Evlilik kurumu mercek altında

Oyun Atölyesi'nin yorumladığı Edward Albee klasiği, farklı yaşlardaki iki çift üzerinden insan ilişkilerine ve aşka dair sorular soruyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Nermin SAYIN

Modern tiyatronun en kıldan ince, kılıçtan keskin oyunlarından biri olan "Kim Korkar Hain Kurttan?", Oyun Atölyesi'nin 2013-2014 sanat sezonundaki üçüncü prodüksiyonu olarak perdelerini açtı. 1962'de prömiyer yaptığı dönemde çok tartışılan Edward Albee oyununu sahnelerimize tiyatroda ilk rejisini yapan gencecik bir sanat adamı getirdi: Zerrin Tekindor ve Çetin Tekindor'un oğlu, ödüllü kısa filmleri de olan 1989 doğumlu Hira Tekindor. Zerrin Tekindor, Tardu Flordun, Şükrü Özyıldız ve Nilperi Şahinkaya'nın sahneye çıktığı oyunu izledikten sonra rahatlıkla diyebilirim ki; Oyun Atölyesi bize gençliğine rağmen olgun, ayrıntıların kıymetini fazlasıyla bilen, çalışkan ve detaycı bir rejisör sundu… Adını kısa sürede tüm tiyatroseverlere öğretecek bir rejisör.

Asude Zeybekoğlu'nun çevirisinden oynanan "Kim Korkar Hain Kurttan"; New England'ta bir üniversitenin kampüsünde yaşayan orta yaşlardaki Martha ve George'un, bir parti sonrası evlerine davet ettikleri genç çift Honey ve Nick'in varlıklarının da tetiklemesiyle evlilik, ilişkiler, insan, hayat, aşk, ihanet, hırs, dürüstlük gibi pek çok kavramı "kavga dövüş" irdeledikleri bir gecenin öyküsünü anlatıyor. Fırtına gibi bir metin bu; bir sürü anaforu, şeytan üçgenleri, yalıyarları var. Partiden sonra gece 03.00'te (metinde 02.00, ama kısaltıldığı için eş zamanlılık yine tutuyor) başlayan sohbet, eş zamanlı olarak sabah doğana kadar devam ediyor, ama ne devam etme. Tüm oyuncuları –özellikle de Martha ve George'u oynayanlarıâdeta "daha iyisi, daha iyisi" diye zorlayan replikler, seyircilere hem kahkahalar hem de boğazda yutkunmalar vaat ediyor.

Oyun Atölyesi, metni kısaltmış dediğim gibi, ama bu konuda hassas da davranmışlar, oyunda seken hiçbir an yok. Metnin daha başlarında yer alan -açıklayıp tadını kaçırmak istemediğim- oyunun son sahnede ortaya çıkan sırrına işaret eden replikleri de özellikle ayıklamışlar ki son sahnenin vuruculuğu artsın… En önemli müdahale –yahut seçim- de bu. Albee'nin kitapkurdu olarak çizdiği George'un eline tablet vermeyiyse gereksiz buldum. Üstelik bu ‘modenleştirme'nin gerisi de gelmiyor. Genele bakınca ise, oyuncularının olağanüstü katkısıyla metni ayağa kaldırmış filan değil, düpedüz kanatlandırmış bir yorum, Hira Tekindor'unki…

Oyunun dekoru gerçek bir edebiyatseverin evinde olacağı gibi her yerden kitap fışkıran bir ev. Aynı zamanda her yerden Martha'nın yarısı dolu bardakları da fışkırıyor. İçinde yaşayanları "yaşatan", üst kat merdivenleri; koridoru; antresi ve pencereleriyle gerçeklik duygusu sağlam bir dekor Ali Cem Köroğlu'nunki. Gamze Saraçoğlu bir cumartesi gecesi yaşayan karakterlerine şık kostümler yaratmış, tam da gerektiği gibi. Enes Kuzu'nun derinden gelen ama içe işleyen müziğini sevdim; Yasemin Erkan'ın koreografisiyse doğal, spontane gelişmiş havasında ki bence bu doğru bir yorum olmuş. Hakan Özipek'in abajurlar, avize ve apliklerle dolu ev için yaptığı ışık fena değil ama sabah ışığını zayıf buldum.

Özetle "Kim Korkar Hain Kurttan", bir çığlık gibi. Yoo, bir değil birkaç çığlık gibi.

Bakalım sezon sonunda kaç ödül alacak?

Zerrin Tekindor'u sahnede çok beğenirim. Fakat "Kim Korkar Hain Kurttan"da biraz daha fazla beğendim. Sanki senelerdir bu role hazırlanıyormuş, öylesine dolu, her ânı hesaplanmış ama buna rağmen doğal ve gerçek bir oyun çıkarmış. "Martha"nın değerini bilmiş özetle… Tardu Flordun da öyle; ikilinin Martha-George'u bağıra çağıra, çığlık çığlığa, aksanlar taklitler yaparak, alayla, birbirlerini yansılayarak, çocuk gibi konuşarak canlandırmasını seyretmek, bir tiyatroseverin eline sık sık geçmeyecek fırsatlardan. Nilperi Şahinkaya; Honey'i olan bitenin farkına varamayan sevimli saflığını ve "düz"lüğünü güzel taşıyor. Aynı zamanda pek çok önemli oyuncuyu gerçekten zorlayan sarhoş kompozisyonunun üstesinden de başarıyla gelmiş. Akmış makyajının da katkısını vurgulamak lâzım. Şükrü Özyıldız'ı ise ilk kez izledim. Gizleme çalıştığı hırsın ve rekabet duygusunun küçücük darbelerle bile yüzeye çıkabileceği Nick karakterini özümsemiş ve doğru yansıtıyor. Özellikle de erkek muhabbeti sahnesinde Tardu Flordun'un karşısında hiç ezilmeden tertemiz bir oyun çıkarıyor. Özetle, bu yılın oyuncu ödüllerinde son derece iddialı "Kim Korkar Hain Kurttan?" ekibi.

Kenter de oynadı Gökçer de…

İki haftalıkken ABD'de pek çok vodvil tiyatrosunun sahibi olan Albee ailesi tarafından evlat edinilen Edward Albee'ye dünya çapında ün kazandıran "Kim Korkar Hain Kurttan", 1962 tarihli bir oyun. Dünya prömiyeri Broadway'de yapılan eser, bizim sahnelerimizde ise sadece 1 yıl sonra; Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter'le perde açtı (üstte.) Yapıt, 1987-1988 sezonunda da Ankara'da oynandı: Cüneyt Gökçer'in rejisinde "Martha" Ayten Gökçer, "George" ise Çetin Tekindor'du. Hatta program dergisinde yazdığı yazıya göre, Hira Tekindor'un oyunla tanışması da babasının provalarda kullandığı altı kırmızı çizilmiş tekst sayesinde oldu. Oyunun 5 Oscar kazanmış bir sinema versiyonu var. Mike Nichols'ın 1966'da çektiği film; "Martha"yı oynayan Elizabeth Taylor'a Akademi ödülü getirdi.

KİM KORKAR HAİN KURTTAN?

Nerede: Oyun Atölyesi'nin Moda, Dr. Esat Işık Caddesi No: 3 adresindeki salonunda.

Ne zaman: 15-16-17-18 Ocak'ta. Saat kaçta: 20.30'da.

Ne kadar sürüyor: Üç perde, 2 saat 15 dakika.

Biletler nerede: http://ebilet.oyunatol yesi.com'da, 0216 345 39 39'da ve Biletix'te.