Gelişmek ve başarmak için “risk” şart
Dr. Mustafa Turhan / Okan Üniversitesi Uluslararası Ticaret Bölümü Öğretim Üyesi.
Birey olarak aldığımız kararlarda, çevremizle ilişkilerde veya bir ticari faaliyete başlarken her bir süreçte bir zaman diliminde mikro veya makro düzeyde hem bizim hem de başkalarının karşı karşıya kaldığı "durum" veya "oluş" vardır. Bu duruş veya oluş hayatımızın vazgeçilmezi olarak bize bazen yarar veya zarar, bazen da başkasına yarar veya zarar getirir.
Risk, anlam olarak gelecekteki tehlike beklentisini ifade ettiği gibi, ortaya çıkması muhtemel zarar veya kayıplara sebebiyet verecek olayın da varlığını gösterir. Olumlu yapıcı sonuçlardan, pozitif beklentilerden çok olumsuz kaygı verici belirsizliklerin varlığını işaret eder. Algılamalar pozitif değil negatif etkiyi çağrıştırır.
Karşımıza çıkacak tehlikelerin varlığına tehditlerin gelebileceğine en güzel bir işaret risk'tir. Risk, her zaman bizimledir. Bir parçamız olarak bizimle yaşar. Gezmemizde, eğlenmemizde, yeme-içmemizde, çalışmamızda, iş yapmamızda daima düşünülen ve akıldan çıkarılmayan bir parçamızdır ama yine de çoğu zaman görmezlikten geliriz riski. Birey yada toplum olarak belki de bir parçamız olduğundan görmemezlikten gelsek de, işlerimizle ilgili faaliyetlerde mesela şirketimizin mal veya hizmet üretiminden onun pazarlamasına finansmanına kadar her bir faaliyette ve zamanda sözlerimize davranışlarımıza dikkat eder özen gösteririz.
Çalışanlara sunulan imkanların, ihtiyaçlar hiyerarşisindeki yetersizliğinin ortaya koyacağı memnuniyetsizlikler açıkça iş verimliliğini, etkenliğini ve de karlılığını etkiler. Sunulanlar bir "durum" veya "şekil" ifadesidir. İşte bu durum ve şekil ifadesi risk demektir. Çalışma hayatında karlılık, etkenlik ve verimlilik alınan riskle ilgilidir. Ortaya çıkan memnuniyetsizlikler ve negatif sonuçlar hep alınan bu tür risklerin türevidir. Türev risklerin yapılan faaliyetlere ve alınan kararlara çoğaltan etkisi vardır. Bu çoğaltan etkiler şirket bilançolarında karşımıza "zarar" olarak çıkar. Sosyal hayatta ise, mutsuzluk, olumsuzluk hallerini getirir.
İşlerimizin risk unsurları taşıyan çoklu denklemlere dönüşmemesi için, çevredeki gelişmeler ve teknolojideki hareketlilik dikkatli ve hassas bir şekilde takip edilmelidir. Çevre ve teknoloji dikkat ve hassas bir şekilde izlenmezse benzer faaliyette bulunan benzer mal veya hizmeti üreten şirket pazarın sahibi olmuş, pazarı ele geçirmiştir. Çevre ve teknolojik gelişmelerin özenle takip edilmemesi sahip çıkılmaması hali sizin pazar değerinizi düşürüp şirketinizi küçültür.
Risk unsurlarının herhangi bir olumsuzluğa meydan vermemesi için daima hesaplamamız gereken durumlar şunlardır;
1. Sosyal hayatımızda da iş hayatımızda da çevresel gelişmeler izlenmeli, beklentilerimize negatif etki yapabileceği göz önüne alınmalıdır. Çünkü çevremiz ve gelişen teknolojiler bireyi de toplumu da değiştirecek güçtedir.
2. Olumsuz oluşumların bizi sarabileceğini düşünüp nasıl gelişeceği ve nereye kadar uzanacağı hesaplanmalıdır. Çünkü, tehlikelerin boyutu ve gelişimi bilinmezliklerle doludur.
3. Benzer veya benzer olmayan işlerin şirketlerin sürüklendiği olumsuzlukların bize etkileri muhtemeldir diye bilinmelidir.
4. Negatif oluşumları birileri kontrol edememiş ise bizim de kontrol edemediğimiz denetleyemediğimiz haller olabilir. Bu hallerden biz de etkilenebiliriz.
Bu hususlara göre davranılması halinde şirket sahipleri, yöneticiler veya çalışanlar risk almaktan korkmamalıdır. Çünkü tehlike beklentisi gelecek için pozitife dönüşecektir.
Bunun için;
1. Tehlikelerin boyutu kestirilmelidir.
2. Gelecek zaman tanımlaması iyi yapılmalıdır.
3. Kimden ve hangi yönden olumsuzluklar olacağı düşünülmelidir.
4. Karşı duruşlar planlanmalıdır.
5. Şirket ortaklarını veya beraberlik yaptığımız kişiler beklentilere ortak edilmelidir.
6. Gelir getirici farklılıklardan yararlanılmalıdır.
7. Stratejik kararlar alınırken güven unsurları içeren davranışlara mutlaka yer verilmelidir.
Mutlu olmak, refah içersinde yaşamak veya para kazanmak gibi tercihlerin kaçınılmaz olduğu hayatımızda elbette risk almadan devam etmek olmaz. Hiçbir zamanda ve yerde tehlike beklentisinin olmadığı bir aralık yoktur. Büyük bir yatırım kararından, ürettiğimiz malı fiyatlandırmasına, pazarda yer almasına kadar her hareket bir risk içerir. Bu noktada önemli olan tehlike oluşmasının önlenmesidir. Öyleyse, yapacağımız işle veya hareketle ilgili olarak çok iyi bir planlama yapmalıyız. Yönetme fonksiyonu yerine getirilirken mekanizmalar çok iyi kurulmalı ilişkiler çok net düzenlenmelidir. Şirket içi ve çevresel risklerin uyarıcı niteliği düzenlenmelidir.
Yönetimde önemli bir fonksiyon olan "denetim-kontrol" işlevi, şirket devamlılığını sağlayıcı olmalı gelişme kanallarını açık tutmalıdır. Yeni teknolojiler ve gelişmeler şirkete giriş yapamıyorsa gelecek için tehlike beklentisi oluşmaya başlamıştır. Şirketler bu durumları düşünerek medya, idari kararlar ve politik söylemlere önem vermelidir.