Göreme böyle mi korunacak?..

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KAYSERİ'DEN / Mahmut SABAH

[email protected]

                                                                                         

Şu sıralar, "peribacaları ülkesi"nde işler hiç de iyi gitmiyor. Haberler doğru ise Kapadokya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun onayı ile biri Zelve'deki peribacalarının yakınında, diğeri Göreme'deki Yusuf Koç Kilisesi'nin yanında, beton bina inşaatları başlatılmış. Söylendiğine göre, Zelve'deki bina, "Konuk Ağırlama Merkezi" olacak, Göreme'deki ise turizm amaçlı hizmetlerde kullanılacakmış.

Doğrusu; olup biten tutarsızlıklar karşısında, insan bazen söyleyecek söz bulmakta zorlanıyor. Sizden yasalara aykırı bir tasarrufta bulunmanız istenecek. Göreviniz korumak ve de kollamak olduğu halde, taşıdığınız sorumluluğu bir kenara itip, asıl işlevinizle çelişen kararlara onay vererek, yasa dışı isteklere yeşil ışık yakmaktan kaçınmayacaksınız!.. Hal böyle olunca da, kimi peribacası yıkılarak ortadan kaldırılacak; kiminin hemen yakınında, çirkin yapılaşmaya prim verilerek o güzelim doğal zenginlikler "betonya çöplüğü"nün kucağında kaybolup gidecek..

Sahi; ne demekse "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumak!"

Doğru… Bölge koruma altında. Kapadokya yıllar önce UNESCO tarafından "dünyada korunması gerekli kültür varlıkları" listesine alındı. Bu yapılırken de, "Gözler üzerinizde. Sakın ola, taşına toprağına halel gelmeye!.." denilerek, kampanyanın Türkiye cenahında görev alanlara gözdağı verilmek istendi. İstendi istenmesine de; ne bu uyarıyı yapanlar verdikleri güvencenin arkasında durup vaatlerini yerine getirebildi; ne de biz, birilerinin güdümüne girmek yerine "sorun bizim sorunumuz" deyip, inisiyatifimizi kullanarak üzerimize düşen görevin gereğini yerine getirebildik.

UNESCO, 1985 yılında Kapadokya'yı 'korunması gerekli' 37 dünya değerinden biri olarak kabul etti. "Göreme'yi Kurtarma Kampanyası" adı altında çalışma başlatarak tüm dünya ülkelerini yardıma çağırdı. Ne var ki; aradan bunca zaman geçmesine rağmen, sadece birkaç dinsel mirasın restoresi dışında, koruma adına dişe dokunur bir çalışma yapılamadı.

Proje uyarınca, korumaya yönelik çalışmalar 10 yıl sürecek, öngörülen 130 milyon dolarlık harcamanın 78 milyon doları UNESCO tarafından karşılanacaktı. İlk taksit olarak 500 bin dolar gönderildi. Bu para amaç dışı işlerde kullanılınca başka para gönderilmedi. Hal  böyle olunca, bölgedeki tarihsel zenginlikler ister istemez kaderine terk edilmiş oldu. Oysa doğal dokunun bir sistem bütünlüğü içinde acil olarak koruma altına alınması gerekiyordu.

Eğer Kapadokya, "İstanbul-Göreme Projesi" kapsamında, "kültür hazinesi" kabul ediliyor ve de "dünya mimari mirası" listesindeki yerinde duruyorsa, gereği gibi korunup, saklanabilmesi sadece uluslararası desteğin yeniden işlerlik kazanmasıyla mümkün olabilir. Aksi halde ne yerel imkanlarla ne de mevcut kafa yapısıyla bu işin üstesinden gelinmesi mümkün değildir. Hele ki; 'koruma' adına, korumaya nispet bir komedi oynandığı müddetçe…

Peribacalarının burnunun dibinde moteller, pansiyonlar restoranlar açılıyor. Olur olmaz yerlerde görsel güzelliğe ters düşen beton yapılar dikiliyor. Dahası; içleri oyularak işportacı tezgahına dönüştürülen doğal oluşumların çirkin görüntüsü, görenlerin içini karartıyor. Tabii, kirletilen hava, rasgele yerlere dikilen enerji ve haberleşme direkleri; müzelerin, ören yerlerinin zemininde, haldır haldır yürüyen kural tanımaz kalabalıkların yarattığı aşınma da, işin cabası…

Sahi, Göreme böyle mi korunacak?