Erdoğan dünyaya seslendi

Başbakan Erdoğan, OECD Eğitim Bakanları Gayrı Resmi Toplantısı'na katılarak bir konuşma yaptı. Erdoğan, "Şu anda BMGK'yı doğrusu ben de felç bir halde görüyorum. 5 ülkenin iki dudağı arasına sıkışmış bir adalet olamaz" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL – Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sürekli tıkanan, ideoloji yaklaşımlarla maalesef kendini yenilemeyen bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin dünya barışına katkı sağlamasının mümkün olmadığını ifade ederek, "Şu anda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni doğrusu ben de felç bir halde görüyorum. 5 ülkenin iki dudağı arasına sıkışmış bir adalet olamaz. Bunun bir değişkenliğinin olması lazım. Bu değişkenlik olmadığı sürece icabında bir ülkenin iki dudağı arasında adalet bekleyemezsiniz. Bir ülke hayır dediğinde her şey bitiyor. Bu nasıl bir dünya" dedi. 

Başbakan Erdoğan, OECD Eğitim Bakanları Gayrı Resmi Toplantısı'na katılarak bir konuşma yaptı. 

Bizi pek çok Avrupa ülkesinin dahi önüne geçiren bir reformu hayata geçirdik
Erdoğan, "Demokratikleşme Paketi" ile yeni ve önemli bir sürecin adımını attıklarına işaret ederek, "Özel okullarda arzu edilen ana dillerde eğitim yapılabilmesinin yolunu açarak, bu alanda bizi pek çok Avrupa ülkesinin dahi önüne geçiren bir reformu hayatı geçirmiş olduk. Bilindiği gibi Avrupa ülkelerinde yaklaşık 5 milyon Türkiye kökenli insanımız yaşıyor. Yarım yüzyılı aşkın bir süredir emekleriyle yaşadıkları ülkelerin ekonomilerine katkı veren bu insanlarımız arttık büyük ölçüde Avrupa'da yerleşik hale geldiler" dedi. 
Bu vatandaşların büyük bir bölümünün bütün talep ve uğraşlarına rağmen anadilde eğitim hakkını elde edemediklerini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 
"Avrupa ülkelerinden ki bu ifade ettiğim konu aynı zamanda Avrupa Birliği müktesebatında var, verilmesi lazım bu hakkın. Avrupa Birliği müktesebatında olmasına rağmen bu hak maalesef yerine teslim edilmemiştir. Biz ise Avrupa Birliği ülkelerinden bu konuda Türkiye'yi örnek almalarını sağlayacak bir adımı atmış bulunuyoruz." 

Bu çatışma ortamında bir gençliğin eğitim ve öğretimini düşünün
Gelişmişliğin, kalkınmışlığın özellikle kriterler açısında tek başına ekonomik güçten ibaret olmadığını dile getiren Başbakan Erdoğan, "Bir ülkede demokrasi işlemiyorsa, insan haklarına riayet edilmiyorsa, temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmamışsa o ülkenin gelişmişliğinden bahsetmek mümkün değildir. Ekonomik zenginlik, doğal kaynaklar, stratejik konum gibi Allah vergisi sebeplerle elde edilebilir, doğru kullanılırsa da maddi refahın ancak kaynağı olabilir" diye konuştu. 
Erdoğan, gelişmişliğin diğer unsurlarının bir toplumda kendi kendine oluşmasının mümkün olmadığına dikkat çekerek, şunları kaydetti: 
"Bunlar ancak eğitimle topluma mal edilebilecek, eğitimle güçlendirilebilecek ve bir medeniyet dinamiği haline getirilebilecek unsurlardır. Zulmün olduğu yerde demokrasi olmaz. İnsan hayatının hiçe sayıldığı yerde hak ve özgürlükten söz edilmez. Savaşın, çatışmanın, ölümün olduğu yerde bu kavramların hiçbirinin anlamı yoktur. Bugün dünyada, özellikle de bölgemizde maalesef zulüm, ölüm, insanın yok sayıldığı çıkar mücadeleleri vardır. Bu çatışma ortamında bir gençliğin eğitim ve öğretimini düşünün. 

Erdoğan dünyaya seslendi
Birkaç gün önce Suriye'nin Rakka şehrinde bir lise uçaklar tarafından bombalandı. Onlarca öğrenci orada hayatını kaybetti. Yine birkaç gün önce Nijerya'da bir okula düzenlenen saldırıda 40 öğrenci hayatını kaybetti. Buradan bir kez daha sizler aracılığıyla tüm dünyaya seslenmek istiyorum; kaynağı, gerekçesi, yöntemi ne olursa olsun her türlü terör eylemini şiddetle kınıyorum. Masum insanlara, çocuklara, kadınlara yönelik saldırıların, onları öldürmenin, onlara zarar vermenin hiçbir inançta, hiçbir ideolojide, hiçbir anlayışta asla yeri yoktur, olamaz. Masumu çocuğu öldüren şu anda işte komşumuz Suriye'de Esad'sa, en büyük zalim de odur. Çocuğu, masumu öldüren herhangi bir örgütün Esad'dan hiçbir farkı yoktur. ‘Adı Müslüman'mış. Hayır. İslam'da terörist olamaz. Bunların hepsini biz kınıyoruz, lanetliyoruz. İslam bir barış dinidir. Bunun en önemli, kutlu ilkelerinde bir tanesi; ‘Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir' ilkesidir. Bu ilkeden hareketle kimsenin böyle bir hakkı yoktur. Bu tavır, bu davranış her şeyden önce bir defa barışa yönelik olmalıdır, aynı zamanda bu insan olmanın da gereğidir." 

Yaşanan sorunların gerisindeki en önemli sebeplerden biri eğitim
Başbakan Erdoğan, çocuk ve kadınlara yönelik her türlü saldırıyı kınadıklarının altını çizerken, "Bu tür insanlık dışı yollara tevessül eden herkes bizim karşımızdadır. Biz işte bu sebeple Esad rejimine karşı çıkıyoruz, Filistinli mağdur kardeşlerimizin yanındayız, tüm Afrika'yla, Mısır'la, Somali'yle, Pakistan'la, Afganistan'la, Balkanlar'la ilgileniyoruz. Buralarda yaşanan sorunların gerisindeki en önemli sebeplerden birinin de eğitim olduğunu, eğitimin farklı biçim ve boyutlardaki eksikliği olduğunu biliyorum. Kendini tanımayan, içinde yer aldığı medeniyetten, ufkundan bir haber yaşayanlar dünyayı da tanıyorlar. Dünyayı tanımayan insanlar maalesef koyu bir tavassutla, şartlanmışlıkla akıl almaz vahşetlere girişebiliyorlar. Bu gidişe son verme, insanlığı topyekun vicdanla, adaletle, hakla tanıştırma konusunda yine en önemli göre eğitimcilere düşüyor, eğitim bakanlarımıza, eğitim politikalarını belirleyen karar vericilere düşüyor" şeklinde konuştu. 

Geçici üyelerin hiçbir kıymeti yok
Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: 
"Dünyanın bir yanda refahın ve tüketimin, diğer yanda sefaletin ve zulmün sınırları zorladığı bir iklimde yoluna devam etmesi mümkün değildir. Bu çarpıklığa seyirci kalmaya devam etmek, dünyanın kendi kendini zehirlemesine göz yummaktır. Unutulmamalıdır ki bu ateş eninde, sonunda herkese değer ve herkesi yakar. Biz bunun için Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, küresel yönetimde söz sahibi uluslararası örgütlerin yapılarında reforma gidilmesi gerektiğini savunuyoruz. Zira sürekli tıkanan, ideoloji yaklaşımlarla maalesef kendini yenilemeyen bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin dünya barışına katkı sağlaması mümkün değildir. Şu anda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni doğrusu ben de felç bir halde görüyorum, felç olmuş bir halde görüyorum. 5 ülkenin iki dudağı arasına sıkışmış bir adalet olamaz. Bunun bir değişkenliğinin olması lazım. Bu değişkenlik olmadığı sürece icabında bir ülkenin iki dudağı arasında adalet bekleyemezsiniz. Bir ülke hayır dediğinde her şey bitiyor. Bu nasıl bir dünya. 196 üyesinin olduğu bir Birleşmiş Milletler'den siz karar çıkaramıyorsunuz. Bir değişim yok, 10 tane geçici üye var, bu geçici üyelerin hiçbir kıymeti yok. Her şey o 5 tane üyede. O 5 tane üye içinde de 1 üye eğer hayır derse mesele bitmiştir. Böyle bir adalet mümkün değil. Artık biz dünya savaşları sonra dönemleri yaşamıyoruz. Onlar çok geride kaldı, bunun da güncellenmesi lazım. Bu güncellenmezse bizim netice almamız mümkün değil. Bir taraftan demokrasi diyeceksiniz ama demokrasiyi birilerinin istediği şekilde yaşayacaksınız. Bu olmadığı sürece otokrasiden kurtulmak mümkün değil. Temennim şu 2016 yılında İstanbul'da düzenlenecek Dünya İnsani Zirvesi'ne kadar bu arada, geçecek süreçte inşallah bu konularda somut adımlar atmış olunur. Çok daha önemlisi biz bu doğrultuda her türlü çabayı göstermeye, mücadele etmeye kararlıyız."