”Görev yeri değişikliği savcılık teminatının açıkça ihlalidir”

Adalet Bakanlığı, hakim ve savcı yaz kararnamesini değiştirtmemek veya taslağın aynen kabulü şeklinde bir talebinin söz konusu olamayacağını belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Adalet Bakanlığında yapılan açıklamada, "Bağımsız bir şekilde görev ifa etmesi gereken hakim ve savcılara, yürütmekte oldukları bir soruşturma sürecinde verdikleri kararlar sebebiyle emir ve talimat vermenin de ötesine geçerek görev yeri değişikliği teklif edilmesi, mahkemelerin bağımsızlığı ile hakimlik ve savcılık teminatının açıkça ihlali anlamına gelmektedir" denildi.

Adalet Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Bakanlığın, "hakim ve savcı yaz kararnamesinin görüşülmesi, karara bağlanması ve yayımlanması süreçleri hakkında HSYK görüşmelerinin gizliliği prensibi gereğince basında yer alan bazı haber, yorum ve köşe yazılarında yer verilen hususlarla ilgili olarak bugüne kadar açıklama yapmaktan kaçındığı" belirtildi.

Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce hazırlanıp Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna (HSYK) sunulan kararname taslağını inceleyip, taslağı aynen kabul etmek veya üzerinde gerekli değişiklikleri yaparak, karara bağlamak görevinin HSYK'da olduğu ifade edilen açıklamada, "Bu bağlamda HSYK, geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da kendilerine sunulan taslağı incelemiş ve aynen veya gerekli değişiklikler yaparak karara bağlamıştır. Adalet Bakanlığının taslağı değiştirtmemek veya taslağın aynen kabulü şeklinde bir talebi söz konusu olamaz, olmamıştır da" denildi.

Adalet Bakanlığınca hazırlanan taslağın geçen yıllarda olduğu gibi yine büyük ölçüde tasvip görmüş ve yaklaşık yüzde 10'luk bir bölümünde değişiklik yapılarak kabul edildiği belirtilen açıklamada, 2461 sayılı HSYK Kanunu'nun 4. maddesinde yer alan Kurul'un görevlerine yer verildi.

HSYK'nın, hakim ve savcılar ile mahkemelerin özlük ve idari nitelikteki işleriyle görevli, yargısal görevleri olmayan idari bir kurul olduğu hatırlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Hakim ve savcılar ile mahkemelerin yargısal faaliyetlerinin denetimi ise yasalarımızda tereddüte mahal bırakmayacak şekilde yine yargısal kurumlara bırakılmıştır. Yargısal denetim görevi yargı kurumlarınca yerine getirilmekte olup idari bir kuruluş olan HSYK'nın ve yürütmenin içinde yer alan Bakanlığımızın bu faaliyetlere müdahale etme olanağı bulunmamaktadır.

Hal böyle iken HSYK'nın bazı üyeleri İstanbul'da yürütülmekte olan soruşturmanın gizliliğini ihlal ederek, dosya numarası da vermek suretiyle incelediklerini iddia ettikleri dosyadaki bazı kararlara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hususunda Kurul'da görüşme yapılmasını istemiş ve sağlamışlar, kanun yararına bozma yoluna gidilmesine ilişkin kararın oy çokluğuyla alınmasını temin etmişlerdir.

Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 309. maddesine göre kanun yararına bozma talebinde bulunma yetkisi açıkça Adalet Bakanlığı'na verilmiştir."

HSYK'nın Anayasal ve yasal görevleri

HSYK'nın Anayasal ve yasal görevleri içerisinde "kanun yararına bozma" veya bu konudaki başvuruları inceleyip karara bağlama görevi bulunmadığı ifade edilen açıklamada, buna rağmen "fonksiyon gasbı" ile "kanun yararına bozma yoluna" gidilmesi hususunda HSYK'nın aldığı karara uyma zarureti olmamasına rağmen, Bakanlığın  bu kararı ihbar kabul ederek, ileri sürülen hususlarda kanun yararına bozmaya gidilip gidilmeyeceğinin değerlendirilmesi için kararı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne gönderdiği bildirildi.

Açıklamada, yasayla Adalet Bakanlığına verilen bu görevin bugüne kadar hukuk sınırları içerisinde titizlikle yerine getirildiğine işaret edildi.

Adalet Bakanlığınca, 2008 yılında Yargıtay'a kanun yararına bozma talebi ile gönderilen dosyalardan yüzde 94'ünün Bakanlığın görüşü doğrultusunda sonuçlandığı, sadece sadece yüzde 6'sının reddedildiği vurgulanan açıklamada, sonuçların Bakanlığın bu konudaki hassasiyetini ve isabetini gösterdiği kaydedildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:

"HSYK'nın kendilerine intikal eden şikayet dilekçelerini gönderildiği Bakanlık biriminden, Kurul'a cevap verilmediği şeklinde açıklama yapıldığı görülmüştür. HSYK, başvuru sahibi olmayıp kendisine intikal ettirilen şikayet dilekçelerini ilgili birime havale eden konumundadır. Nitekim Kurul kendi görev alanına girmediğinden bahisle bir kısım şikayetleri doğrudan ilgilisine iade etmiş, bir kısmını da gereğinin takdiri için Bakanlığımıza göndermiştir. Bakanlığımıza intikal ettirilen her türlü şikayet ve ihbar dilekçesinin sonucu şikayet eden veya ihbarcısına bildirilmektedir.

Yine Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nden konuyla ilgili dosyalar incelenmek üzere istenildiği halde gönderilmediği ifade edilmiş ise de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun istem yazısında;

'İlgi yazı ile Adalet Bakanlığına iletilen ve HSYK'nın gündemine alınması istenilen 'Arama, el koyma, dinleme, iletişimin tespiti, teknik izleme ve gözaltına alma işlemlerinin incelenmesi' konusunun Yüksek Kurul toplantısında etraflıca incelenmesi ve değerlendirilebilmesini teminen;

Kurulumuzca Bakanlığa gönderilen ya da doğrudan Bakanlıkça resen yapılan veya verilen şikayet dilekçeleri üzerine açılan, biten ve devam eden tüm inceleme ve soruşturma dosyalarının ivedi olarak Kurula gönderilmesi rica olunur' denilmiş, ancak bu ifadelerden hangi dosyaların istenildiği anlaşılamamıştır. Ayrıca; Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu İç Yönetmeliğinin 28. maddesinin (c) fıkrasına göre Yüksek Kurul sadece görev alanına giren konularda gerekli belgeleri isteyip inceleyebilme yetkisine haiz olduğundan, gündeme alınması istenilen hususların da (arama, el koyma, dinleme, iletişimin tespiti, teknik izleme ve gözaltına alma) yargısal faaliyete ilişkin olması nedeniyle söz konusu yazıya cevap verilememiştir."

"11 kişilik yeni taslak"

HSYK'nın bazı üyelerinin, taslağın karara bağlanacağı aşamada "2009 yılı CMK 250 Kararname Taslağı Hakim-Savcı" başlığını taşıyan 11 kişilik yeni bir taslağı Kurul başkanı Bakana ve Kurul üyesi Müsteşara verdikleri ve ek taslağın Bakanlıkça hazırlanan taslağın devamında görüşülmesini istedikleri" belirtilen açıklamaya, şöyle devam edildi:

"Bu taslakta önerilen isimler arasında davaya bakan mahkemenin başkan ve üyelerinin bulunmadığı, ancak devam eden soruşturmayı yürüten Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet başsavcıvekili ve üç Cumhuriyet savcısı ile aynı soruşturmanın değişik aşamalarında tutuklama, arama, el koyma, iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması gibi koruma tedbirleriyle ilgili kararları veren üç hakiminin olduğu, ayrıca önerilen üç hakimden ikisinin yargılamayı yapan mahkemenin itiraza tabi kararlarını inceleyen mahkeme üyeleri olduğu görülmüştür. Yine faili meçhullerle ilgili soruşturmayı yürüten bir Cumhuriyet başsavcısı ve aynı yerde görevli bir mahkeme başkanı da ek taslakta yer almıştır.

Taslak hazırlama yetkisinin Bakanlığımızda olduğu, burada önerilen isimlerin yürütülmekte olan bir soruşturmanın ve davanın hâkim ve Cumhuriyet savcıları arasında bulunduğu, ilgililer hakkında herhangi bir disiplin tedbiri ve cezası olmadığı, görev yerlerindeki en az süre olan yedi yılın dolmadığı ve adı geçenlerin atanma yolunda bir taleplerinin de bulunmadığı hususları ifade edilerek, bunun soruşturmaya ve yargılamaya doğrudan müdahale anlamına geleceği gerekçesiyle söz konusu taslağın görüşülmesine itiraz edilmiştir.

Kararname görüşmelerinin olağan süreci dışında uzamasının nedeni budur. Bunun dışında Bakanlığımızın müzakerelerin uzamasına neden olacak herhangi bir talebi olmamıştır. HSYK'nın ek taslak veren üyelerine, böyle bir tasarrufun mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik ve savcılık teminatını ihlal edeceği, kamuoyunda yargıya müdahale olarak değerlendirileceği ifade edilmiş ve sorun ilave bir Cumhuriyet başsavcıvekili görevlendirilerek aşılmıştır."

"Bakanlık iddia edildiği gibi karara muhalefet şerhi koymamıştır"

Kararname görüşmelerinin tamamlanmasından sonra HSYK'nın, "gündemdeki diğer öneri ve tekliflerden kalan hususların HSYK'ya ve Adalet Bakanlığı'na intikal eden şikayet ve başvurular yönünden yasal gereğinin yapılmasını müteakiben görüşülmesine" şeklinde karar verildiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Bakanlığımız çoğunlukla birlikte hareket etmiş ve iddia edildiği gibi bu karara muhalefet şerhi koymamıştır. Görevinin ifasında kusurlu davranış sergileyen kim olursa olsun Bakanlığımızın müsamaha göstermesi söz konusu olamaz. Bu nedenle Bakanlığımıza intikal eden her iddia gibi Kurul'ca intikal ettirilen iddialar da titizlikle araştırılıp yasal gereğine tevessül edilmektedir. Söz konusu soruşturmanın hakim ve Cumhuriyet savcıları hakkında bu güne kadar Bakanlığımızca şikayetlerin işleme konulmadığı hususu doğru olmayıp buna ilişkin açıklamamız 28 Temmuz 2009 tarihinde kamuoyuna duyurulmuştur. Kaldı ki soruşturma izni verilmemesine ilişkin Bakanlığımızın verdiği kararlara karşı yargı yolu açık olup bu kapsamda görülmekte olan davalar da bulunmaktadır.

Kendilerinde kararname taslağı bulunmayan, görüşmelerin hiçbir aşamasında yer almayan ve içerikle ilgili bilgi sahibi olmayan bazı Kurul Yedek Üyelerinin de açıklamaya imza atmaları dikkat çekici bulunmuştur.

Anayasamızın 138/2 maddesinde 'Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz' hükmü yer almaktadır. Bu hüküm Bakanlığımız kadar Yüksek Kurulu da kapsamaktadır. Bağımsız bir şekilde görev ifa etmesi gereken hakim ve savcılara yürütmekte oldukları bir soruşturma ve bu soruşturma sürecinde verdikleri kararlar sebebiyle, emir ve talimat vermenin de ötesine geçerek görev yeri değişikliği teklif edilmesi mahkemelerin bağımsızlığı ile hakimlik ve savcılık teminatının açıkça ihlali anlamına gelmektedir.

Bakanlığımız; Anayasa'nın ve yasaların kendisine yüklediği görevleri yerine getirirken hukuk ve demokrasiye bağlı kalarak, yargı bağımsızlığı (Ay. 138) ve hakimlik ve savcılık teminatının (Ay. 139) ihlali anlamına gelebilecek her türlü girişimlere karşı kararlı duruşunu bundan sonra da devam ettirecektir."