Genç işsizlik ve sosyal politikalar

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Erhan YÜKSEKOL / İŞKUR Diyarbakır İl Müdürlüğü Şube Müdürü

Son yıllarda yaşanan küresel kriz, çalışma yaşamını da doğrudan etkilemiş, işsizlik, güvencesizlik, yoksulluk gibi konular, eskisinden ağırlıklı olarak tüm ülkelerin gündeminde yer almaya başlamış, artan işsizlik ve ekonomik krizden en fazla gençler etkilenmiştir. Gençlerin işsizlikten ve ekonomik krizden etkilenmelerini en aza indirebilmek ve onların iş piyasasına entegre edilebilmelerini desteklemeye yönelik;

- Mesleki eğitim,

- Danışma desteği,

- İşe yerleştirme,

- İş faaliyetlerinin geliştirilmesi için mali teşvikler

gibi önlemler alınmalı ve bu teşvikler sürdürülebilir olmalıdır.

Ancak, unutulmamalıdır ki, gençlere istihdam fırsat ve imkânı sağlanması, kuşkusuz sosyal güvenlik primlerinin hazine tarafından karşılanması gibi teşviklerin ötesinde bütüncül bir sosyal politika çerçevesinde ele alınmak durumundadır.

Herkesçe kabul gördüğü üzere, demografik yapısı itibariyle Türkiye, genç bir ülke olarak kabul edilmektedir. Her yıl işgücüne ortalama yüzbinlerce kişi katılmaktadır. Ancak, yeni işler yaratılamaması bir yana, var olan istihdamın azalması en çok işgücüne yeni girecek gençlerimizi etkilemektedir. Yarınlarımız olan gençlerimiz, giderek artan bir gelecek kaygısı içinde "günü tüketmek" durumunda kalmaktadır.

Ülkemiz için bugün avantaj gibi gözüken genç nüfusumuzun, nitelikli eğitim ve istihdam imkânlarının yetersizliği karşısında dezavantaja dönüşmemesi için gerekli tedbirler zaman kaybetmeksizin alınmalıdır. Çünkü istatistikî verilere bakıldığında Türkiye, genç işsizliğinde dünya altıncısıdır. Bugün gençlerimizin dörtte birinden fazlası işsizdir ve bu oran sürekli artmaktadır (Türkiye geneli genç nüfusta işsizlik oranı %18.3'dür). Ayrıca, Türkiye İş Kurumu'na kayıtlı işsizlerimizin yaklaşık %57'sini 30 yaşın altındaki gençler oluşturmaktadır. Bu nedenledir ki, "Genç işsizlik" sorununun kapsamlı, detaylı ve çözüm odaklı bir yaklaşımla tartışılması gereği açıktır. Bu sorun; ekonomik, sosyal ve psikolojik sonuçlarıyla birlikte bütüncül bir yaklaşım ile ele alınarak, sosyal tarafların da işbirliği ile bir an önce çözüme ulaştırılmalıdır.

Ekonomik büyümenin istenilen seviyede istihdam yaratamaması, eğitim-istihdam ilişkisinin sağlıklı bir biçimde kurulamaması, gençlerin niteliklerinin işgücü piyasasının ihtiyaçlarına cevap verememesi gibi nedenlerden kaynaklanan genç işsizlik sorunu; gençlerin ve ülkemizin geleceği açısından çözülmesi zorunlu bir sorun olarak gündemin üst sıralarına taşınmalıdır.

Bir işe sahip olmak, çalışarak geçimini kazanmak bireyin en temel Anayasal hakkıdır (Anayasa Madde 48). Bu hakkı kullanmasına imkân sağlamak, sosyal devletin öncelikli görevidir.

Gençlerin ekonomik ve sosyal aktivitelerin dışında kalması, onurlu bir hayat sürdürebilmeleri için gerekli geliri elde etmelerini önlemekle kalmayıp, onların sosyal yaşamlarını ve psikolojilerini de derinden etkilemektedir. Yaşanan yoğun işsizlik nedeniyle gençler, ailelerine bağımlı yaşamaya devam etmekte, yetişkin bireyler olarak kendi ailelerini kurma planlarını, belirsiz bir tarihe ertelemek zorunda kalmaktadırlar. Bu belirsizliğin yarattığı güvensizlik sosyal huzursuzluklara dönüşebilmektedir.

Türkiye'de gençlerin istihdamlarına ilişkin strateji ve sosyal politikalara olan acil ihtiyaç son zamanlarda sıkça dillendirilmektedir. Gençlerin istihdamına ilişkin "Ulusal Eylem Planı" hazırlanması ve ulusal istihdam stratejisi kapsamında uygulamaya konması bu açıdan olumlu bir adım olabilir. Ayrıca, ortak istihdam politikası oluşturulmasında ve sorunun çözümünde sosyal tarafların karar alma ve uygulama süreçlerine aktif katılımı önemlidir.

Unutulmamalıdır ki, günümüzde en iyi yatırım insana yapılan yatırımdır.

İşçi, işveren ve devletten oluşan sosyal tarafların, uluslararası istihdam eğilimlerini de çok yakın takibe alarak, yatırım ve istihdam artışı sağlayacak uygun şartların yeniden yaratılmasına çalışması hayati önem taşımaktadır.

Avrupa İstihdam Stratejisi'nde de yer aldığı gibi gençlerimizi istihdama hazırlamak için dört önemli sosyal politika;

1- İstihdam edilebilirlik (Employability): Eğitim, ileri eğitim, yeniden eğitim ve danışmanlık hizmetleri yoluyla, iş arayanların yetenek ve niteliklerinin artırılması anlamına gelmektedir. İşsizlik süreleri altı aya ulaşmadan gençlere, on iki aya varmadan da yetişkinlere kendi ihtiyaçları doğrultusunda işgücü piyasasında kalabilmelerini sağlayacak imkânlar sunulmalıdır.

2- Girişimcilik (Entrepreneurship): Ekonomideki yüksek işsizlikle mücadeledeki en etkin yol olan yeni iş ve istihdam imkânlarının artırılması için, kendi işini kuracakların desteklenmesi ve Küçük ve Orta Boy işletmelerin (KOBİ) gelişiminin önündeki engellerin tespit edilerek; vergi ve işveren yüklerinin azaltılması gibi teşvik tedbirlerinin öne çıkarılması hedeflenmelidir.

3- Uyarlanabilirlik (Adaptability): Sürekli değişip gelişen iş piyasası şartlarına şirketlerin ve çalışanların kendilerini uyarlayabilmeleri gerekir. Bunun için sosyal tarafların katılımıyla esnek çalışma modelleri ve yeni iş sözleşmeleri türlerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

4- Eşit Fırsatlar (Equal Opportunaties): İş piyasasındaki gençler, kadınlar ve özürlüler aleyhine olan işgücüne katılım oranlarının yükseltilerek, söz konusu gruplar başta olmak üzere dezavantajlı grupların iş piyasasına entegrasyonlarının sağlanması öncelikli hedeftir.