Gıda güvenliğinde yeni dönem

"Gıda güvenilirliği sistemi"ne göre çiftlikten çatala, tarladan sofraya gıda güvenilirliği"ni öngören yönetmeliklerle, artık ürünlerdeki problemin sorumlusu sadece satıcı olmayacak. Yeni düzenleme sayesinde tüketici, satın aldığı mamül ve ürünün nerelerde

YAYINLAMA
GÜNCELLEME
Mehmet FİLOĞLU
İSTANBUL - Türkiye'yi gıda konusunda AB standartlarına ulaştırması hedeflenen 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu dünden itibaren yürürlüğe girdi. Uygulamayı ve bakanlığın çalışmalarını kamuoyu ile paylaşan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, "Yediğimiz içtiğimiz her şeyin, her aşamasıyla ilgili çağdaş standartları belirlemek ve zincirin her aşamasında denetlemek gerekiyor, biz bu mevzuatı bunun için yaptık" dedi. Bakan Eker, yakın dönemde adı değişen ve yeniden yapılanma içine giren bakanlığın çalışmaları hakkında İstanbul Kongre ve Sergi Sarayı'ında bir bilgilendirme toplantısı düzenledi. Gıda güvenli ile ilgili yakın dönemde yayınlanan 95 ve yakında yayınlanması beklenen 7 yönetmelik hakkında bilgileri paylaşan Eker, değişimle birlikte AB standartlarının yakalandığını ifade etti.
Yediklerimiz her aşamada denetlenecek
Eker, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında, dünden itibaren uygulanacak mevzuata ilişkin, "Yediğimiz içtiğimiz her şeyin, her aşamasıyla ilgili çağdaş standartları belirlemek ve zincirin her aşamasında denetlemek gerekiyor, biz bu mevzuatı bunun için yaptık" dedi.
Yayınlanan ve yayınlanmak üzere olan 102 yönetmelikle birlikte, vatandaşların daha sağlıklı, hijyenik ve güvenilir gıdaya ulaşmasını hedeflediklerini aktaran Eker, "Bunun denetim mekanizmasını kuralım, bunun yasal mevzuatını oluşturalım. Çünkü gıda, tarım sektörünün tüketiciye, kentliye dönük yüzüdür aslında. O nedenle burada sadece üretici değil, herkes bu sektörün bir paydaşıdır. Biz gıdaya böyle baktık. Onun için bu kanun ve düzenlemelerde birinci amacımızı bu şekilde oluşturduk" diye konuştu.
Türkiye'nin AB ile tam üyelik müzakerelerinin sürdüğüne işaret eden Bakan Eker, bu konuda Türkiye'nin yaşayabileceği en büyük problemin, gıda konusunda olacağını söyleyenler olduğunu hatırlatarak, "Bu haksızlıktır. Doğru değildir. Ve bu gıda kanunuyla, bu mevzuatla aslında Türkiye'nin AB standartlarını çok rahat bir şekilde yakaladığını, yakalayabileceğini ve uygulama kabiliyetine sahip olduğunu göstermiş oluyoruz. Diğer birçok fasıl, henüz müzakereye açılmamışken, biz gıda faslını müzakereye açtık ve bu kanunla uygulamaya şimdi koyduğumuz 102 yönetmelik, aslında AB'yle uyumun ve entegrasyonun da gıda ve gıda sektörüyle ilişkili olarak daha kolay olacağını, Türkiye'nin bunu yerine getirdiğini göstermesi bakımından önemli" dedi. Mehdi Eker, ticari olarak da Türkiye'nin marka alanını gıdanın oluşturduğunu, Türkiye kelimesinin yurt dışında gıda ile olduğu kadar başka hiçbir endüstriyel ya da teknoloji ürünüyle anılmadığını vurgulayarak, çıkarılan mevzuatın bu açıdan da büyük önemi bulunduğunu kaydetti.
Yediğimiz domatesteki gübre bile artık biliniyor
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker, yeni yönetmeliklerde öne çıkan konuları ise şöyle özetledi:
Tarım ve Köyişleri Bakanlığını, 'Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı' olarak yeniden organize ettik. Köy hizmetleri faaliyetleri yerelleştirildi, valilikler bünyesinde kurulan birimlerle yürütülüyor ve tarım şehirle üretici arasındaki bağı kuran, ikisini birleştiren bir çatı sektör haline getirildi. 27-28 yıldır var olmayan bir Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü geliyor. Balıkçılık ve Su Ürünleri, Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü, Hayvancılık Genel Müdürlüğü kuruldu. 
Daha toprağa atılan tohumdan, çatalınızın ucuna, tabağınıza gelinceye kadar bütün safhaları kontrol ediliyor. Onun için Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü dedik. İster bitkisel ürün olsun, ister hayvansal ürün olsun, hangisi olursa olsun, ister işlenmiş gıda ürünü haline gelmiş olsun, ister yarı mamül veya ham madde formunda olsun, bunların her biri üretimde kullanılan bilgiler. Bitki için sebze için kullanılan gübre, bunların hepsi, ürün haline gelinceye, soframıza, tabağımıza gelinceye kadar bütün safhası artık biliniyor.
Yerel yönetimler güçlendirildi
Gıda tarım ve hayvancılığı tek çatı altında birleştirdik. Yetkilerinin de bazılarını yerel yönetimlere devrettik. İş yeri kapama, ürün toplatma, para cezası gibi müeyyideleri yapma gibi konularda artık il müdürlükleri yetkili. İşlemlerini kontrol ve denetim elemanları acil durumlarda, baktı ürün toplum sağlığına aykırı, onu orada derhal ürünü toplatmak ve faaliyetten men gibi bir yetkisi var. Bu sayede bürokrasiden dolayı aksayan işler hızlanacak.
Ürün kaynağına kadar takip edilebilecek
Gıda güvenliği için oluşturulan stratejik plan çerçevesinde et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, alkollü ve alkolsüz içecekler, takviyeli gıdalar vb. ile ilgili 12 ayrı eylem planı hazırlandı. İşletme kaydı ve onayı konusunda da daha önce sadece gıda üretim yerleri kayıt altına alınırken, bundan sonra sadece üretim yapan değil, toplu tüketim ve satış yerleri de kayıt altına alınacak. İzleme güvenliği olacak. Yumurta hangi çiftlikten, ilden geldi bileceğiz. Et ve et ürünleri nerede imal edilmiş, hangi bölge, hangi çiftlikte imal edilmiş, bunu geriye doğru izleyebileceğiz. Ancak, sebze ve meyvede bunun başlaması zaman alacak.
 
Standart dışı üreten teşhir edilecek
Tüketici sağlığının korunması amacıyla taklit ve hileli ürün üreten firmalar artık bakanlıkça kamuoyuna açıklanacak. Eskiden bu yasa olarak mümkün değildi. Sadece ceza hak edenleri teşhir etmek maksadıyla değil, bir şey daha getireceğiz, toplum sağlığına katkı amacıyla da uygun ürün satan firmalara da ödül vereceğiz. Böylece iyi ve kötüyü birbirinden ayıracağız. Yem fabrikaları ve çiftlikler ürettikleri ve hayvanlara yedirdikleri yemlerin kaydını tutacaklar. Kendisi için de üretiyorsa, başkasına da satacaksa bunların kaydını tutacaklar.
Bakkal da sattığı etten sorumlu olacak
Hayvanlara kötü muamele yapılamayacak, gerek çiftlikte, gerek taşınırken, gerek kesilirken eziyet olmaması esas. Hayvanlara ayrılan alanın belli standardı olacak. Hayvanlar 8 saatten fazla yolculuk yaptırılmayacak. Belli aralıklarla dinlendirilecek. Evde hayvan satılan üretilen yerlerde de hayvan haklarıyla ilgili standartlar geliştirildi. Kuş gribi, çekirge istilası gibi bütün bu tür olabilecek şeylerle ilgili de acil müdahale planlarımızı hazırladık. Çiftlikte üretim yapanlar, mandıra, kesimhane bunların sahipleri ve piyasaya arz edenler, bakkal, market, toptancı, depocu, bunların hepsi ürettiğinden ve sattığından sorumlu olacak.
Okunamayan ürün etiketlerine son
Ürün ambalajlarında ilgili tüm içerik yazıyor. Ancak çok küçük puntolarla. Özellikle yaşlı insanlar o yazıları okuyamıyor. Yeni yönetmelikle etiketlerdeki bilgiler en az 12 punto olacak. Tüketiciler tükettikleri gıdanın günlük ihtiyaçlarının ne kadarını karşıladığı bilgisini de etikette bulacaklar. Bu uygulama, obezitenin önlenmesinde rol oynayacak. Bazı alerjenler var. Bu uyarılar da olacak. Bitki sağlığıyla ilgili, özellikle bitki üretim atölyeleri, tohum, fide, fidan gibi pasaportu olmayan tohum bir ilden bir başka ile nakledilemeyecek. Sertifikası olmayan kişinin zirai ilaçlama yapması mümkün olmayacak, yapan 2 ila 5 bin lira para cezasına tabi olacak."
GDO'ya ben de karşıyım
 
Gıda,Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Biyogüvenlik Kurulu'nun GDO'lu 3 soya ve 13 mısır çeşidinin ithalatına onay verilmesiyle ilgili, "Ben onların amiri değilim. Tamamen bağımsız bir kurul. Bakanlık olarak üretimden sorumluyum ve biyogüvenlik yasasıyla da üretimin yasaklanmasını sağladım" diye konuştu.
Biyogüvenlik Kurulu'nun daha önce ithalatına izin verdiği 3 soya ve 13 mısır çeşidinin yanı sıra geçtiğimiz günlerde Biyoetanol Üreticileri Derneği İktisadi İşletmesi'nin biyoetanol üretiminde kullanılmak üzere ithalat izni istediği 22 mısır çeşidine de basitleştirilmiş işlem uygulamaya karar vermesi GDO'lu ürünler hakkında endişeleri artırmıştı. 
Toplantı sonrasında DÜNYA'nın sorularını yanıtlayan Eker, GDO'lu ürünlerin ithal izinlerinde hiçbir payının olmadığını ifade etti. GDO konusunda kendisini muhafazakar olarak tanımlayan ve GDO'ya karşı olduğunu ifade eden Eker, Türkiye'de GDO'lu ürün üretmeyi kendisinin yasakladığını söyledi. Bununla birlikte Türkiye'nin dünya ticaretinin bir parçası ve DTÖ'nün bir üyesi olduğunu hatırlatan Eker, Türkiye'nin gıda dahil dış ticarete kuralların dışında bir yasak koyamayacağını dile getirdi. 
Eker, GDO'lu ürünlerin ithalat süreciyle ilgili şu ifadeleri kullandı: "Eğer içinde GDO olan bir ürün ithal edilecekse, ithal edecek firma Biyogüvenlik Kurulu'na başvurur. Ardından bilim komiteleri her bir genin insan, hayvan ve bitki sağlığı riski taşıyıp taşımadığına bakar. Bunların dışında dünyada olmayan bir denetim olan sosyo-ekonomik risk de ölçülür. Bunun ardından sunulan rapor içinde üniversitelerin, meslek kuruluşlarının, üretici birliklerinin ve kamunun olduğu 9 kişilik bilim kurulu tarafından incelenir ve duruma göre izin ya da ret çıkar. Bu izin de sadece kullanım için. Üretim kesinlikle yasak. Benim bu süreçlerde rolüm yok. Tamamen bağımsız olarak çalışıyorlar."
AB'nin GDO üretme kararını ülkelere bıraktığını ancak tüketime ise merkezden karar verdiğini hatırlatan Eker, tüketimle ilgili merkezden alınan kararlara tüm üyelerin uyduğunu söyledi. Bu açıdan Türkiye'nin Avrupa Birliği ülkelerinden çok daha güvenli olduğunu ifade eden Eker, şu ana kadar ithalat izni verilen ürünlerinin tümünün hayvan yemleriyle ilgili olduğunu belirtti. 
Bu konularda ilginizi çekebilir