Erdoğan: "Belli bir gruba yönelik değil"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dershanelerle ilgili sürecin, belli bir gruba yönelik olmadığını, "başarının dershanelerle geldiği" görüşüne de katılmadığını söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rusya ziyareti öncesinde Esenboğa Havalimanı'nda gazetecilere açıklamada bulundu ve soruları yanıtladı. 

 "Dershanelerle ilgili süreçte Fetullah Gülen ile doğrudan veya dolaylı görüş alışverişiniz oldu mu" sorusu üzerine Erdoğan, Gülen ile bu ara, bu konuya yönelik herhangi görüşmesinin olmadığını söyledi. 

Ancak medya içindeki, medya dışındaki ve talepte bulunan ilgili birçok kişiyle görüşmelerinin olduğunu ve kendilerine düşüncelerini söylediğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: 

"Bu bir hafta, bir ay, iki ay önceki şeyler değil, bir yıl önceki şeyler değil. Daha da gerisi var bunun. Dün akşam da anlattığım gibi bu Hüseyin Çelik Bey'in Milli Eğitim Bakanlığından bu yana başlattığımız ve belli bir gruba yönelik bir adım değildir. Bu tümüyle dershane zihniyetinin dönüştürülmesine yönelik bir anlayıştır. Bunu kasıtlı olarak bazı mahviller hala kapatmak, kapatılmak gibi yaklaşımla takdim ediyorlar veyahut da 'Biz ne suç işledik ki kapatılıyoruz' diye bir yaklaşımla sunuyorlar. Burada bir defa böyle bir suç aramak, suçlu aramak gibi bir yaklaşım yok ki böyle bir başlık atılıyor. Ben bu başlığı da doğrusu iyi düşünülerek atılmış bir başlık olarak görmüyorum." 

Sağlıkta, şehircilik anlayışında, bayındırlıkta dönüşüm yaptıklarını anlatan Erdoğan, "Biz bu dönüşümleri yapmamış olsaydık hala gecekonduların yoğun olduğu bir ülkede yaşıyor olacaktık. İşte şimdi buradan çıkıyorsunuz, Başkente giderken o gecekonduların büyük bir kısmının kalktığını ve oralarda artık modern binaların inşa edildiğini görüyorsunuz, bu bir dönüşümün gereğidir" dedi. 

"Biz burada bir dönüşüm yapıyoruz" 

Türkiye'de sistemde bir değişim yaptıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti: 

"Göreve geldiğimizde 35 bakandan oluşan bir hükümet yapısı vardı biz bunu önce 25'e düşürdük. 8 devlet bakanlığı vardı, bunlar icracı bakanlıklar değildi ve biz bu bakanlıkları kaldırdık, bunları icracı bakanlık haline getirdik. Bunlar hep birer dönüşüm. 'Aman dokunmayın buna, bunlar kalsın, böyle devam etsin.' Kalkıp hala 80'li yıllardaki zihniyetle mi bunu devam ettireceğiz veya 90'lı yıllardaki zihniyetle mi devam ettireceğiz? Biz bunu hükümet programlarımızın içine almışız, bu şekilde duyurmuşuz ve demişiz ki 'Dershanecilikten okullaşmaya dönüşelim.'  

Hatta hatta bu arada biliyorsunuz bir de biz 'Hizmet alımı suretiyle bu okullardan, özel okullardan, vakıf okullarından hizmet alalım' dedik. '30 kişilik bizim sınıflarda öğrenci standardımız var' dedik. '30 kişiden 10 kişi,15 kişi mi var sizin bir sınıfta öğrenciniz. Kalan 15'in bedelini biz ödeyelim veya öğrenci verelim ve bu öğrencileri sizlere vermek suretiyle oradaki atıl kapasiteleri biz doldurmuş olalım' dedik. Hatırlarsanız o zaman Danıştay bunu reddetti. Basın bize o zaman nasıl saldırdı? O günü hatırlayın. 'Hükümet cemaatin okullarına şu anda destek vermek için böyle bir yasal düzenleme yaptı' dediler. Biz o zaman bundan dolayı bir şamar yedik. Fakat şimdi bakıyorum ben farklı bir şamarı da Hükümete maalesef bu kardeşlerimiz bu yolla atmak istiyorlar. Biz burada bir dönüşüm yapıyoruz. Bu bir kapatma olayı değildir ve yeni başlamış bir süreç de değildir. Bunun 10 yıllık bir geçmişi vardır ve bunu kendileri de çok iyi bildikleri halde, dershanecilik yapan kesimlerin tamamını söylüyorum, bu belli bir gruba yönelik bir adım değildir, bir zihniyet değişimidir, bir anlayış değişimidir. Adeta 'Başarının arkasında dershaneler var' ifadesini asla kabul etmiyorum. Eğer bunu biz tamamıyla böyle kabul edecek olursak bu şu anlama gelir, bütün okulları kapatın sadece dershanelerle bu işi götürün. Şu anda ben 800 bini aşkın öğretmenimizin alın terine saygısızlık olarak görüyorum bu yaklaşımı. İlkokulda, ortaokulda, lisede yavrularımızı teslim ettiğimiz bu öğretmenlerimiz devletimizin okullarında bizim yavrularımıza hiçbir şey vermiyorlar mı? Onları hiç yetiştirmiyorlar, dolayısıyla geliyorlar dershaneye, dershanede ne verilirse onunla üniversiteyi kazanıyor."

"Eksik gördüğümüz bazı yerler üzerinde çalışmalarını söyledik" 

Başbakan Erdoğan, 10 yıl önce göreve geldiklerinde üniversite imtihanları için dershanelerdeki müfredata göre soruların hazırlandığını, bunun okulların müfredatıyla tamamen ters olduğunu ifade ederek, "Biz ilk önce onu değiştirdik. 'Okulların müfredatına uygun olarak sorular hazırlanacak' dedik. İşte ilk reformumuz buydu" diye konuştu. 

Yeni bir dönüşümün de şimdi olduğunu belirten Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: 

"Bu dönüşümde de diyoruz ki gelin dershaneler yerine okullar kurun ve bu okullarda da biz size her türlü teşviki verelim. Arsaysa arsa, ucuz kredi, vergide belli muafiyetler, enerjide belli muafiyetler, bunları verelim. Sınıflarda yine atıl kapasiteler olursa bunları biz dolduralım. 'Efendim öğretmen fazlamız var.' Öğretmen fazlanız varsa verin o fazla öğretmenleri bize, biz onları yazılı imtihana tabi tutmadan mülakatla devletin okullarında değerlendirelim. Daha ne diyeceğiz? Bunu devletle, hükümetle böyle bir kavgaya dönüştürmek niye? Biz çözümü bu noktada ürettik, ortaya açıkça koyduk. Şu anda da Milli Eğitim Bakanlığımız bu konuyla ilgili çalışmalarını yapıyor. Bakanlar Kurulunda bize bir sunum yapıldı. Şimdi de inşallah son eksik gördüğümüz bazı yerler üzerinde çalışmalarını söyledik. Bu çalışmalardan sonra da adımımızı inşallah atmış olacağız." 

"Yani 26 milletvekili istediği zaman önünü bu işin tıkayabilecek" 

"Yeni anayasayla ilgili sürecin" sorulması üzerine de Erdoğan, kendilerinin 326 milletvekiliyle Uzlaşma Komisyonu'na 3 üye verdiklerini söyledi.  

Erdoğan, "26 milletvekiliyle 3 üye verdiler, 51 milletvekiliyle 3 üye verdiler, 151 milletvekiliyle 3 üye verdiler. Toplamda 220 filan yapıyor galiba. 220 milletvekili diye düşünüyorum. 220 milletvekili olsa, bu 220 milletvekili 9, biz 326 milletvekiliyle 3. Biz bunu bile kabullendik. Niye? Bizim bağcıyla işimiz yok dedik, üzüm yiyelim. Gelelim bunu beraber burada çalışalım, çıkaralım" dedi. 

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Ne oldu? 48 oldu önce, 4 siyasi parti mutabık. 48 madde. Dedik ki 'Gelin şu 48 maddeyi çıkaralım, 15 günde bunu çıkarırız. Ondan sonra Uzlaşma Komisyonu yine çalışmalarına devam etsin.' İlgi duymadılar. Daha sonra 60 madde oldu, 60 madde olunca yine dördünün bunun altında imzası var. 'Hadi gelin şu 60 maddeyi çıkartalım, yine Uzlaşma Komisyonu devam etsin.' 60 madde meselesinde de önce Ana Muhalefetin Başkanı kalktı dedi ki 'Ben varım bu işe.' Var mısın? Peki. Üç arkadaşım gittiler, ziyaret ettiler ve görüşmeden sonra 'Biz size bir hafta sonra iadeyi ziyaret yapacağız' dediler. Bir hafta sonra geldiler dediler ki '4 siyasi parti eğer bu işe evet demezse biz bu işi yapamayız.' 4 siyasi parti zaten buna evet dedi. Ama bunlardan birisi zaten de diyor, 'Benim partimin kapısı kapalı.' Şimdi onla neyi yapacaksın? MHP. Öbür tarafta 550 milletvekilinden oluşan şu parlamentoda eğer 26 milletvekilini temsil eden bir grup kalkıyor da 'Biz anayasa yapmaya karşıyız' derse bu parlamento anayasa çıkarmayacak mı, böyle bir şey olabilir mi? 367 milletvekiliyle siz anayasayı değiştirebilirsiniz. Yasaların size verdiği bir yetki bu. Yoksa bu parlamento nasıl çalışacak? Yani 26 milletvekili istediği zaman önünü bu işin tıkayabilecek. Aynen benziyor, BM Güvenlik Konseyi'nde bir üyenin, daimi üyelerden, 'hayır' derse iş bitti, yapamazsın. Dünyayı durduruyor bir üye. Türkiye'de de parlamento bizim böyle mi çalışacak? Böyle bir şey yok."  

"Samimiyseler, şu 60 maddede 4 grubun mutabakatı var. Hangi maddede istiyorlarsa, ister beğenelim ister beğenmeyelim, AK Parti grubu olarak biz o değişikliği yapmaya hazırız. Hiçbir şey sormadan. Çünkü mutabık kaldık" ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: 

"Biz hepsine varız. İster 5 madde olsun, ister 10 madde olsun, ne olursa olsun, hepsine varız. 'Efendim tekrar çalışalım.' Kurucu unsur burada Meclis Başkanıdır. Kurucu unsuru bir kenara koyamayız. Dolayısıyla eğer Meclis Başkanımızın dışında bir adım atılacaksa o zaman gruplar kendi aralarında konuşurlar, 'Bu konularda biz mutabıkız.' Tamam, parlamento içinde bunları görüşürüz. Bunları da halletme noktasında biz her zaman olumlu yaklaşmaktan yanayız."  

[PAGE]

Erdoğan, bir gazetecinin, bugün Başbakanlık Merkez Bina yakınında yakalanan kişiyle ilgili sorusu üzerine, bilinenden çok farklı bir şey olmadığını söyledi. 

Başbakan Erdoğan, "Burada görünen arkadaş, polislerimizin de kendisinden şüphelenmesi üzerine yapmış oldukları uyarıya aynen kendisi uydu. Ama bir yerlerle bağlantısı var mı, yok mu? Şu anda güvenlik teşkilatımız araştıracaktır, soruşturacaktır. Onun neticesinde de düşünüyorum ki kararı ilgili yargı birimi verecektir" diye konuştu. 

"Son dönemde etrafınızdaki güvenlik çemberinin arttırıldığını görüyoruz. Acaba bir tehdit noktasında ya da ihbarlar var mı?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi: 

 "Benim için çok farklı bir şey olduğnu hissetmiyorum. Başbakanlığımdan bu yana nasıl başladıysak o şekilde devam ediyoruz. Tabii güvenlik teşkilatının görevi şüphesiz ki bu ülkeyi yönetenlerin güvenliği noktasında almaları gereken tedbirleri kendileri alırlar. Biz onlara çok da fazla müdahalede bulunmayız. Çünkü o işi onlar daha iyi bilirler. Nerede, nasıl tedbir alacaklarını daha iyi bilirler ve çok çok aşırı, beni de rahatsız eden şeyler olduğunda zaten ilgili birim başkanına söylemek suretiyle de bu noktada o işi biraz daha azaltmalarını zaman zaman istediğim de olmuştur, olur. Ama işin asıl yetkilisi, sorumlusu onlar olduğu için de biz kendilerine herhangi bir müdahale de bulunmayız." 

AK Partili Bal'ın disipline sevk edilmesi

Erdoğan, "AK Parti Kütahya Milletvekili İdris Bal'ın disipline sevk edilmesi" ile ilgili soru üzerine, "Bir kişi eğer siyaset yapıyorsa siyaset yapacaksa bu siyaseti yapma kararını verdiği zaman siyaset yapmayı arzu ettiği partinin bir defa politikalarını ve partinin iç disiplinini kabul ederek o partiden aday olmayı kabul eder ve aday olduktan sonra partinin iç disiplinine uymak zorundadır" ifadesini kullandı.  

Uymadığı zaman da partinin kendi müeyyidelerinin olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti: 

"Eğer kendine çok güveniyorsan gidersin bağımsız milletvekili adayı olursun. İstediğini, istediğin yerde istediğin gibi de konuşursun ama siz kendinize güvenemeyeceksiniz ve o partinin şemsiyesi altında gelip aday olacaksınız. Aday olduktan sonra da partinin politikalarına, partinin kendi iç disiplinine riayet etmeyeceksiniz. Bu olacak iş değil. Ve şu anda bu arkadaşımız da maalesef partinin kendi iç disiplinine riayet etmediği için ilgili arkadaşlarımız bu konuda bu rahatsızlığın bir değil, iki değil, üç değil, uzun zamandır olduğu noktasında bir mutabakata vardılar ve konuyu bana da rapor ettiler. Ben de tabii bu olayların büyük bir kısmına aslında muttaliyim ve arkadaşlarımızın bu teklifini Grup Başkanı olarak ben de kabul ettim ve bu noktada arkadaşlarımız tedbirli olarak disipline havale ettiler, ihraç talebiyle." 

[PAGE]

Erdoğan, Türkiye ile Rusya arasında 2010 yılında Üst Düzey İşbirliği Konseyi'ni kurduklarını anımsatarak, bu konseyin 4. toplantısına katılmak üzere Rusya'nın Petersbug kentine gideceklerini söyledi. 

Ziyareti çerçevesinde Petersburg'da, Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin ile ikili görüşmeleri olacağını ifade eden Erdoğan, "Daha sonra heyetler arası görüşmeler yapacağız. Bu arada bakan arkadaşlarımız aynı şekilde mevkidaşlarıyla onlarla görüşmelerini yapacaklar" dedi. 

Erdoğan, Rusya ile ilişkilerin giderek geliştiğine vurgu yaparak, şunları kaydetti: 

"Rusya Federasyonu ile ilişkilerimiz pekçok alanda gelişme kaydediyor. Hızlı bir gelişim devam ediyor. İşbirliğimizin ana unsurlarından birini ekonomik ve ticari ilişkilerimiz oluşturuyor. Bildiğiniz gibi 2012 yılı sonu itibarıyla bu rakam yaklaşık 35 milyar dolar civarında gerçekleşti. Keza Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin ile bu seviyenin yeterli olmadığını, bunu daha önce de görüşmüş ve 2020 yılıyla ilgili olarak 100 milyar dolarlık kendimize bir hedef belirlemiştik. Bu hedeflerimize yönelik çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Bu rakama ulaşmamız için ne gibi adımlar atmamız gerektiğini bu toplantıda görüşme fırsatını bulacağız." 

Başbakan Erdoğan, Rusya ile kurulan işbirliğinin önemli bir parçasını teşkil eden sosyal, kültürel ve beşeri ilişkileri de ziyaret vesilesiyle ele alma imkanını bulacaklarını ifade ederek, şöyle devam etti: 

"Bildiğiniz gibi hükümetimizin dış politikadaki açılımlarından biri olarak pekçok ülkeyle olduğu gibi Rusya ile de vizesiz seyahat konusunda bir anlaşmaya varmıştık. Vizesiz seyahat ile birlikte Rusya ile halklarımızın kaynaşması daha çok gidiş geliş ve turizmde ciddi bir patlama yaşanmıştır. Bugün Rusya'nın Türkye'ye göndermiş olduğu turist sayısı 4 milyonu yakalamış durumdadır. Bu ziyaret vesilesiyle insani ilişkilerimizin daha da geliştirilmesi için üst düzey işbirliği konseyine bağlı toplumsal formun çalışmalarına hız verilmesi ve karşılıklı kültür merkezleri kurulması dahil alabileceğimiz tedbirleri de görüşeceğiz." 

Erdoğan, "Bütün bunların ötesinde bölgesel ve uluslararası planda başta Suriye'deki trajediye son verilmesi olmak üzere işbirliği içerisinde hayata geçirebileceğimiz hususları ele alıp karşılıklı fikir teattisinde bulunacağız" ifadesini kullandı. 

Nihat Hatipoğlu aday olacak mı?

[PAGE]

Bir gazetecinin "Dün akşam bedelli askerlik ile ilgili yaptığınız açıklamanız 'Yaş sınırı ve fiyatı düşük yeni bir bedelli askerlik mi geliyor' şeklinde algılandı. Böyle bir çalışmanız var mı?" sorusu üzerine Erdoğan, "Ben, öyle bir şey söylemedim. 'Öyle bir teklif geldi. Bunu yetkili, ilgili mercilerle görüşebiliriz. Ona göre adımlar atılabilir' dedim" diye konuştu.   

Yarın, Adeviye katliamının 100. günü olduğu hatırlatılarak, Mısır'da gelinen son noktayı nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Erdoğan, bu ülkedeki gelişmelerin bir insanlık dramı olduğunu ifade etti. 100 gün önce Mısır'da 2 bin 600 kişinin katledildiğini, 7 bin kişinin yaralandığını belirten Erdoğan, o tarihten bu yana 3 bin 510 kişinin Mısır'da şehit edildiğini,  20 bin 559 kişinin yaralandığını ve 2 bin 144 siyasi tutuklu bulunduğunu aktardı. 

"Sayın Mursi'nin yargı karşısındaki tutumunu alkışlıyorum"

Erdoğan, şöyle devam etti: 

"Tabii bunu darbeci yönetim, darbe hükümeti, şu anda, kendisini temize çıkaracak bir adım olarak çok farklı şeylerle neymiş, Sayın Mursi başarısızmış. 70 yıl Mısır'ı başarısızlığa mahkum edenleri temize çıkarıyorlar ve 70 yıl başarısızlığa mahkum edenler burada kendilerine yeni yeni kılıflar uyduruyorlar. Eğer bu başarısızlık belli kamuoyu gruplarının, şunun bunun yapmış olduğu araştırmalarsa şu anda Hollande Hükümeti, Fransa'da yapılan son araştırmalarda başarı oranı düştü yüzde 15. Şimdi, Fransa ordusu Hollande'a darbe mi yapacak? 'Sen başarısızsın, in aşağıya' bunu mu diyecek? Yoksa demokrasinin gereği olarak seçim zamanını bekleyip, seçimde halk Hollande'a 'Yürü' derse yürüyecek, 'İn' derse Sarkozy nasıl indiyse o da inecek. Aynı şey bizim için de geçerli. Bizim de şu anda kamuoyu araştırmalarımız gayet iyi fakat bu 2015'te yapılacak seçimde daha az mı olur, daha çok mu olur, bunu biz şu anda bilemeyiz. Bunu kim gösterecek? Bunu milletimiz sandıkta gösterecek. Eğer 'Yürü' derse AK Parti yürüyecek, 'Hayır, yeter artık' derse AK Parti bunu saygıyla karşılayacak, kime 'Yürü' demişse onlara devredip, onlar bunu alıp yürütecek. demokrasi budur fakat Mısır'da bu olaya bu şekilde yaklaşanlar, demokrasiden nasibini almamış olanlardır. Eğer demokrasiye saygısı olanlar olsa, milletin egemenliğine saygısı olanlar olsa bir defa burada Mursi'ye yapılan bu hareketin karşısına onların hepsinin dikilmesi gerekirdi ama dikilmediler. Ben, Sayın Mursi'nin yargı karşısındaki tutumunu alkışlıyorum, ona saygı duyuyorum, onu yargılayanlara benim saygım yok. Oradaki tavrı, duruşu, söylemleri, hepsi gerçek bir demokratın, gerçek bir özgürlük mücadelesi veren insanın duruşudur. Bundan dolayı bana göre saygındır." 

"Şu ana kadar 22 ilimizin büyükşehir adayını belirledik" 

Başbakan Erdoğan, "Adaylarınızı önümüzdeki haftadan itibaren açıklamaya başlayacağınızı söylediniz. Önümüzdeki haftadan itibaren bir kabine revizyonu bekleyelim mi?" sorusuna, şu yanıtı verdi: 

"Adayları, önümüzdeki haftadan itibaren açıklamaya başlayacağız ama kabine revizyonu meselesinde nihai kararımızı verdiğimiz andan itibaren, olması gereken arkadaşlarımız varsa o zaman bu kararı vereceğiz. Çünkü biz, diğer siyasi partiler gibi hemen masa üstünde 'Şunu şuraya, şunu şuraya' diyemiyoruz. Temayüllerimizi yaptık. Sıkıntılı olduğunu gördüğümüz yerlerde kamuoyu araştırmalarını yapıyoruz ve tüm bakan ve milletvekili arkadaşlarımın hepsinin kanaatlerini sorduk ve bu kanaatleri aldık. Bu kanaatlerin dışında 30 büyükşehirimizde bu süreci işletecek olan büyükşehir belediye başkanlarımızla il başkanlarımızla oradaki ilçe başkanlarımızla ayrıca final görüşmeleri yapacağız. Ondan sonra da nihai kararımızı verip inşallah bunları peyder pey önümüzdeki haftadan itibaren açıklamaya başlayacağız. Şu ana kadar 22 ilimizin büyükşehir adayını belirledik. 8 tanesi henüz belirlenmedi. 11 ilimizi şu anda belirledik, diğerlerinin bir taraftan kamuoyu araştırması yapılanlar var, bir taraftan henüz inceleyemediğimiz illerimiz var. İnşallah pazartesi günü onların da çalışmalarını yapacağız. Böylece hedefimiz çok kısa zamanda bunları bitirip açıklamak." 

"(Hatipoğlu) Bulunduğu makam bu işe müsaade etmediği için bizim ısrarımız bu konuda olamazdı" 

Erdoğan, Nihat Hatipoğlu'nun isminin Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkan adaylığı için geçtiği ifade edilince, şunları söyledi: 

"Nihat Hatipoğlu ile ilgili görüşmemiz özellikle Diyarbakır üzerindeki kanaatlerini almak oldu. Saygın olan Hatipoğlu Hocamızın, bir Diyarbakırlı olması hasabiyle ailenin oradaki konumu itibarıyla düşüncelerine aldık. Kendilerinin bizden böyle bir adaylık kabul etmesi bizim için çok çok güzel olur, isabetli olur ama bulunduğu makam bu işe müsaade etmediği için bizim ısrarımız bu konuda olamazdı. Onun için de kendisinden bulunduğu şu makamda istifade etmeyi bizler de arkadaşlarım da hep birlikte istiyoruz. Gelişi daha çok Diyarbakırı konuşmak oldu, cumartesi, pazar günlerini konuşmak oldu ve onları birlikte bir değerlendirdik." 

Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesi sırasında Suriye'de yaşanan trajedinin de ele alınacağını ifade ettiğini hatırlatarak, "Acaba görüşmede Suriye'de yaşanan bu ölümlerin durdurulması, iç savaşın sonlandırılması için yeni bir öneriniz olacak mı?" sorusuna, "Bunu tabii kendileriyle orada görüşeceğiz. Orada yapacağımız görüşmeyi burada konuşursak o zaman bu seyahatin zaten anlamı kalmaz. Orada görüşmeleri yapar dönüşte veya bizimle birlikte olan köşe yazarlarıyla Ankara temsilcileriyle bunları görüşmek suretiyle işlemiş oluruz" yanıtını verdi.