Faiz ve kurun zıplayışı neyi gösteriyor
Dr. Ali TOPÇUBAŞI / Topçubaşı Group Krl. Başk.
Döviz kurunun 2.40 lara dayanması sonucu, Merkez Bankası’nın faizi yüzde 7.75’ten yüzde 12’ye, politika faizini de yüzde 4.50’den yüzde 10’a çıkartmak zorunda kalması, ekonomide işlerin hiç de iyi gitmediğini göstermektedir. Mayıs 2013 de enflasyonun da altında kalarak zorlama ile faizleri yüzde 4.40’lara kadar düşürülmesi, ABD Merkez Bankası’nın piyasaya verdiği 85 milyar doları azaltacağının açıklamasının yanı sıra, gezi parkı ile başlayan ve 17 Aralık yolsuzluk operasyonu ile artan siyasi gerginliğin etkisi ile, ekonominin kendi kuralları kendini göstererek, olumsuzlukları su yüzüne çıkarmaya başlamıştır.
Faizin yükselmesi sonucu 420 milyar TL olan devletin iç borçlanma kağıdını almış olanlar büyük zarara uğrarken, devlet de bunları yenilerken daha yüksek faizler ile borçlanmak zorunda kalacaktır. Dövizin de yükselmesi sonucu özel sektörün 280 milyar dolara ulaşan borcunu öderken de, büyük sıkıntı çekeceği muhakkaktır. Bilhassa, özel sektörün kısa vadeli döviz yükümlülükleri miktarının 129 milyar dolar gibi olağan üstü miktarda olması, 2014 yılının çok zorlu geçeceğini göstermektedir.
2003-2008 arası AB’yi de arkasına alarak iyi bir ivme yakalayan ülkemiz, sabit ve portföy yatırımlarında olağan üstü sermaye çekme başarısını göstermiştir. Ancak; ekonomideki ödevlerimizi yapmadığımız gibi, sıfır sorun olarak hedeflediğimiz komşuların iç işlerine karışarak, hem bu ülkeleri zor durumda bıraktığımız gibi, kendi siyasi istikrarımıza da tehlikeye atmış olduk. ABD Merkez Bankası’nın piyasaya fonladığı 85 milyar doların, 2014 yılı sonun da sıfırlayacağının anlaşılması da dengelerimizin hızla bozulmasında etkili olmuştur. Şubat da 65 milyar dolara inecek alımın-bunun 35 milyar doları Amerikan Hazine bonosu, 30 milyar doları da konut kredisi tahvillerine yatırılacak- yılsonuna kadar hızla azaltacak olması da, başta biz olmak üzere bilhassa gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyecektir.
Ekonomideki ev ödevlerini iyi yapmayan bizimde dahil olduğumuz kırılgan 5 ülke olarak kabul edilen Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Güney Afrika da durum bize yakındır. Bizde cari açık düşen büyümeye rağmen uzun süre sürdürülemez oran olan yüzde 7.5 iken, Güney Afrika da yüzde 6.5, Brezilya da bu oran yüzde 3.7, Hindistan da yüzde 3.1, Endonezya da yüzde 3.9 dur. 10 yıllıklar da faiz oranları bizde 11’e çıkarken, bu oran Brezilya da yüzde 13.4, Hindistan da yüzde 8.78, Endonezya da yüzde 7.9 ve G. Afrika da yüzde 8.60 olmaktadır. Oysa 2 sene evveline kadar battı gözü ile Yunanistan’da bile faizler yüzde 8.73 ile bizim altımızda seyretmektedir. AB de ise ortalama faizler yüzde 1.64, Japonya da 0.64 düzeyindedir.
Hisse senetlerinde de durum olumsuz yöndedir. 2014 Ocak sonu itibari ile hisse senetle yıllık bazda ülkemizde dolar bazında yüzde 37.2 ile en yüksek bazda değer kaybederken, Brezilya da yüzde 34.5, Endonezya da yüzde 18.9, G. Afrika da yüzde 12.2, Hindistan da ise yüzde 6.8 oranında değer kaybetmiştir. Oysa AB de hisse senetleri aynı dönemde yüzde 17.7 oranında değer kazanmıştır. Ülkemizi kırılgan beşli olarak ifade etmelerini ve bunların içinde de en olumsuz durumda olduğumuzu belirtmelerinin temel nedeni de, yukarıda verdiğimiz rakamlar açıklamaktadır.
2014 yılını ve önümüzdeki yılları ülkemiz için iyi yönde değiştirmek istiyorsak, aşağılayıcı, ayrıştırıcı tavırlarımızı ters yüz ederek, muhalefet partilerini de yanımıza alarak, yeni anayasa başta olmak üzere tüm konuları birlikte çözüm yollarını bulmaya çalışmalıyız. Ekonomimizin eksik yanlarını da görerek gerekli tedbirleri de almazsak, ABD’nin yıl sonuna kadar piyasa ya verdiği desteğin bitmesi ile şu anda yaşadığımız çalkantının çok büyük boyutunu yaşayacağımızı aklımızdan çıkarmamız gerekmektedir.