Finans sektörü krize direnç gösterdi
Deloitte raporuna göre, Türk bankacılık sektörü güçlü aktif kalitesi, sermaye yeterliliği, risk yönetimi ve iç kontrol sistemleri sayesinde krizden daha az etkilendi.
İSTANBUL - Deloitte tarafından hazırlanan "Türkiye Finans Sektörü Raporu–Küresel Kriz Yörüngesinden Çıkış" adlı rapor, Türkiye finans sektörünün küresel mali krize direnç gösterdiğini ortaya koydu.
Türk finans sektörünün kriz dönemdeki performansının ele alındığı raporda, Türk bankacılık sektörünün güçlü aktif kalitesi, sermaye yeterliliği, risk yönetimi ve iç kontrol sistemleri sayesinde bu dönemden, diğer sektörlere ve yurt dışı örneklerine oranla daha az etkilendiği belirtildi.
Türk finans sektörünün toplam aktiflerinin yaklaşık yüzde 80'ini oluşturan bankacılık sektörünün yanı sıra, sektörün diğer önemli lokomotifleri olan sigortacılık, bireysel emeklilik, faktoring, tüketici finansmanı ve finansal kiralama sektörlerinin küresel krize nasıl yanıt verdiklerini yurtdışı ve yurtiçi sektör dinamikleri ışığında inceleyen raporda, küresel krizin özellikle 2009 yılı ilk çeyreğinde reel sektörü büyük ölçüde etkilediği ve bu olumsuz etkilerin yıl geneline yayıldığı, ancak küresel büyüme öngörüleri paralelinde Türkiye ekonomisi açısından da olumlu görüşler hakim olduğu ifade ediliyor.
Türkiye ekonomisinin, 2010 yılında yüzde 3,7 civarında büyüyeceği, 2011 yılından itibaren ise büyümenin ivme kazanacağı öngörülüyor.
Türk finans sektörünün yüzde 79'unu bankalar, yüzde 3'ünü sigorta şirketleri, yüzde 1'ini bireysel emeklilik ve hayat şirketleri, yüzde 11'ini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın varlıkları ve geri kalan yüzde 6'sını da finansal kiralama, faktoring, tüketici finansmanı, menkul kıymetler ve gayrimenkul yatırım ortaklıkları şirketlerinin oluşturuyor.
Finans sektörün toplam aktif büyüklüğü 2009 yılının üçüncü çeyreğinde ise 2008 yılı sonuna göre yüzde 7,6 artarak 1 trilyon 6 milyar 800 milyon liraya ulaştı.
Türk Bankacılık sistemi
Türk Bankacılık sisteminin, gelişmiş ülkelerdeki bir çok büyük bankanın milyarlarca dolar zararla kapattığı 2009 yılının ilk 3 çeyreğinde, karlılık performansında rekorlar kırdığının altı çizilen raporda bankacılık sektörünün toplam aktiflerinin, Aralık 2009 itibariyle 2008 yıl sonuna göre yüzde 14 artarak 834 milyar liraya yükseldiği bildirildi.
Bankacılık sisteminin aktif büyüklüğünün yüzde 92,8'ini oluşturan mevduat bankaları, yılı yüksek karlılık oranları ile kapadılar. Bankaların artan karlılıklarında net faiz gelirlerindeki artışın etkisiyle yaşanan sıçrama etkili oldu.
2010 yılından itibaren ise, azalacak marjlar ile birlikte aktif karlılık rakamlarında düşüş yaşanması ve faiz dışı gelirler/faiz dışı giderler oranı diğer bankalara göre yüksek olan bankaların öne çıkması bekleniyor.
Kredilerde yavaşlama
2009 yılında menkul değerler portföyündeki yüzde 35,5'lik artışa rağmen, toplam kredi artışı, yüzde 7 seviyesinde kaldı.
Son iki dönemde faiz oranlarındaki azalmaya ve vergisel teşviklere bağlı olarak kredilerde yaşanan canlanma krizin dip noktasından çıkıldığına işaret ediyor.
Ancak, yurtiçi ve yurtdışı piyasalardaki gelişmelere bağlı olarak 2009 yılının sektör açısından önceki yıllara göre daha yavaş bir organik büyümeyle sona ermesi bekleniyor.
Tasarrufların reel sektöre plasmanı konusunda ise, 2001 ekonomik krizi sonrası döneme oranla büyük bir artış gözleniyor. O dönemde yüzde 30'lar seviyesinde olan kredi/mevduat oranı kademeli bir artış neticesinde 2008 yılında yüzde 89 seviyesine ulaştı.
Küresel ekonomik krizin ilk dönemlerinde bankaların kredilendirmede daha muhafazakar bir yaklaşım sergilemeleri sonucunda bu oran Aralık 2009 itibariyle bu oran yüzde 81 olarak gerçekleşti.
Önümüzdeki dönemde ise, reel sektörde yaşanacak olumlu gelişmeler, bankaların aracılık performansının 2010 yılından itibaren artış trendine devam edeceği sinyallerini veriyor.
Artan sorunlu krediler oranı, Aralık 2008'de yüzde 3,7 seviyesinde iken, Aralık 2009 itibariyle yüzde 5,3'e kadar yükseldi. Sektörde en yüksek kredi takip oranının yüzde 7,6 ile KOBİ kredilerde olması ve krizin etkilerinin hissedildiği Aralık 2008-2009 döneminde takip oranındaki en yüksek artışın bu gruba ait kredilerde yaşanması krizin reel sektör üzerindeki baskısının bir göstergesi oldu.
İstihdam katılım bankalarında arttı
Türk bankacılık sektörü çalışan sayısında, 2009 yılında artış hızı yavaşladı ve Aralık 2009 itibariyle artış yüzde 0,85 olarak gerçekleşti.
Şube sayılarındaki artışta da benzer şekilde yavaşlama görüldü. 2008 yıl sonunda yüzde 15 olan şube sayısı artış hızı, 2009 yılı itibari ile yüzde 3 oranına düştü.
Sektörde istihdamın artmasına rağmen, şube başına düşen çalışan sayısında azalma oluştu. Bunda, teknolojik yatırımlar sonucunda teknolojik altyapının güçlendirilmesiyle İnternet bankacılığının kullanım oranının arttırılması ve alternatif dağıtım kanallarına yöneliş de etkili oldu.
En yüksek çalışan sayısı artışı, yüzde 7 ile katılım bankalarında gerçekleşti. Artış oranı aynı dönemde mevduat bankalarında yüzde 0,4, kalkınma ve yatırım bankalarında da yüzde 0,6 oldu.
2008 yılında İstanbul, 310 şube ile en çok şube açılan il oldu. Aynı zamanda Samsun, Gaziantep, Amasya,Osmaniye ve Tokat olmak üzere 5 ilde de şube sayısındaki artış, yüzde 25'in üzerinde gerçekleşti.
Rapora göre, 2005 yılında 3,17 milyon kişi olan İnternet bankacılığı aktif kullanıcısı Eylül 2009 itibariyle 5,69 milyon kişiye yükselmiş durumda bulunuyor. Aktif kullanıcıların yüzde 90'ını aktif bireysel kullanıcılar oluşturuyor.
İnternet bankacılığı alanında, işlem adedi ile işlem hacmi de artış gösteriyor. 2006 yılında yaklaşık 550 milyon lira düzeyinde bulunan toplam işlem hacmi, Aralık 2009 itibarı ile 832,240 milyon liraya ulaştı.
İşlem hacminde İşlem hacminin en yüksek olduğu iki kategori para ise, transferleri ile yatırım işlemleri olarak ön plana çıktı.
Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye Danışmanlık Ortağı Ayşe Epikman şunları kaydetti:
"Raporumuz, bankacılığın başını çektiği Türk finans sektörünün güçlü altyapısı, likidite yapısı, sermaye yeterliliği, risk yönetimi ve iç kontrol sistemleri ile küresel krizden yurt dışı örneklerine kıyasla daha sınırlı olarak etkilendiğini ortaya koyuyor. Gelişmiş ülkelerdeki birçok büyük bankanın milyarlarca dolar zararla kapadığı 2009 yılında, Türk Bankacılık sistemi, yurtdışı örnekleri ve Türk reel sektörünün aksine, 'küresel kriz yörüngesine' girmedi."