Gelişmiş ülkelerde üretim azalırken enflasyon artıyor
Ali TOPÇUBAŞI / Topçubaşı Group
Batılı Ülkelerin ve bankalarının notları kırılmaya devam ederken, üretimlerinde de belirgin düşüşler gerçekleşmeye başlamıştır. Dünya üretiminin yüzde 20'sinden fazlasını gerçekleştiren ABD'de, milli gelir artışı yüzde 1'e doğru inerken, yine 3'ncü büyük ekonomi olan Japonya'da GSMH yüzde 1'in üzerinde azalmış, Britanya'da GSMH artışı ancak yüzde 0.7, İtalya'da 0.8, Fransa'da 1.8, İspanya'da ise yüzde 0.7 artış olmaktadır.
2011 yılının 4. çeyreğine resesyon korkusu ile giren gelişmiş ülkeler; bir taraftan faizleri tarihin en düşük seviyesine çekerken, diğer taraftan da görülmemiş miktarda piyasaya para enjekte etmeye başlamışlardır. Hem ABD'nin, hem de Avrupa Birliği Merkez Bankası'nın piyasaya para enjekte etmesi, dolar ve euronun karşılıklı dengesini engellediği gibi, bizim gibi gelişen ülke paraların da gerçek değerine oturmasını güçleştirmektedir.
Nitekim geçen yılın aynı dönemlerinde Türk lirası ABD dolarına karşın 1.49 düzeyinde iken, şimdilerde 1.85 -1.90 bandında gezinmesine yol açmaktadır. Doların 1.90 bandını da aşmak üzere iken de, Merkez Bankası'nın hem döviz karşılıklarını düşürmesinin yanı sıra, hem de piyasaya 4 milyar dolara yakın sürmesinin etkisi ile dövizin kısmen sakinleşmesine neden olmuştur. Türk parasının dolara karşı 1 yıllık değer kaybı yaklaşık yüzde 25 olurken, diğer gelişen ülkelerden Brezilya Real'i aynı dönemde yüzde 26.5, Arjantin parası yüzde yüzde 26.9, Taiwan parası yüzde 18.2, G.Kore parası da yüzde 10.8 oranında değer kaybetmişlerdir.
Gelişmiş ülkelerin faiz oranlarını tarihin en dip noktalarına çekmeleri, onların üretimlerini arttırmalarına yeterli olmamaktadır. Nitekim ABD deki 3 aylık faiz oranı yüzde 0.13, Japonya da 0.15, Britanya'da 0.85, AB ise yüzde 1.54 olmasına karşın, üretimleri baş aşağıya gitmeye devam etmektedir. Buna karşın Çin defalarca faiz oranını artırmasına rağmen, üretiminde önemli bir değişiklik olmamaktadır. Nitekim Çin de 3 aylık faiz oranı yüzde 5.64 olmasına rağmen, Yılın ilk yarısında GSMH'daki artışın yüzde 9'un üzerinde olması, Batılı ülkelerde üretim artışlarına faiz duyarlılığının azaldığını göstermektedir.
Batılı ülkelerin üretimlerinde meydana gelen sert düşüşlerinin, yalnızca söz konusu ülkelerdeki işsizliği arttırmakla kalmayıp, enflasyona da olumsuz etkide bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 2010 yılı Eylül ayında ABD'de tüketici fiyatlarındaki artış oranı yüzde 1.1 olurken, 2011 yılı Eylül ayında bu oran yüzde 3.8'e çıkarken, Japonya'da geçen yılının aynı döneminde tüketici fiyatları hiçbir artış göstermezken, bu yıl yüzde 0.5 olmuştur. Yine; Britanya'da geçen yılın aynı döneminde tüketici fiyatları yüzde 3.1 olurken, bu yılın aynı döneminde yüzde 4.5 e, yine aynı oranlar Almanya için yüzde 1'den yüzde 2.3'e, Fransa'da yüzde 2.1'den 2.3'e çıkmıştır. Söz konusu ülkelerde işsizlik de çarpıcı şekilde yükselmiştir. ABD deki işsizlik yüzde 9.1'e yükselirken, Japonya'da yüzde 4.7'ye, Britanya'da yüzde 7.9 a, Almanya da yüzde 7'e, Fransa'da ise yüzde 9.9'a çıkmıştır.
ABD ve Avrupa'nın faizleri tarihin en dip seviyelerine çekmelerine, yine çok büyük ölçekte piyasaya para vermelerine karşılık, Üretimlerindeki azalmaya engel olamamakta ve işsizliğin hızla artmasının önüne set çekememektedir. İrlanda, Portekiz, Yunanistan, İtalya ve İspanya'nın ardından siyası karışıklıkların içinde yüzmekte olan Belçika'nın da hızla topun ağzına gittiği anlaşılmaktadır. Milli geliri hızla yavaşlayan ve bütçe açığı milli gelirin yüzde 8.8'ine ulaşan İngiltere'nin de, hızla sorunlarının ağırlaşacağını tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktur. Bu nedenle ağırlaşacağı anlaşılan krizde, bizim için daima büyük problem olan cari açığı, hızla düşürmenin yollarını bulmalıyız. Aksi halde Yunanistan'ın bile yüzde 8.2'sini oluşturan cari açığın bizim milli gelirimizin yüzde 10'una yaklaşması, bütçe açığımızın yüzde 1.5'lerde olması, kamu borcumuzun milli gelirimize oranının yüzde 40 gibi düşük düzeylerde olması gibi olumlu etmenlerine karşın bile, ekonomiyi derinden sarsacağını unutmamız gerekmektedir