Geçen hafta öğrendiklerimiz
Taner BERKSOY
Geçtiğimiz hafta oldukça yoğundu. Bu yoğunluğun ana nedeni TCMB ve FED’in toplantılarıydı. Böylece hem uluslararası konjonktür hem de kendi ekonomimiz hakkında önemli şeyler öğrendik. Haftayı bilgilenerek geçirdik anlayacağınız.
TC Merkez Bankası toplantısında para politikasında önemli bir değişiklik yapılmadı. Aslında Merkez’in bu kararı Cumhurbaşkanı ile yapılan toplantıda sergilediği duruşundan farklı olmadı, Merkez temkinli duruşunu sürdürdü. TCMB ekonominin geneline ilişkin değerlendirmelerinden birkaç şey öğrenme imkanımız oldu. Bana kalırsa bunların en önemlisi para otoritesinin ekonomide gözlenen büyüyememe soruyla ilgili olan değerlendirmesiydi.
Yorumcular bir süredir büyümenin yavaş olduğuna dikkati çekiyorlardı. Para otoritesinin bu değerlendirmeyi paylaştığı anlaşıldı. Merkez Bankası iktisadi göstergelerin 2015 yılının ilk çeyreğinde de ekonomide bir canlanmaya işaret etmediğinin altını çizdi. Büyümede bu yılın da yavaş geçeceğini öğrenmiş olduk.
İkinci bir değerlendirme son sıralarda ihracatta ortaya çıkan zafiyet işaretleri ile ilgiliydi. Dış piyasalarda artan volatilite ve bundan kaynaklanan belirsizlik, dış talepteki yavaşlama ve jeopolitik gelişmelerin ihracattaki zafiyet görüntüsünde etkili olduğu belirtildi. Buna karşılık cari işlemler açığındaki düzelmenin sürdüğüne dikkat çekilerek dış dengesizlikte esas düzelmenin 2015 yılında ortaya çıkacağı söylendi. Dış dengede 2015 yılının daha da olumlu geçeceğini öğrendik.
Merkez Bankası toplantısının önemli olan yanı faiz kararıydı kuşkusuz. Merkez faizlerde bir değişiklik yapmadı. Bu kararını da enflasyon görünümünde gereken ölçüde düzelme olmamasına bağladı. Para otoritesi görünümde belirgin bir iyileşme olana kadar para politikasında temkinli duruşun sürdürüleceğini, yani faizin düşürülmeyeceğini ifade etti. Bunun iki açıdan önemli bir karar olduğu kanısındayım. Bunlardan birisi siyasi müdahale ile ortaya çıkan gerilimin başlama noktasından itibaren hızlanan döviz kurundaki yukarı yönlü volatilitenin sakinleştirilmesiydi. İkincisi ise siyasi otorite ile para otoritesi arasındaki gerilimde para otoritesinin görüşünün, yani yüksek faizin enflasyonu kontrol eden en önemli değişken olduğu tezinin, en azından şimdilik, kabullenilip para politikasının ana ekseni haline getirilmiş olmasıydı. Bundan da iki otorite arasında yapılmış olan zoraki uzlaşmanın doğru yönde yapılmış olduğunu öğrendik.
TCMB’nin son toplantısında hareketsiz kalması kendisinden sonra toplanacak olan ABD Merkez Bankası’nın (FED) kararının beklenmesi açısından da doğru bir karar oldu. FED’in olası bir faiz artırımının öteki para otoritelerinin politika tasarımları üzerinde etkili olacağı biliniyordu.
FED bir süredir koruduğu tavrını değiştirmedi ve faiz oranlarını değiştirmedi. Ancak bu tavra ilişkin tanımını değiştirdi. Söz konusu tavır sabırlı olarak tanımlanıyordu. Bu tanımdan vazgeçildi. ABD Merkez Bankası’nın faiz yükseltmekte artık sabırlı olmayacağını öğrendik.
Ama sabırdan vazgeçmenin olası küresel etkilerinden ürkmüş olmalılar ki hemen ardından Başkan Yellen sabırsız da davranmayacaklarını açıkladı. Böylece, koskoca FED’in kafasının hala karışık olduğunu öğrendik.
Aynı karar sürecinde temel makroekonomik büyüklükler ve mevcut fonlama faizine ilişkin, çoğu aşağıya yönlü, yeni düzenlemeler yapıldı. Bu bize FED’in sabırsız davranacak olsa bile faizde öyle büyük çaplı yükseltme yapmaya niyetli olmadığını gösterdi. Sonuçta, faiz yükseltilmesinin olası tarihinin Haziran ya da ötesine taşındığını, faizdeki muhtemel yükseltilme marjının da fevkalade düşük tutulacağını öğrendik.
FED’in karar sürecinde bir nokta daha ortaya çıktı. FED’in faiz konusunda hem tarih hem de ölçek açısından kararsız kalmasının arkasında ABD dolarında gözlenen güçlü yükselme eğilimi yatıyor. FED bunun temelde ABD ekonomisinin güçlenmesinden kaynaklandığını söylüyor.
Ama herkes Mersin’e giderken kendilerinin tersine gitmesinin de doların güçlenmesinde etkili olduğu düşünülüyor. Çoğu Merkez Bankası faizini düşürürken FED’in faizi artırıp, doların değerinin yükselmesine katkı vermesinin ekonomi üzerinde olumsuz etkileri olacağı görülüyor.
FED açıklamasında doların yükselişinin rekabet gücünü azaltacağına, ihracatı zorlaştıracağına bunun da büyümeyi yavaşlatacağına dikkat çekiliyor. Öte yandan, hızla değerlenen doların ithalat fiyatlarını baskılayarak enflasyonu yavaşlatıcı bir etki yaratacağına da işaret ediliyor. Bunlar ABD ekonomisi için olumsuz gelişmeler kuşkusuz. Onlar tartışırken biz de neler olabileceğini düşünmeden faize müdahale edildiğinde en güçlü ekonomide dahi ciddi problemler doğacağını öğrenmiş olduk. Bizim açımızdan en iyi ders de bu oldu herhalde.