Frankie'de her gecenin ruhu farklı

Frankie İstanbul ismini Frank Sinatra’dan alıyor. “İyi yemek, iyi müzik ve iyi servis” ilkesiyle İstanbul’un lezzet ve eğlence hayatına farklı bir soluk getiren mekan, yemek ve yemek sonrası tercih edilebilecek mekanları tek bir adreste buluşturuyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

Frankie, içeri girer girmez, farklı bir zamana; sanki bir film sahnesine girmiş hissi veren bir mekan. Kendine has dekorunun yanı sıra, ismini Frank Sinatra'dan alıyor olması bu büyüyü güçlendiriyor.

Sofa Hotel'in çatı katında şehre tepeden bakan Frankie İstanbul, İstanbul'un nabzının attığı Nişantaşı'nda yer alıyor.

"İyi yemek, iyi müzik ve iyi servis" ilkesiyle İstanbul'un lezzet ve eğlence hayatına farklı bir soluk getiren Frankie İstanbul, yemek ve yemek sonrası tercih edilebilecek mekanları tek bir adreste buluşturuyor.

Mekan, sektörün deneyimli iki ismi Kaya Demirel ve Ayşem Koltukoğlu'nun dostluklarının buluşması bir bakıma. Mimari ise Fahrettin Aykut imzasını taşıyor. Restoran, Bar Lounge ve Smoking Lounge olmak üzere üç farklı bölümden oluşan Frankie'nin canlı müzik ve sahne direktörlüğünü Sezen Aksu üstleniyor. Mekanda, yerli ve yabancı sanatçılar tarafından haftanın 3 günü canlı müzik performanslarının yapıldığı bir sahne bulunuyor.

Frankie'de ayrıca, ayda bir kez dönüşümlü olarak yerli ve yabancı ünlü DJ'ler cumartesi geceleri performans sergiliyor.

Mutfakta ise, Yunan şef Symeon Triantafyllou, modern yemek tekniklerini kullanarak oluşturduğu menü ile Türk ve Akdeniz kültürü arasında bir köprü kuruyor. Bu arada Türkiye'nin 1 numaralı Sommelier'i ve aynı zamanda Frankie'nin genel müdürü olan Serdar Kömbe tarafından yönetilen ve yaklaşık 300'e yakın şarap seçeneği sunan Frankie kavı, şarap tutkunlarına yeni yemek ve şarapları keşfetme imkanı veriyor. İsmini Frank Sinatra'dan alan Frankie'nin hikayesine gelince;

2003- 2011 yılları arasında Beymen Brasserie'nin Genel Müdürlüğü ve işletmeciliğini yapan Ayşem Saraçoğlu, 2011 yılında, uzun yıllardır TURYID Yönetim Kurulu'nda beraber görev aldığı Kaya Demirer ile yeni bir mekan yaratmak üzere bir araya gelmiş. İnsanların hem yemek yiyebilecekleri, hem müzik dinleyebilecekleri, hem yaz hem de kış aylarında gelebilecekleri bir mekan yaratmak istemişler. Ortaya çıkan sonuç ise Frankie olmuş. İstanbul manzarasına hakim olabileceğiniz bir teras; keten beyaz masa örtülerinden, büyük bir özenle seçilmiş bardaklara kadar her bir detayı özel olarak tasarlanmış bir restoran; ve kendinizi 50'lerin New York'unda hissedeceğiniz bir bar...

Frankie'yi Ayşem Saraçoğlu'ndan dinleyelim:

"Beymen Brasserie'de geçen sekiz senenin ardından yeni bir şeyler yapmaya karar verdim. Orası şahane işleyen bir makinaydı. Ben kendimi yenilemek istedim. Yaptığınız mekanları ‘klasik' hale getirmek lazım, ama yeni şeylerle ruhunuzu yenilemek gerekiyor. O dönemde, yakın arkadaşım Kaya Demirer de Topaz'ı satmak üzereydi. Fikir ve vizyonumuz çok yakındı. Ne yapmak istediğimizi çok iyi biliyorduk. Mekan arayışı içine girdik. Açacağımız yeni mekanın şehrin önemli bir noktasında olmasını; hem yazlık hem kışlık bir yer olmasını istiyorduk. Burası tam istediğimiz gibiydi. Nişantaşı, kültür-sanat etkinlikleri olsun, sürekli olarak farklı aktivitelerin olduğu bir bölge. Boğaz'ın dibinde değilsiniz, ama şehre daha güzel bir bakış açısına sahipsiniz. Bu arada mekana ne isim koyacağımızı düşünürken, fonda Frank Sinatra çalıyordu. Bunun üzerine Frankie İstanbul koyduk adını. Bu isim, sunmak istediğimiz konsepte de çok iyi uydu. Frankie İstanbul'u Mayıs 2012'de açtık. İlkemizi, ‘iyi yemek, iyi müzik ve iyi servis' olarak belirledik. Frankie ciddi bir yatırımdı. Öncelikle müthiş bir inşaat yatırımı oldu. Kullandığımız koltuklar, masalar, sandalyeler, bar ve kav özel yapımdır. Mutfağımız, en son teknolojiye hakimdir. Adeta bir laboratuar gibidir. Masalarda yüzde 100 keten örtü ve peçeteler kullanıyorum. Bardakları en ince camdan seçiyorum."

Heyecanını koruyan bir yapımız var

"Frankie'nin canlı müzik ve sahne direktörlüğünü Sezen Aksu üstleniyor. Haftanın 3 günü canlı müzik performansımız var. Ayda bir pazar geceleri Nükhet Duru, Nil Burak, Neşe Karaböcek, Seyyal Taner gibi eski starları konuk ediyoruz. Sezen Aksu'nun gönlüne dokunan genç sanatçılar da sahne alıyor. Arada bir Sezen Aksu sahneye çıkıyor. İşte o zamanlarda, misafirlerimizin keyfini izlemek gerçekten müthiş bir duygu. Sezen Aksu, şarkıları ile büyüdüğümüz, ağladığımız, aşık olduğumuz bir isim. O, hem keyfimizin, hem kederimizin bir parçası olmuş. Frankie'de her gecenin başka bir ruhu var. Ortamdaki müziğin yol açtığı anlık sezgiler, her geceyi başka bir ruha sokabiliyor. Durağan bir yapıda değiliz. Devamlı değişen, heyecanını koruyan bir yapıya sahibiz. Sosyal medya ilerledikçe, insanların asosyalleştiğini görüyoruz. Fakat arada duygusal anlar olduğunda, insanlar birbirleriyle kenetlenebiliyorlar. Biz burada insanların neleri özlediğini görebiliyoruz. Anlık mutlululukları paylaşmak bile çok önemli."

Yunan şef, Ege'nin her iki tarafının da genlerine sahip

"Şef seçimi konusunda çok hassas davrandık. Yıllar içinde çok sayıda yabancı şefle çalıştım. Şef en anahtar dengelerden birisi. Şahane bir şef getiriyorsunuz; ama tercihleri Türk damak tadına uymayabiliyor. Biz Frankie için şef ararken, Türkiye'de Sommelier yarışması vardı. İsa Bal dünyanın en iyi üç sommelier'sinden biridir. Kendisi İstanbul'daydı. Onunla bir araya geldik. Türk mutfağına uyacak çok yenilikçi, teknolojilere hakim, ama kalender ve Türk lezzetlerine de yabancı olmayan birini aradığımızı söyledik. Bir süre sonra arayıp, Yunan şef Symeon Triantafyllou'yu önerdi. Symeon, yedi senedir Barselona'da yaşıyordu. Annesi Midilli, babası İzmir'den geliyor. Dolayısıyla, Ege'nin her iki tarafının da genlerine sahip. Hem bizden biri, hem yeni teknolojiye hakim. Symeon, dünya mutfağında önemli yer tutan İspanyol mutfağını, Yunan ve Türk mutfağının lezzetleri ile o kadar güzel harmanlıyor ki, ortaya çok farklı tatlar çıkıyor. Her şeyin taze ve doğal olmasına dikkat ediyor; teknolojideki son yeniliklerden faydalanıyor. Şefimiz hem Avrupa insanının disiplinine, hem de Akdeniz insanının duygusallığına sahip."

Chardonnay Yaprak Dolması, Frankie'nin ruhunu yansıtıyor

"İlk menüyü oluştururken, şefimiz ile birlikte çalıştık. Türklerin damak tadı konusunda önerilerimiz oldu. Üç dört ayda bir mevsimsel değişiklikler doğrultusunda eklemeler veya çıkarmalar yapıyoruz. Bazı imza tabaklarımız var. Örneğin, Chardonnay yaprak çorbası Frankie'nin ruhunu temsil eden bir yemek. Türk yemeğinin Avrupai sunumu. Yemeklerimizde, kültürleri birleştirmeye gayret ediyoruz. Bu arada bizim porsiyonlarımız büyüktür. Dünyada artık nouvelle cuisine döneminin geçtiğini düşünüyorum. İnsanlar sade ama lezzetli şeyler yemek istiyorlar. Fiyatımıza gelince, Frankie'de bir kişi ortalama 120-150 TL arasında öder."

Kültür alışverişinde mutfak çok önemli

"22 sene önce işe başladığımda, otel açılışlarını bile iki çeşit şarapla yapıyorduk. Son on senede yerli üreticilerin sayısı önemli ölçüde arttı; butik üretim gelişti; ithal şarapların sayısı arttı. İnsanlar şarabı anlamaya başladılar. Mekanı açarken en fazla önem verdiğimiz alanlardan biri de buydu. Hem teknik olarak, hem görsel olarak çok mükemmel bir kavımız var. 70'e yakın şarabı kadehte veriyoruz. Butik üreticilere yer veriyoruz. Hem yerli hem de yabancı turisti bizim şarabımızla buluşturma fırsatımız var. Türkiye'ye artık kaliteli turist geliyor. Kültür alışverişinde, ülkeler aarasındaki, bağlarda, mutfak kültürü çok önemli."