Girişimciliğin yaşı yok

Değişim Yelpazesi'nde bu hafta; girişimcilik konusu inceleniyor.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

  

 

Stanford Üniversitesi'nin kuruluşuna vesile olan dilden dile dolaşan hikayeyi bilir misiniz? Harvard'da okurken oğullarını kaybetmiş yaşlı bir çifttir Stanford'lar. Kendi halinde, mütevazi görünümlü, dış görünüşten çok ideallerine bağlı insanlar. Oğullarına olan sevgilerini oğullarının çok sevdiği Harvard Üniversitesi'ne bir anıt veya bina yaparak ölümsüzleştirmek isterler. Bu fikirlerini gerçekleştirmek için rektörle konuşmaya karar verirler. Hikaye de işte böyle başlar:

'Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektör'ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini keser... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?

Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı..Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu.. Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; "Bekleriz" diye mırıldandı...Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü.. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi.. Sonunda sekreter,dayanamayarak yerinden kalktı. "Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok" diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu..

Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı. Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı. Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi. Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu? Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.

Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harvard'da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi. Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı. Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi. "Madam" dedi, sert bir sesle, "Biz Harvard'da okuyan ve sonra ölen herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner..."

"Hayır, hayır" diyerek haykırdı yaşlı kadın.. "Anıt değil... Belki, Harvard'a bir bina yaptırabiliriz". Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak, "Bina mı?" diyerek tekrarladı, "Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı..." Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi.. Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü: "Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?"

Rektör'ün yüzü karmakarışıktı.. Yaşlı adam başıyla onayladı. Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. Doğu California'ya, Palo Alto'ya gittiler. Ve Harvard'ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyyen yaşatacak Stanford Üniversitesi'ni kurdular.'

Hikayenin özü dış görünüşe aldanmadan sizinle görüşmek isteyen insanları dinlemenin önemini vurgular. Ancak bununla sınırlı değildir: Birşeylere başlamanın, girişim yapmanın, hayallerini gerçekleştirmenin yaşı yoktur. Ne kadar imkansız görünürse görünsün kimler karşı çıkarsa çıksın bugün yeni bir yatırıma girebilir, gerçekleştirmek istediklerinize bir adım yaklaşabilirsiniz. Stanford Üniversitesi, kurucularının ilerleyen yaşlarındaki bu girişim ruhunu akademisyenleriyle halen yaşatmakta.

Profesör Miller Stanford'ların izinde

Girişimciliğin yaşı yok. Stanford Üniversitesi'nin eski müdürü Emeritus Profesör William F. Miller bunun yaşayan örneği. Akademik kariyerinde yönetim, teknoloji geliştirme ve iş stratejisi alanlarında yoğunlaşan 80 yaşının üzerindeki Profesör Miller, bugün MBA ve doktora öğrencilerine işletme dersleri vermeye devam ediyor. Onu hayata sımsıkı bağlayan iki şey var: Biri girişimcilik ve inovasyon alanındaki çalışmaları, diğeri ise gençlere yeni şeyler öğretmekten aldığı zevk.

Profesör Miller, teknik bir özgeçmişe sahip. 1949'da Prudue Üniversitesi'nde Fizik Bölümü'nü bitirmiş, aynı üniversiteden 1951'de lisans üstü, 1956'da doktora, 1972'de emeritus doktora derecesini tamamlamış. Atom fiziği ve nükleer fizik, bilgisayar grafik sistemleri ve dilleri, bilgisayar sistemleri mimarisi alanlarında araştırmalar yürütmüş.

Bugün yürüttüğü çalışmalarda teknik altyapısının izleri var. Araştırma konuları, endüstriyel gelişim, inovasyon ve girişim bölgelerinin gelişimi, girişimcilik habitatının oluşturulması ve Ar&Ge çalışmalarının küreselleştirilmesi üzerine. Uluslararası endüstriyel gelişim çalışmalarında Japonya, Kore, Çin, Tayvan ve Malezya'yı etüd etmiş.

Miller, profesyonel yaşamının yarısını iş dünyasında diğer yarısını akademik çevrelerde geçirmiş. Stanford Üniversitesi'nin efsanevi Başkan Yardımcısı ve Kolej Müdürü Frederick Terman tarafından işe alınmış. Miller Stanford'da yürüttüğü idari ve akademik rollerin yanında, Chicago ve Purdue üniversitelerinde hocalık yapmış. Özel şirketlere her zaman yakın durmuş. Şirketlerin kurulmasında, strateji belirlemesinde yetki sahibi olmuş, yurtdışı operasyonlarını planlamış ve yönetiminde bilfiil görev almış.

80'lerde başkanlığını yürüttüğü SRI International şirketinin Pasifik'e açılmasını sağlamış. 1982'de National Science Board'a atanmış, Signetics, Firemans Fund Insurance, First Interstate Bank, Wells Fargo Bank, Pacific Gas and Electric Company gibi şirketlerin yönetim kurulunda görev yapmış. SmartValley'nin ortak kurucularından. CommerceNet'in kurulmasına yardımcı olmuş, yönetim kuruluna destek vermiş. Center for Excellence in Non-Profits kurumunun kurucu direktörlüğünü yapmıştır.

80 Yaşında bile girişim yapılır

Geçmişi birçok girişimin kurulmasıyla ve yönetimiyle içiçe olan Miller bugün 80 yaşının üzerinde olmasına rağmen yeni girişimlere girmekten kaçınmıyor. Bugün Sentius Corporation'ın başkanı, Nanostellar'ın ve Luminette'in kurucusu ve başkanı olarak iş hayatına devam ediyor. 'Bir 20 yıl daha dünyada olmam zor ancak olduğum sürece inovasyon ve girişimlere destek olmaya devam edeceğim' diyor.

Yüksek teknoloji habitatları kurulmalı

Miller, geleceğin gelişimini yüksek teknoloji habitatlarının kurulmasında görüyor. Bir bölgenin hızlı büyümesi teknoloji gelişimiyle yakından ilgili.

Bu gelişimin gerçekleşmesi için ise, Miller'a göre 3 faktörün birarada olması gerekli:

1. Araştırmacıların ve bilim adamlarının olması;

2. Girişimcilerin ve yatırımcıların projeleri desteklemesi;

3. Teknolojiyi destekleyen ve gelişimine olanak veren ortamın 'habitat'ın kurulması.

Teknoloji üretenlerle finansörlerin yakın temas içinde olmaları risk oranını azaltmakta

Günümüzde istatistikler net olarak teknoloji girişimlerinin çoğunun başarısız olduğunu gösteriyor. Yüksek risk taşıyan bu girişimlerin sonu gelmiyor. Girişimlerin başarılı olması için kurumlardan da destek almak oldukça önemli. Üniversiteler ve araştırma enstitüleri bilinçli girişim sermaye endüstrisiyle beraber çalışmalı. Avukatlar, muhasebeciler ve danışmanlar gibi güvenilir iş hizmetleri alınan bireylerin işin başarısında büyük rolleri olduğu unutulmamalıdır.

Miller Hintli bir meslektaşının sözünü hiç unutmadığını söylüyor. 'Başarısız olmaktan korkmayın, deneyin, denemeden başarılı olamazsınız.' Küçük yaştan itibaren ailemizin, eğitim sisteminin, toplumun ve iş dünyasının beklentileri 'hep başarılı olmak' yönünde. Hepimizin aklında ya başaramazsam diye bir korku var ancak gerçek şu ki denemeden başarıp başaramayacağımızı bilemeyiz. Risk almadan fırsatları görüp değerlendirmeden olduğumuz yerde kalırız.

Yarınları yaratıcı sınıf belirleyecek

Profesör Miller işgücünde hızla değer kazanan yaratıcı sınıfın yarınları belirleyeceğini öngörüyor. Kimdir bu yaratıcı sınıf?

Yaratıcı sınıf, Toronto Üniversitesi'nden ekonomist ve sosyal bilimci Richard Florida'nın ortaya attığı bir deyim. Amerika'da gelişmiş şehirlerin  ekonomik büyümesini bu sosyo-ekonomik sınıfın belirlediğini söylüyor. Florida'ya göre, Amerikan işgücünün %30'u yani yaklaşık 40 milyon kişi yaratıcı sınıfa mensup. Yaratıcı sınıf ikiye ayrılıyor:

1. Süper-Yaratıcı Çekirdek: Amerika'daki işlerin %12'si bu kategoriye giriyor. Bilim, mühendislik, eğitim, bilgisayar mühendisliği, sanat, tasarım ve medya çalışanları gibi geniş bir meslek spektrumunu içine alıyor. Burada önemli olan 'bireylerin yaratıcı sürece tam anlamıyla katılmaları.' Bu kişiler ticari ürünler ve tüketici ürünleri tasarlayan mesleklerde aktif rol oynuyorlar. Primer görevleri problem çözmek, inovasyon yapmak.

2. Yaratıcı Profesyoneller: Klasik bilgi işçileri olarak tanımlanan grup. Yani, sağlık, işletme, finans, hukuk gibi hizmet sektörlerinde çalışan kalifiye profesyoneller. İşleri, eğitimlerini kullanarak kompleks konulara çözüm üretmek.

Miller'a göre, üniversiteler yaratıcı yeteneklerin keşfedilmesi ve yetiştirilmesi gereken en önemli merkezler. Üstelik yaratıcılığı ortaya çıkarmak için 'ne öğrettiğimiz değil, nasıl öğrettiğimiz daha önemli' diye ekliyor. Üniversiteler ile ticari dünyanın birbirinden net sınırlarla ayrılmış dünyalar olarak tanımlanması gerilerde kaldı. Bugün ayrımlardan değil, beraberliklerden bahsetme zamanı. Üniversitelerdeki eğitim ve araştırmalar sektörlerin gelişimine, araştırma ve keşiflerin hız kazanmasına ve ekonomilerin gelişimine destek vermekte.

Amerika'daki üniversitelerin özel sektörle koordine çalışmalarını yatırımlardan takip edebilirsiniz. Geçen sene en büyük yatırım biyoteknoloji, endüstriyel ürünler ve enerji sektörlerine yapılmış. Batı Amerika'daki üniversitelerin birçok başarılı projeyi yürüttüğü Silikon Vadisi ülke genelindeki yatırımların %45'ini oluşturmakta. M.I.T. Boston çevresinde, Texas Üniversitesi Austin'da, Carnegie Mellon Pittsburgh çevresinde üniversite araştırmalarında önde gelen kuruluşlar. Şehirlere gelince, Boston-Cambridge, Los Angeles, New York ve San Francisco ilk sıralarda.

Her ülke ekonomisini gelişitirmek için üniversite-özel sektör ve kamu kuruluşlarının beraber çalıştığı projelerine öncelik vermeli. Bu işbirliğini verimli hale getirecek habitatlar oluşturulmalı. Yaratıcı sınıfın know-how'ı genç-yaşlı girişimcilerin idealleri ve finansmanlarıyla yarınların küresel ekonomisini şekillendirecek.

 

 

www.datassist.com.tr