Fazla ya da yersiz ödenen vergilerin mükelleflere iadesinde faiz ödenecek mi?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Nazmi KARYAĞDI / Gelir İdaresi E. Daire Başkanı E. Baş Hesap Uzmanı

Vergi mükellefleri hakkında ek tarhiyat sonucu istenen vergiler için bu vergilerin ödenmesi gereken normal vade tarihinden, tarhiyatın kesinleştiği tarihe kadar gecikme faizi hesaplanarak tahsilat yapılırken, mükelleflerin fazla ya da yersiz devlete ödediği ve kendilerine iadesini talep ettikleri vergiler için faiz ödenmesine yönelik düzenleme vergi mevzuatımızda Ocak 1999'dan önce bulunmamaktaydı.

1998 yılında yapılan 4369 Sayılı Vergi Reformu Yasası ile Ocak 1999'dan itibaren vergi mükellefleri kendilerinden fazla ya da yersiz olarak alınan vergiler için mevzuat gereği istenen bilgi ve belgeleri tamamladıktan sonra, vergi dairesinin 3 aylık inceleme süresi içinde halen iade yapılmamışsa bu tarihten sonra tecil faizi ile ödeme yapılması hükmü getirilmiştir.

İptal edilen hüküm

Yeni düzenleme her ne kadar önceki boşluğu doldurması yönüyle ileri bir düzenleme gibi gözükse de ödenecek faizin, verginin fazla veya yersiz ödendiği tarihten başlaması yerine başvuru tarihinden 3 ay sonra işlemeye başlaması durumunu ortaya çıkarmıştır. Bir örnek vermek gerekirse Ocak 2008'de ödenen verginin yersiz veya fazla olduğu 2011 yılının Mayıs ayında ortaya çıkmışsa ve 16 Mayıs 2011'de başvuruda bulunulmuşsa ödenecek tecil faizi başvurunuzdan 3 ay sonra 16 Ağustos 2011 tarihinden itibaren hesaplanacaktır.

Düzenleme sadece süre yönünden değil aynı zamanda oran yönünden de hukuka aykırılık içermektedir. Ekonomik bir değişim aracı olan paranın bir başkası tarafından kullanılması karşılığında ödenen bedel olan faizin oranı yapılan düzenlemede idarenin alacağı için farklı, mükellefin alacağı için farklı belirlenmiş durumdadır. Daha açık ifadeyle idarenin alacağı için gecikme faizi (yıllık %16.8) mükellefin alacağı için tecil faizi (%12) uygulanmaktadır.

Hukuk devleti ilkesine aykırılık iddiası

Hem alıkonulan müddetten daha az bir süre için hem de daha düşük bir oranda faiz uygulamak suretiyle vergi mükellefine iade yapılmasını sağlayan bu düzenleme (VUK Md. 112/4), Aydın Bölge İdare Mahkemesi'nin Anayasa'ya aykırılık iddiasıyla yaptığı itiraz neticesinde yaklaşık 14 yıllık uygulamanın sonucunda 14 Mayıs 2012 tarihinden geçerli olmak üzere iptal edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi'nin 10.2.2011 tarih ve E:2008/58, K:2011/37 sayılı kararında bu düzenleme şu gerekçelerle,

- Ödeme tarihinden itibaren değil de belgelerin İdareye teslim edildiği tarihten 3 ay sonra tecil faizi hesaplanması nedeniyle Anayasa'nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine,

- Düzenlemenin mükellef aleyhine Devlet lehine olduğu gerekçesiyle Anayasa'nın 10. maddesindeki kanun önünde eşitlik ilkesine,

- Mükelleflerin mülkiyet hakkına zarar verdiği kanaatiyle Anayasa'nın 35. maddesine aykırı bulunmuştur.

Mükellef hakları

İçinde yaşadığımız yüzyıl "Vatandaş devlet için vardır" inanışının "Devlet vatandaş için vardır" inancıyla değiştiği bir dönemdir. Bu nedenle vergi adaletini sağlamak adına devletin mükellefinden olan alacağına uyguladığı faiz ile mükellefine olan borcuna uygulayacağı faizin aynı şartlarda ve oranda olması bugünkü anlayışa göre oldukça net bir husustur. Nitekim mükellef hakları da bunu zorunlu kılmaktadır.

Esas itibariyle mükellef hakları önce yasal düzenlemelerle sonra da idari uygulamalarla hayata geçirilebilecek bir olgudur. Bu olgunun soyut bir kavram olmaktan çıkarılıp somuta dönüşmesi insan haklarına ve elbette ki mükellef haklarına saygıdan geçmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi

Nitekim Anayasa Mahkemesi kararında, Avrupa İnsan Hakları'nın ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmenin Ek Protokolünün 1. maddesinde yer alan  "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." hükmüne yer vermesi oldukça yerindedir.

Yine aynı kararda yer alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince Yunanistan hakkında verilen bir karardaki "Haksız olarak tahsil edilen verginin beş yıl beş ay sonra faizsiz olarak iade edilmesini, belli bir meblağdan yararlanma hakkı uzun süre engellenen şahsın, mali durumunda önemli ve kesin zararlara neden olunduğu, bu durumun sürdürülmesi gereken genel yarar ile kişi yararı arasındaki dengeyi bozduğu, şahıs üzerine aşırı yük yüklediği gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirmiş ve mülkiyet hakkı çiğnenen şahsa faiz ödenmesi gerekmektedir." cümleleri durumu ortaya koyma açısından dikkat çekicidir.

Bundan sonra ne olacak?

Anayasa Mahkemesi, ilgili hükmü Resmi Gazete'de yayımı tarihinden 1 yıl sonra (14.5.2012) yürürlüğe girecek şekilde oybirliğiyle iptal etmiştir. İptal işlemi ile aslında mevcut durumdan daha geriye mi gidilmiştir? Bu sorunun cevabı ne yazık ki net değildir.

İptal edilen düzenleme getirilmeden önce Danıştay 7. Dairesi konuyla ilgili bazı kararlarında hukuk devletlerinde, mükelleflerin bu şekilde uğradıkları bir zararın faiz ya da başka bir ad altında ödenecek tazminatla karşılanabilmesi için açık Yasa hükmü aranmasının düşünülemeyeceğini ifade etmiştir. Diğer taraftan aksine bir anlayışın; Devletin ve ona bağlı idarenin eylem ve işlemlerinden doğan her türlü zararın tazmini için de, açık yasa hükmü aranması sonucuna götüreceğine işaret edilerek; böyle bir anlayışın, Anayasa'nın 125'inci maddesinin son fıkrasında yer alan, "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür" amir hükmü ile bağdaştırılamayacağı açıkça belirtilmiştir.

Her ne kadar geçmişteki yargı kararları fazla ve yersiz alınan vergi için alındığı tarihten itibaren mükellefe faiz ödenmesi gerektiği yönünde ise de bu kararların istikrar kazanmamış olması duraksamaya neden olmaktadır.

Kişisel görüşümüz; Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesini ve ülke olarak 1954 yılında onayladığımız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ilkelerini esas alan bir yasal düzenlemenin yapılması yönündedir. Bu yeni düzenlemeye göre devletin kendi alacağına uyguladığı şartlarda ve oranda, vergi mükelleflerinden yersiz ve fazla alınan vergiler için tahsil tarihinden başlayarak gecikme faizi ödenmesine imkan sağlayan bir yasal düzenlemenin T.B.M.M.'nce yapılmalıdır.

Vergide Adalet

Hukuk devletinde olması gereken bu düzenleme ile aynı zamanda mükelleflerin vergi yasalarına gönüllü uyumunda en önemli etken olan "vergi yasalarının ve idarenin adil olması" ilkesi ve beklentisi de karşılanmış olacaktır.(1)

(1) Ayrıntılı bilgi için bkz. Nazmi Karyağdı, "Mükellef Hakları Bildirgesi" Vergi Dünyası Dergisi, Mart 2006