”Emeklilik Yaşım Geldi, Hala Çalışmak Zorundayım”
Çalışanların yaş aralığı arttıkça, yönetim stratejileri farklılaşıyor
Finansal kriz yeryüzündeki tüm insanları etkiledi, etkiliyor. Her yaş grubu, her ırk, her ülke krizden kendine düşen payı alıyor. Gençlerin hayatlarının başında okuma ve iş bulma umutları azalırken, ileri yaştakiler mücadelelerini, çalışmaya devam ederek, emekliliklerini geciktirerek veriyor. Yaşam şartları her ülkeyi kendi dinamikleri içinde etkilese de, tüm dünya için ortak olan, daha az gelir elde edecek olmamız ve bu yüzden her yaştan insanın daha çok çalışacak ve mücadele verecek olması. Hükümetler ve şirketler bu değişime uymanın ve değişen yapıyı en verimli hale getirmenin yollarını arıyor.
Krizle beraber emekliliğini planlayan, ancak eriyen tasarrufları yüzünden emekliliğini daha ileri bir tarihe atması gereken birçok kişi var. Örneğin Amerika'da bu olgun kuşaktan 10 kişiden 8'inin çalışmaya devam etmek zorunda kalması bekleniyor. Bu da, emeklilik yaşı gelip çalışmayı seçen 64 milyonluk kalabalık bir gruba denk geliyor. 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana bu durum işgücünde yaşanan en büyük değişiklik. Geç emekli olacak bu nesil, Amerikan işgücünün yüzde 93 büyümesini sağlayabilecek.
Emeklilik yaşına gelenlerin şirkete faydaları
Bu olgun çalışanların şirkete ne tür faydaları olabilir? Şirketler bu kalifiye ve deneyimli işgücünü iyi kullandıkları takdirde kazançlı çıkabilir mi? Bu kişilerin bilgi birikiminden, olaylara bakışından ve liderlik vasıflarından ders çıkarmak ve yeni nesillere aktarılmasını sağlamak şirketin hemen uygulamaya geçirmesi gereken bir yaklaşım. Tabii ki genç nesillere göre bu olgun neslin şirkete artı masrafları olacak: Satış sigortalarında yaştan kaynaklanan yüksek primler, gençlere oranla yüksek maaşlar ve biriken emeklilik primleri, şirketin çalışanlarına uygun ergonomik bir iş ortamını sağlanması gibi birçok ek masraf ortaya çıkıyor.
Son 50 senede daha sağlıklı olan ve daha uzun yaşayan nesiller oluştu. Bu kişilerin yaşam süresi gibi kariyer süresi de paralel olarak uzadı. Farklı çalışma düzenlerinde de olsa, insanlar ileri yaşlarında da çalışmaya devam etmek, aktif olmak ve iş hayatının içinde kalmak istiyorlar. İşverenin gözünde iki tip emeklilik yaşı gelmiş çalışan profili var. Biri, motive, bilgi birikimini, deneyimini aktarmak isteyen aktif çalışanlardan oluşmakta. Diğeri ise, sadece maddi ihtiyaçtan çalışması gerekenlerden.
Deneyimli profesyonel işe alımında dikkat edilmesi gerekenler
Özellikle böyle deneyimli kişileri işe alırken özen gösterilmesi gereken noktalar var:
1. Uyum: En verimli ve potansiyeli yüksek adayı seçmek altın kural olmakla beraber, kişinin şirkete uygunluğu da çok önemli. Kişinin ihtiyaçları şirketin ihtiyaçlarıyla ne kadar örtüşmekte? Yeni okuldan mezun birini işe alırken verimli bir kişiyi işyerine kazandırmak herşeyden öncelikli. Yeni mezun, iş hayatında deneyimi olmadığından nasıl bir iş ortamı aradığından emin değil. Oysa kariyerinin son durağına gelmiş deneyimli bir profesyonel kendini iyi tanıyor, ihtiyaçları ve beklentileri net. Şirket ve kişi arasındaki uyumun sağlanması başarıda bu kapsamda kilit rol oynayabiliyor.
2. Takım kurucusu mu? Tek Adam mı?: İşe aldığınız kişinin işi, takım oyunu mu, yoksa tek oyuncu olmayı mı gerektiriyor? Tek oyuncu gerektirse bile kendisinden yeni oyuncular yetiştirmesi bekleniyor mu? Herkesin kendine özgü güçlü yönleri var. Kimisi işinde çok başarılıdır, ancak diğerlerini yetiştirmede aynı özveriyi ve sabrı gösteremez. Kimisi ise çok paylaşmacıdır. Zamanında ona yol gösterenler olduğu gibi, bugün o da gençlere işin sırlarını öğretmek ve hızla ilerlemelerine ön ayak olmak ister. Siz şirketiniz için nasıl birini istiyorsunuz?
3. Rollerin Belirlenmesi: Şirkette herkesin görev tanımının belirli olması birçok karışıklığın önüne geçilmesini sağlayacaktır. Kimin kime raporlama yapacağı, görevin kapsamı iş görüşmesinde netleştirilmeli, kişiden beklenenler kişiye ve departmanına açıklanmalıdır.
Yönetici hem terzi, hem orkestra şefi
İlk defa yaş aralığı iş yerlerinde bu kadar açılmış durumda. Nesiller arası anlaşmazlıklar ve görüş farkları ortaya çıksa da, farklı nesillerin birarada çalışması işyerine zenginlik katıyor, şirketin rekabet içerisinde daha iyi bir yer almasını teşvik edebiliyor. Farklı yaş gruplarından inovatif fikirler, yenilikler ve kimi zaman zıtlıklar çıkıyor. Sonuç, karar alırken birçok alternatifin düşünülmesi. Çok seslilik iyi yönetildiğinde sağlam fırsatlara dönüşebiliyor.
Nesiller arasındaki en büyük farklılık teknoloji konusundaki deneyim. İleri yaştaki çalışanlar teknolojiyi belli bir yaştan sonra hayatlarına aldıklarından yabancılık çekebiliyorlar, oysa yeni nesil internet çağına gözlerini açtığından yeni teknolojiyi kavrama hızları çok çabuk oluyor. Gençler teknolojik süreçlere daha hakim olurken, yaşça ileri grup, büyük resmi daha hızlı ve net görebiliyor, deneyimlerinden yola çıkarak satranç oynar gibi birkaç hamle ötesini hesaplayabiliyor. Şirketiçi yaşlarda çeşitlilik şirketin ürün ve servislerine bakışı ve farklı yaşlardaki hedef kitleye ulaşmayı da kolaylaştırıyor. Her yaş grubu kendi yaş grubunu daha iyi anlıyor, ihtiyaç ve isteklerini ürün ve servise daha iyi yansıtabiliyor. Bu farklı yaşlardan gelen çeşitliliği yönetmek için hem birinci sınıf terzi gibi kişiye özel tasarım ve düzeltmeler yapmayı bilmek, hem de bir orkestra şefi gibi her yaştan gelen sesin hangi enstrümandan hangi nota ile en iyi şekilde çalınacağını görmek gerekli.
Yaratıcılığın 55-75 yaş aralığında doruk noktasına ulaştığını kanıtlayan çalışmalar var. Bunlara dayanarak İsveçli milletvekilleri emeklilik yaşını 72'ye çıkarmayı planlıyor. Böylece, hem kişilerin geniş deneyimlerinden, hem de yaratıcılıklarından yararlanacaklar. İsveçli Bakan Larsson'un bu emeklilik yaşı uygulaması, 61 yaşından sonra yarı zamanlı veya haftada 4 gün çalışılması şeklinde daha esnek bir düzenleme ile devam edecek. Yaşam standartlarının yüksekliği anlamında 24 AB ülkesinin başında gelen İsveç, bu uygulamayı verim artıracak bir yenilik olarak görmekte.
Türkiye'de de Emekliler Geçinmek için Çalışmak zorunda
Emeklilik yaşına gelip çalışma zorunluluğu sadece Amerikalıların karşı karşıya olduğu bir olgu değil. Yapı Kredi Emeklilik, sosyal sorumluluk projesi Yaşlılık Araştırmaları Merkezi'nin çalışmalarıyla bir Yaşlılık Geçim Endeksi oluşturuldu. 55 yaş üzeri kişilerin ekonomik durumlarını saptamak için yürütülen çalışmanın sonuçlarına göre, emeklilerin yarısından çoğu geçinmek için çalışmak zorunda. Hali hazırda bu gubun yüzde 30'u geçinmek için çalışmaya devam etmekte, yüzde 12'si ise iş aramakta. 10 ilde, 55 yaş üstü 843 kişiyle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırma sonuçlarına göre, Türkiye'de emekliler ortalama aylık 1.300 liraya yakın gelirle geçiniyor, ancak 2.100 liraya yakın gelire ihtiyaç duyuyor.
Emekli olduktan sonra çalışmayan emekliler ise çocuklarından destek almakta. Dolayısıyla, kişiler gereksinimlerini çocuklarının yardımıyla gideriyor, sadece emeklilik maaşlarıyla geçinmeleri mümkün değil.
55 yaş üstündekiler geleceğe karamsar bakıyor: Yüzde 70'i 2010 yılının ekonomik açıdan daha kötü olacağını düşünüyor. Aynı şekilde gelecek kuşakların ekonomik durumuna ilişkin de oldukça karamsar beklentiler içindeler. Ekonomik açıdan, kendilerinin ebeveynlerinden daha kötü durumda olduğunu, ancak çocuklarının kendilerinden daha da kötü durumda olacağını düşünüyorlar. Çocuklarının kuşağının kendilerinkinden "daha kötü" ya da "çok daha kötü" olacağını düşünenlerin oranı yüzde 54.
Tabi, hayatından memnun olanlar da var. Memnuniyet sebepleri: "Sağlıklarının yerinde olması", "aile ilişkilerinin iyi olması" ve "maddi güvencelerinin olması". Memnun olmayanların üçte ikisinin temel sıkıntısı ise maddi durum yetersizliği.
Türkiye, Nüfusu ile Fırsat Penceresi
Türkiye'de yaşayan emeklilik yaşına gelmiş kişiler nüfusun küçük bir kısmı. Nüfusun çoğunluğunu okuma ve çalışma çağındaki genç ve dinamik nüfus oluşturmakta. AB'ye girme konusunda Türkiye'nin sunacağı en büyük avantaj, Avrupa ülkelerinin hızla yaşlanan nüfusuna çözüm getirecek ve yavaşlayan Avrupa büyümesini hızlandıracak işgücü. Tabii bu işgücünün kalifiye eğitimli elemanlardan oluşması da çok önemli.
Doç. Dr.Can Fuat Gürlesel "Türkiye'nin Kapısındaki Fırsat; 2025'e Doğru Nüfus, Eğitim ve Yeni Açılımlar" adında bir rapor hazırlayarak, Türkiye'de nüfus ve eğitimin bugünü ve yarınını sunduğu fırsatları incelemiştir. Rapora göre, 2000-2025 yılları arasında Türkiye'de çalışabilir nüfusun toplam nüfus içindeki payı doruk noktasına ulaşacak ve bu çalışabilir nüfus, ekonomik büyümeye büyük katkı sağlayabilecek. Dr. Gürlesel'e göre, bu dönem bir 'Fırsat Penceresi' oluşturmakta. 2025'ten sonra ise, nüfus artışı hızını kaybedecek ve 2025 sonrasında Türkiye'de genç nüfus egemen olmaktan çıkmaya başlayacak.
Avrupa'nın hızla yaşlanan nüfusuna karşı, Türkiye Avrupa'nın çalışan ihtiyacını karşılayacak kapasiteye sahip. Tabii bu, ancak kalifiye elemanlar yetiştirilmesiyle mümkün olabilecek.