Eleyecek çok unumuz var…
EDİRNE'DEN / M. Nedim ÇAĞLAR
"Bursa'nın oğlu, İstanbul'un babası" serhad şehrimiz Edirne'den merhaba!
Her kentin kendine has güzellikleri, kendine has avantajları var. Edirne için de böyle. Edirne; küçük, temiz, sessiz, güvenli, düzenli, tarihi bir kentimiz. Ekonomisi daha çok tarım ve turizme dayanan, haykırmasa da, sanayileşmek isteyen, eğitim ve kültür seviyesi yüksek bir ilimiz.
Bir kenti daha iyi tanımanın en isabetli yolu, çarşısına, esnafına ve ekonomisine can veren damarlarına uğramaktır. Biz de, Edirne'yi tanımak için esnafını, firmalarını, kuruluşlarını ve iş dünyasının önde gelen simalarını ziyaret ettik; Edirne'nin beklentilerini ve sorunlarını dinledik.
Tarihte Osmanlı'ya başkentlik yapmış, şimdi AB'ye sınır olan ilimiz Edirne'de ne var ne yok diye soranlar için: Edirne ciğeri, peyniri, peynir helvası, bademezmesi, kokulu mis sabunu gibi cazip ürünleri de var. İçinden geçen Meriç, Tunca, Arda ve Ergene nehirleri, çok verimli bir toprakları, Türkiye'deki ayçiçeği ve pirinç üretiminde önemli bir yeri, 580'e yakın gezilecek turistik mekanı var. Birçok ilin sahip olmadığı lojistik imkanları var. 2005 yılında turizm bölgesi ilan edilmiş muhteşem doğası olan Saros Körfezi var.
Kısaca turizmde ve tarımda katma değer yaratacak birçok olanağı var. Çok çabalayan, çok çalışan yatırımcıya destek sözü veren kıymetli yol göstericileri var Edirne'nin; ama turizmde yatırım yapacak yatırımcıları yok.
Edirne'yi tanıtmak için, kendi deyişiyle "boğuşan" Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Bülent Alamut, "turizm, turizm, turizm" diyor. Edirne'nin bu kadar turizm potansiyeli var ama konaklama kapasitesi yok. 3 ya da 4 yıldızlı 2 bin yatak kapasiteli otel ihtiyacı var. Alamut, bir özeleştiri yapıyor: Biz Edirne'yi yeterince tanıtamıyoruz. Çünkü, güç birliği, dayanışma yok. Sadece çabalayan birkaç kişiyle çözülmeyecek sorunları var Edirne'nin.
Tarımda üretimi arttırmak için her platformda projelerini anlatan Edirne Ticaret Borsa'sı Başkanı Sayın Mustafa Yardımcı, "Yağlı tohumda 2 yılda Türkiye'nin açığını kapatırız. Sonra da ihracat yapar konuma geliriz" diyor. İstedikleri, sadece Trakya'da sulama imkanı. Diyeceksiniz, "Nasıl yani, sizin oraları hep su basıyor. Suyun içinde yüzerken sulama imkanı istiyorsunuz". Evet, haklısınız. Suyun bu kadar bol olduğu Trakya'da, verim kapasitesinin altında ürün alınıyor. Sulanmayan ayçiçeği rekoltesi 150 kiloyken, sulama ile 400 kiloya çıkıyor. Neden, bu verim kaybından dolayı yağlı tohum ithalatı yapalım? İşte verimli toprak, işte bol su…Peki ne eksik?
Geçtiğimiz günlerde Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün, ''Trakya Sanayi ve Ticaret Zirvesi'' için Edirne'deydi. Edirne'nin, Tekirdağ ve Kırklareli'nden çok daha farklı avantajları olduğunu söyledi. Toplantıdaki ilginin, yatırımlarla somutlaşmasını ümit ediyoruz.
TÜİK'in açıkladığı son rakamlara göre, işsizlik oranı 14.3 olan Edirne teşvik için yeniden gözden geçirilmeli.
Dayanışma ve birlik ruhu içinde Edirne ve Trakya Bölgesi'nin sorunlarına odaklanmalı; amaç birliği, söz birliği etmeli. Bir örnek var; Trakya Birlik. Yağ sektörünün öncüsü konumunda. Bunun gibi hemen her konuda güç birliği kurulabilir.
"Ununu eleyip, eleğini asmışlar" dersiniz buraya geldiğinizde; Evet, Edirne insanı rahat, "padişah torunu" gibi. Ama her şeye rağmen, karşılıklı olarak doğru adımlar atıldığında, başkent olduğu dönemlerdeki önemine kavuşacak Edirne...
Yani, eleyecek çok unumuz var Edirne'de...