”Ekonomik açıdan dünyayla entegre olmuş bir ülkeyiz”

Şimşek,"Küresel Ekonomik Sempozyum" adlı uluslararası toplantıda konuştu

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

PLÖN - Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye'nin, hem finans piyasaları hem de ekonomik açıdan dünyayla büyük ölçüde entegre olmuş bir ülke olduğunu belirtti.

Mehmet Şimşek, Almanya'nın Plön kasabasında düzenlenen "Küresel Ekonomik Sempozyum" adlı uluslararası toplantıya katıldı ve toplantı çerçevesinde düzenlenen panelde katılımcıların sorularını yanıtladı. Şimşek, toplantıdan sonra Türk gazetecilere yaptığı açıklamada, şöyle konuştu:

"Türkiye, dünyayla önemli ölçüde hem finans piyasaları, hem de ekonomi açısından entegre bir ülke. Bizim dış ticaret hacmimiz 2002 yılında 87 milyar dolardı. Öyle görünüyor ki, muhtemelen bu sene neredeyse 300 ila 350 milyar dolara varacak şekilde. Dünya ticaretinden giderek daha büyük bir pay alıyoruz. Dolayısıyla dünyayla entegre olmanın getirdiği bazı sonuçlar var. Takdir edersiniz ki ABD'de konut piyasasında bir sorun çıktığı zaman bu sorunu tüm dünya yaşıyor. Dünyada enerji fiyatları yükseldiğinde herkesi etkileyebiliyor."

Türkiye'nin en büyük sorunlarından bir kısmının, dünyada yaşanan krizlerin etkisiyle ortaya çıkan sorunlar olduğunu ifade eden Şimşek, "Örneğin doğalgaz, petrol ve metal ürün fiyatları bu kadar yüksek olmasaydı, muhtemelen Türkiye'nin cari açığı, enflasyon problemi bu kadar yüksek olmazdı, Türkiye'deki büyüme bu kadar yavaş olmazdı. Bu tür etkinliklere katılmak Türkiye için çok önemli. Geldiğimizde Türkiye'nin önemini anlatma imkanı buluyoruz" dedi.

Şimşek, panelde değindiği konularla ilgili olarak da şunları kaydetti:

"Globalleşme sonunda herkes kazanmıyor. Tabii ki ticaretin artmasıyla tüm ülkeler kazanıyor gibi görünüyor ancak ülkelerdeki tüm vatandaşlar bundan eşit bir biçimde etkilenmiyor. Kaybedenler var, kazananlar var. Mesela Türkiye'de, dünyada artan rekabet sonucu olumsuz etkilenen bazı geleneksel sektörlerimiz var. Hiçbir devlet, globalleşmenin getirdiği sonuçlara kayıtsız kalamaz. Piyasalar her zaman etkin değil. Piyasalar, rekabet ve bilgi varsayımına dayalı etkin piyasalar."

Devletlerin, özellikle Türkiye gibi bir ülkenin, etkin sosyal devlet olma ilkesinin gerektirdiği birtakım programları uygulamasınnı söz konusu olduğunu belirten Şimşek, şöyle devam etti:

"Türkiye, başka ülkelere referans olmakta"

"Nitekim 5-6 yılda bu tür programlara epeyi ağırlık verdik. Yani gelir dağılımının eşit olması için yoksullara ömemli ölçüde yardım programları gibi. Türkiye, başka ülkelere referans olmakta. 8 yıllık eğitimde tabii ki özel sektöre imkan vermekle beraber devlet mesela bedava imkanlar sağlıyor. Onun da ötesinde kitap veriyor. Bazı bölgelerde kızlarımızın okula kazandırılması için, yani eğitimin herkese götürülmesi için ailelere para bile veriliyor. Dolayısıyla bunları örnek alabilirsiniz. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ile yoksulluğun azaltılması konusunda önemli adımlar atıldı, çünkü globalleşmeden kazanan insanları tabii ki vergilendirmek lazım. Onlardan de elde edilen gelirlerle yoksullara, globalleşmeden dolayı olumsuz etkilenen kesimlere kaynak aktarılmasaı lazım. Sosyal devlet olmanın bir sonucu bu. Bunu yaparken de evinizi düzene koymanız gerekir. Yani bütçe açıklarınızı kontrol altında tutacaksınız ve bütçe açıklarını azaltarak insana yatırımda kullanacaksınız. Yani ülkenin kaynaklarını önceleştireceksiniz. Öncelikler tabii ki eğitimde, altyapıda ve araştırma-geliştirmede olacak."

Türkiye'de önemli adımların atıldığını kaydeden Şimşek, "Bu adımlar çok şeritli yollardan, limanların özelleştirilmesinden, demiryolu yatırımından, eğitim seferberliği ve araştırma-geliştirmeye kadar. Tüm bunların amacı, Türkiye'yi uzun, kalıcı bir şekilde dünyada iyi bir konuma getirmektir. Fakir ülkeler evini düzene soksun, hukukun üstünlüğünü ortaya koysun ve iş ortamını iyileştirsin. İş ortamını iyileştirerek, gelişmekte olan ülkeler bu şekilde sermaye ve teknoloji çeker. Siz bir cazibe merkezi olursanız zaten dünyada sermaye de çok teknoloji de yaygın" diye konuştu.

Türkiye'nin AB üyeliği

Şimşek, Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili olarak da, "AB gibi oluşumlar, ülkelerin değişim, dönüşüm, sosyo-ekonomik ve siyasi açıdan transformasyonu için önemli noktaları oluşturmaktadır. Türkiye, bu süreci iyi kullanarak refah seviyesini yükseltebilir. Türkiye'de temel hak ve özgürlükleri artırabileceğimizi, demokrasiyi güçlendirebileceğimizi ve bu süreçte bir bütün olarak kalkınmayı sağlayabileceğimizi ifade ettim" dedi.

Toplantıda, bu durumun Afrika için de geçerli olup olmayacağı yönündeki soruya karşılık da Şimşek, şöyle yanıt verdiğini bildirdi:

"Tabii ki mümkün. Ancak bunun olabilmesi için iyi örneklerin olması gerekir. Cazibe merkezlerinin ortaya çıkması lazım. Ülkelerin cazip oluşum çerçevesinde ortak değerler üzerinde birleşmesi gerekir. Umarım fakir ülkeler de iş ortamını iyileştirir, ülkelerini cazip hale getirirler, hukukun üstünlüğünü kurarlar, altyapılarını geliştirirler."

Türkiye'nin, birçok konuda çok ileri olduğunu ifade eden Şimşek, "Türkiye, kendi değişimini yaşarken tekerleği yeniden keşfetmesine gerek yok. Dünyada başarı hikayeleri varsa ilham alırız. Başarı hikayeleri de var. Sadece gözümüzü açmamız gerekir. Korumacı, içe dönük yaklaşımların Türkiye'ye bir faydası yok. Tam tersine uzlaşmacı, dünyaya açık, her anlamda daha toleranslı bir yaklaşım Türkiye için faydalı" dedi.

Toplantıda önemli katılımcıların bulunduğuna işaret eden Şimşek, "Buralara katılmamız başka zenginlikleri görmemiz açısından önemli. Her ülkenin elbette şartları farklıdır. İlham alırsanız onun sayesinde Türkiye'de politik alanda, kurumsal, altyapı ve yasal yapıyı daha da geliştirme, iyileştirme sürecine katkıda bulunursunuz" diye konuştu.

Bir gazetecinin, AB üyesi ülkelerde göçmenler arasındaki işsizlik oranının yüksek olması ve buna karşı ne gibi önlemler alınması gerektiği biçimindeki sorusuna karşılık Şimşek, şu yanıtı verdi:

"Herşeyin başı eğitim. Ailelerin çocuklarına iyi bir eğitim sunması gerekir. Küreselleşmenin getirdiği zorluklara karşın kendinizi hızlı bir biçimde yapılandırmalısınız. Uyum için de eğitim önemli. Bu konuda Almanya'daki yetkililere sorumluluk yükleniyor, ancak Türk aileleri de ciddi sorumluluk almalı. Herşeyin ilacı eğitim. Nerede olursa olsun eğitim olmadan fırsat eşitliği sağlamak çok zor. Ancak mutlaka eğitimde başarıyı yakalamak gerekir. Teknik, pratik vasıflara da sahip olmak gerekir."