıca mart ayında açıkladığı varlık alım programından Yunanistan’ı da mahrum bırakmıştı. Yunan finans sistemi böylelikle likidite krizine girmişti. Böyle durumlarda Eurosistem içinde bir başka para politikası aracı devreye sokulmaktadır. Diğer araçlara göre daha maliyetli olan bu geçici destek aracına Acil Likidite Desteği (Emergency Liquidity Assitance) denilmektedir. Acil likidite desteği (ELA) diğer para politikası araçlarından farklı işlemektedir. Burada ECB ile birlikte diğer birliğe üye merkez bankaları sorumluluğu paylaşmaktadır. Yani bu desteği Eurosistem Merkez Bankaları sağlamaktadır. Likiditeye ihtiyaç duyan merkez bankası bunu ECB’ye iletmekte ve ECB de Eurosistem merkez bankalarının atadığı yönetim konseyi (Governing Council) ELA ile ilgili işlemleri yürütmektedir. Konseyde kararlar üçte iki oy çokluğuyla alınmaktadır. İlgili ülkenin merkez bankasının başvurusu üzerine yönetim konseyi onay verirse likidite serbest kalmaktadır. Buna yönelik olarak her bir ülkeye limit tahsis edilebilmektedir. Limitinin üstünde likiditeye ihtiyacı olan ülke, ulusal merkez bankası aracılığıyla limitinin artırılması talebinde bulunmaktadır. Bu durumda yönetim konseyi limit artırım yetkisini kullanmaktadır. Likidite limiti teminat karşılığında serbest bırakılmaktadır. Yunanistan için, ELA’nın devreye sokulması Şubat’ın başında olmuştur ECB, Yunan tahvillerinin APİ’ye teminat olarak kabul edilmeyeceğini açıkladıktan sonra ELA çerçevesinde Yunanistan’a 50 milyar euroluk limit tahsisi yapmıştır. Böylelikle Yunan tahvilleri sadece ELA çerçevesinde değerlendirilir hale gelmiştir. Şubatta 50 milyar euroyla başlayan limit 23 Haziran itibariyle 87.8 milyar euroya yükseltilmiştir. Yunanistan’da mudilerin bankalara hücum etmesi limit artırım zorunluluğunu getirmiştir. ELA’dan sağlanan fonun faiz oranı da %1.55 olarak belirlenmiştir. 
Eurosistem içinde bir ülke için olağan fonlama araçlarının devre dışı bırakılması ve ELA’nın devreye sokulması, o ülkenin Eurosistem’den ayrılışının en önemli noktası (flashpoint) olarak görülmektedir. Bu anlamda ELA aşaması eurodan ayrılışın “son durağı”na işaret etmektedir. Bu çerçevede ELA, müzakereleri sürdüren kreditörlerin elini güçlendiren bir durum yaratmaktadır. Zira ELA’nın ilgili ülke için devreye sokulmasıyla, o ülkenin finans sisteminin çöküşünün adım adım gerçekleşme sürecinin modellemesi yapılmaktadır. Gün be gün mudiler bankalardan mevduatlarını çekmekte, o kadarlık bir likidite de ELA’dan sağlanmaktadır. Örneğin, Yunanistan’ın ELA limitinin artırılmaması, o gün itibariyle bankaların batması ve bu da finans sisteminin çöküşü anlamına gelecektir. Kısacası Eurosistem fonlamasının ELA aşaması ilgili ülkeleri “ölümü gösterip sıtmaya razı etme”nin bir evresi olarak da görülebilir.

ELA’yı daha önce İrlanda ve Kıbrıs kullanmış, ancak sorun kısa sürede çözüldüğü için sistemde büyük bir sıkıntı yaratmamış ve kısa sürede bu ülkelerin tekrar ECB’nin olağan fonlama kanallarına erişmesi sağlanmıştır. Bu anlamda benzer şekilde Yunanistan’ın anlaşmaya varması durumunda, fonlamanın ELA evresi tedricen kapanıp ECB’nin olağan fonlama kanalları tekrar açılacaktır.