Ekonomi de patlamaya hazır bomba
ANKARA - CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, "Başbakan gerdi, sermaye istim üstünde. Halkın üzerine gaz bombası yağdıran Erdoğan, bu gidişle ekonomide adeta atom bombası patlatacak" dedi.
Oran yaptığı yazılı açıklamada ekonomideki gelişmeleri değerlendirdi.
Gezi Parkı sürecine de değinen Oran, "Tayyip Erdoğan, meydanlarda halkın üzerine gaz bombası yağdırırken, ekonomide adeta atom bombası patlatacak bir inatlaşma ve kini bilerek devam ettiriyor. Halkın demokratik isyanını orantısız güç kullanarak bastırmaya çalışan ‘Erdoğan Faşizmi'nin yol açtığı siyasal istikrarsızlık, Türkiye'den sermaye kaçışını tetiklemek üzere..." dedi.
Gezi Parkı'na yapılmak istenen AVM'ye karşı başlatılan çevreci eyleme karşı uygulanan aşırı polis şiddetinin 11 yıldır hükümetin "baskı, aşağılama ve hayat tarzı dayatmasından" bunalmış halk için bardağı taşıran damla olduğunu kaydeden Oran, şöyle dedi:
"AKP'nin bu faşizan tutumu, halkı ayağa kaldırdı. Halk tepkisi giderek topyekün bir toplumsal muhalefet hareketine dönüşürken, hükümet halkı anlamaya çalışmak yerine ona gaz bombası, tazyikli su ve aşırı şiddetle karşılık vermeyi tercih etti. Hükümetin halka aşırı şiddet uygulamaya devam etmesi nedeniyle yaşanan toplumsal gerilim ve ortaya çıkan derin istikrarsızlık, Türkiye'ye park etmiş sıcak paranın 170 milyar doları aşan portföyünü bir anda adeta patlamaya hazır bomba haline getirdi.
Halkı anlamaya çalışmak yerine yanlışta ısrar eden, anlamsız biçimde CHP'yi suçlamaya devam eden, iç savaş tehdidi yapan, milletle inatlaşan Erdoğan, halka karşı orantısız güç uygulamaya devam ediyor, halkın ‘hükümet istifa' talebine aşırı şiddetle karşılık veriyor."
Ekonomide depreme yol açması kaçınılmaz
31 Mayıs'tan bu yana süren toplumsal gerilim sürecinde oluşan istikrarsızlık algısının, büyük bölümü Borsa ve DİBS'te olmak üzere Türkiye'deki sıcak para fonlarda çıkış eğilimini görünür hale getirdiğini ifade eden Oran, şöyle dedi:
"Giderek artan istikrarsızlık algısının sıcak parayı hareketlendirmesi borsada düşüş, kurlarda yükseliş şeklinde etkisini halen gösteriyor. Yükselişe geçen kurlara karşı Merkez Bankası uzun bir aradan sonra, yeniden dövize müdahale etme kararı aldı ve uygulamaya koydu. İstikrarsızlığın derinleşmesiyle yüklü miktarlarda sermaye çıkışı yaşanması olasılığı, Merkez Bankası'ndaki 126 milyar doları aşkın rezervine rağmen Türkiye'nin ekonomik dengeleri için ciddi tehdit oluşturuyor.
Hükümet halkla inatlaşmaya devam eder ve sorun aşılamaz, toplumsal barış sağlanamaz, istikrar ve güven algısı yeniden tesis edilemezse ülkeden büyük miktarda sermaye kaçışı yaşanabileceği belirtiliyor. Ani ve büyük miktarlarda sıcak para çıkışlarının ise ekonomide depreme yol açması kaçınılmaz..."
[PAGE]
Uyardı
Uyarılarda bulunan Oran, şöyle devam etti:
"İstikrarsızlık algısının kalıcı hale gelmesi sonucu yabancıların ani bir kararla pozisyon değiştirerek, Türkiye'den yüklü miktarda sermaye çıkarması durumunda da kısa vadede yaşanacak gelişmeler şöyle:
Dövizde arz talep dengesi aleyhte bozulur, kurlarda ani yükseliş; hızlı bir devalüasyon yaşanır…
Devlet, özel firmalar ve özellikle bankaların kısa vadeli aşırı borçluluğu, kurlardaki yükselişe bağlı olarak bu kesimleri zor durumda bırakır, bu durum genel ekonomide yaraları on yıllarca sarılamayacak ağır bir krizin önünü açar...
Patlak veren finansal krizde, sermaye kaçışına paralel olarak döviz rezervlerinde azalış ve para arzında daralma yaşanır, reel faiz hadleri rekor düzeylere ulaşır…
Bu gelişme, TL'nin reel değerini hızla geriletir, hem TL hem döviz borçlularının borç yükü TL cinsinden hızla büyür…
Özellikle kısa vadeliler olmak üzere yüksek iç ve dış borçlar krizin yayılmasına ivme verirken, aynı zamanda krizin etkileriyle borç sorunu giderek daha da ağırlaşır...
Bu süreçte yaşanan hızlı devalüasyon, maliyet yönlü olarak enflasyonu tırmandırır.
Yükselen kurlar yüzünden döviz borçlu şirketlerin mali durumu bozulur, iflaslar, işyeri kapanışları patlar ve yoğun işten çıkarmalarla işsizlikte patlama yaşanır...
Bu gelişmelerden en büyük zararı halkın en zayıf kesimleri; emekçiler, küçük esnaf, küçük girişimciler, çiftçiler ve diğer dar gelirliler görür."
Türkiye'ye 2003 başından bu yılın Nisan sonuna kadar olan dönemde toplam 136.2 milyar dolarlık sıcak para girişi yaşandığını belirten Oran, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bunun da büyük bölümü DİBS almak, yani faiz getirisi elde etmek için geldi. Söz konusu spekülatif kısa vadeli yabancı sermaye fonlar, parayla para kazanmaya gelirken, bu dönemde Türkiye'ye, katma değer yaratan, istihdamı artıran ve cari açığı küçülten doğrudan yabancı sermaye girişi ise 127 milyar dolarla çok daha düşük kaldı. Özellikle bu yılın ilk dört ayında sadece 2.2 milyar dolarlık doğrudan sermaye girişen karşılık, sıcak para girişi 18.1 milyar dolarla bunun 8 katından daha büyük bir hacme ulaştı.
Aynı dönemde sıcak para fonlar Türkiye'den kazandığı 36.6 milyar doları yurt dışına transfer etti. Buna göre Türkiye'ye park etmiş sıcak para Borsa ve DİBS'ten yılda ortalama 3-3.5 milyar dolar transfer etti.
[PAGE]
Simbiyotik ilişki
İktidarı döneminde AKP, Türkiye'yi sıcak para ve kaynağı meçhul fonların istismarına alabildiğine açık hale getirdi.
AKP, ülkeyi sıcak paranın istismarına açtı; tatlı kazanç için gelen yüklü miktarlardaki fonlar, ekonomide döviz bolluğu ile her şey 'güllük gülistanlık' illüzyonu yaratarak, AKP'nin iktidarda kalmasını kolaylaştırdı. Buna karşılık sıcak para yaptığı kaynak transferleriyle Türkiye'nin kanını emdi. Yani AKP ile yabancı fonlar arasında simbiyotik bir ilişki oluştu. Türkiye ekonomisinin yaklaşık son on yılına 'sıcak para' damgasını vurdu. Türkiye ekonomisinin sıcak paraya 'rehin' hale geldiği bu dönemde bunun siyasal sonucu da küresel merkezlerin Türkiye üzerinde güdümü ve tam vesayeti oldu. Borsa ve DİBS'ten kazanmaya gelen sıcak paranın hızla büyümesi, artan döviz arzının reel bazda TL'yi değerlendirmesi, dövizi ucuzlatması ithalatı patlattı. Kısa vadeli dış kaynakların bankacılık kanalıyla tüketici ve toplu konut başta bazı sektörlere pompalanması, harcama artışı yoluyla ödünç ve sanal bir refah-zenginleşme algısı yaşattı. Sanayi ithal girdiye bağımlı hale geldi; ülkenin toplam ihracatı, sadece hammadde ithalatına yetmedi. Kağıt üzerinde büyüyen Türkiye rekor boyutta dış ticaret açığı verdi ve cari açık belasıyla tanıştı. Tüketim patlamasına dayalı ve yüksek cari açık vererek elde edilen kağıt üzerindeki milli gelir artışı, doğal olarak istihdam yaratamadı, işsizlik daha da büyüdü. Bu süreçte; ucuzlayan ithalat sayesinde ve hızla büyüyen hane halkı borç yükü ile yaşanan tüketim patlaması, tüketime dayalı olarak kağıt üzerinde elde büyüme ve doğal bir sonuç olarak rekor cari açık olmak üzere üç temel dinamik ortaya çıktı…
Kısa vadeli spekülatif yabancı sermaye fonların Türkiye'deki yatırım portföyünün toplam değeri 24 Mayıs itibariyle 170.1 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Bunun 80.6 milyar dolarla en büyük bölümünü yabancıların Borsa İstanbul'daki (BIST) hisse senedi portföyü oluşturuyor. Aynı tarih itibariyle yabancıların elindeki tahvil, bono gibi devlet iç borçlanma senetlerinin (DİBS) değeri ise 69.2 milyar dolar… Ayrıca yabancı mülkiyetinde 457 milyon dolarlık Eurobond ve 19.8 milyar dolarlık da mevduat bulunuyor. İstikrarsızlık algısıyla en hızlı sermaye çıkışı yaşanabilecek yabancı varlığını, Borsa'daki hisse senetleri oluşturuyor.
Son on yılda Türkiye ekonomisine damga vuran sıcak paranın, bu dönemde yüzde 1.751 (17.5 kat) büyüdüğü dikkati çekiyor. 2002 sonunda Türkiye'deki sıcak para portföyü sadece 9.2 milyar dolar düzeyinde bulunuyordu."