Ekonomik kriz atlatıldı, şimdi işsizlik sorununu çözme zamanı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Prof. Dr. Suat Teker / Okan Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı

2007 yılının Ekim ayından beri tüm dünya ülkeleri ve özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, global ekonomik kriz problemini çözmek için yoğun bir çaba içine girdiler. Global krizin etkilerini ölçme, ortaya çıkan ve çıkması beklenen sorunlara çözüm üretebilme çabaları kapsamında, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin devlet başkanları, başbakanları, merkez bankaları başkanları, maliye bakanları, işçi ve işveren sivil toplum örgütleri son üç yıldır pek çok kez bir araya geldiler ve ortak kararlar almaya çalıştılar. Bu süreçler devam ederken, büyük ölçekli pek çok finansal kuruluş battı. Piyasalara güvence vermek üzere, Devletler büyük oyuncular olarak piyasalara müdahale etti (piyasalar daha sıkı denetim ve gözetim altına alındı, bazı şirket ve bankalara devlet desteği sağlandı, piyasalara çok büyük miktarda likidite verildi - trilyon dolarlar). Merkez bankaları piyasa faiz oranlarını aşağıya çekme (yüzde sıfırlara varan faizler) yarışına girdiler. 2008 yılından itibaren alınmaya başlayan tüm bu tedbirlerin sonucunda, dünya ekonomileri tekrar büyüme trendine girmeye başladılar ve 2011 yılında da büyüme trendinin hızlanarak sürmesi beklenmektedir. Ancak, ekonomik büyümede yakalanan bu olumlu gelişmeler, maalesef istihdam rakamlarına aynı şekilde yansıtılamadı. Hala dünya ekonomileri için işsizlik, çözülmesi gereken en büyük ortak problem olarak yerinde durmaktadır. Net bir istihdam artışı yaratabilmek için, öncelikle bireylerin ve kurumların geleceğe pozitif bakmalarının sağlanması ve sonrasında da yaratılan istihdam artışının işgücüne yeni katılanlardan daha yüksek olması gerekir. Yakın gelecek hakkında endişe duymayan bireyler, bugünkü tüketimlerini arttırma veya en azından ihtiyaçlarını geleceğe ertelememe eğilimine girerler ve hatta gelecekte yapmayı planladıkları tüketimleri bugüne çekmeye çalışırlar (finansman yardımıyla tüketim). Benzer olarak, geleceğe daha güvenle bakabilen şirketler, bugünkü üretimlerini arttırma ve gelecekteki olası talepler için de yatırım yapma eğilimine girerler. Geleceğe yönelik bu pozitif eğilimler, sonuçta istihdam artışı olarak yansımaya başlar. Hükümetlere bu aşamada düşen görev ise, bu süreci olumsuz etkileyecek davranışlardan kaçınmak, sürecin daha hızlı işlemesi için destek sağlayıp, gerekli kaynakların sistemin işlemsi için devreye sokulmasıdır. Bu çerçevede son zamanlarda atılan adımlara olumlu bakmak gerekir. KOBİ'lere yönelik hibe ve destek kredilerinin büyük miktarda arttırılması, çiftçilere yönelik destekleme kredilerinin arttırılması, büyük sayılarla ifade edilen kamuda yeni istihdam olanaklarının yaratılması ve yakın gelecekte hayata geçirilmesi beklenen istihdam paketi ile istihdamın tüm işletmeler için teşvik edilmesi ve üzerindeki maliyetlerin azaltılması, şüphesiz ekonomideki canlanmayı daha da arttıracaktır. Ülkemizdeki kadınların işgücüne katılma oranının %38 olduğu (OECD ortalamasının yaklaşık yarısı) ve genç işsizlik (15-24 yaş arası) oranının %25 civarında olduğu düşünülürse, hazırlanan istihdam planlarında kadınlara ve gençlere ayrıcalıklı bir yer verilmesi gerektiği düşünülebilir. Kaldı ki zaten Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne kadınların işgücüne katılma oranını 2010 yılı sonu itibariyle %60 düzeyine çıkarma sözü vardır. Diğer yandan, Avrupa ülkeleri arasında en genç nüfusa sahip olan ülke olma ile övünürken, bu kadar dinamik bir insan gücünün atıl bırakılması, bir milli servet kaybı olarak görülmelidir. KOBİ'lere ve girişimcilere sağlanan ve yakın zamanda ilan edilen hibe ve destek kredilerinde, kadınlara bir takım ayrıcalıklar sağlanmış ve saplanan destek miktarları daha yüksek tutulmuştur. Bu adım iyi bir başlangıç olmakla birlikte,  Türkiye'yi 2011 yılı istihdam hedeflerine taşımakta zorlanacaktır. Kamu tarafından sağlanan istihdam kısa vadede istihdam verilerinde olumlu değişimlere neden olurken, uzun vadede verimlilik ve kamu hantallığı problemlerini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, öncelikle özel sektör istihdam şartlarının yaratılması ve kalıcı olmasıdır. Hükümet tarafından ilan edilen bu paketler ve desteklerin gerçekten işe yarayabilmesi için, TÜSİAD, MÜSİAD, İSO, İTO, ATO, ASO gibi sivil toplum kuruluşları ile organize bir şekilde bu paketlerin hayata geçirilmesi gerekir. Aksi takdirde, daha önce pek çok örneği olduğu gibi, kağıt üzerinde çok iyi görünen bu projeler bürokrasiye takılır ve sağlanan kaynakların çok küçük bir kısmı uygulamaya aktarılabilir. Başka bir deyişle, dağ fare doğurur. Krizin etkilerinin unutulmaya yüz tuttuğu bugünlerde, iç ve dış piyasalarda esen olumlu rüzgarlardan toplum olarak daha çok faydalanmak, daha çok istihdam yaratmak, daha çok değer yaratıp, adil şekilde bölüşmek istiyorsak, hükümet tarafından hazırlanan ve ilan edilen bu paketlerin tüm paydaşlar tarafından (çalışanlar, işverenler, sendikalar vb) sahiplenilmesi, anlaşılması ve desteklenmesi gerekmektedir. Ortak payda, toplum faydasıdır.