Görünmeyen iktisadi süreçler

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 
Erhan BİLGİN
 
İSTANBUL - Öztin Akgüç Hoca, Türkiye'yi  'cumhuriyet' kavramı çerçevesinde değerlendirdiği yazısında (Cumhuriyet 3 Mart 2013) "Türkiye Cumhuriyeti'nin günümüzde geldiği noktaya, dağınıklığa itibar kaybına, kurumların zedelenmesine, eğitimsizliğe, yönetim anlayışına yeni anayasa girişimlerine bakarak Cumhuriyet'in yenilgiye değil ama başarısızlığa uğradığını düşünüyorum"  diye yazdı. Öztin Hoca, her nedense yazısında mevcut sistemde, devlete, devlet biçimlerine demokrasinin görünüm biçimi olan seçimlere, seçimlerde analinin tercihlerine de değinmemiş. İktisadi süreçlere ilişkin tek kelime de etmemiş. Ve insanların taleplerine, ihtiyaçlarına… 
Herhangi bir siyasi ve iktisadi düzen, diyelim ki 'cumhuriyet' veya 'monarşi' iktisadi süreçler ve toplumun siyasal mücadelesi (toplumsal talepler ve ihtiyaçlar)  sınıflar, (iktidar mücadelesi) devlet ve devlet biçimlerine ilişkin kavramlar olmaksızın analiz edilebilir mi? Edilebilir kuşkusuz ama bu dar bir bakış açısı ile yapılan değerlendirmenin sınırlarını aşamaz. Dar çerçevenin pek çok hatasını da taşımış olur. Öztin Akgüç Hoca da maalesef bu hataya düşüyor. İktisadi süreçleri analizine katmayarak, 'cumhuriyet rejimi'ni eksik değerlendirmiş oluyor.  Ama kendisi iktisadi olguları yazısındaki analize dâhil etmese de, iktisadi süreçler, yalnızca cumhuriyet adı verilen rejimlerin değil, bütün siyasal düzenlerin ve demokrasi dâhil devlet biçiminin var olmasının, en ciddi en temel maddi temelini oluşturuyor. Bu maddi temel olmadan hiçbir siyasal rejim ve sistem var olamaz. O siyasal sisteme ilişkin somut değişim talepleri havada kalır. 
Bu konuda en iyi örnek galiba 'Arap Baharı' eylemlerinin merkezi olan Mısır. İngiltere'den 'kısmi bağımsızlığını' 1922 yılında kazanan Mısır'da 1953 askeri darbesine kadar siyasal rejim başında kralın olduğu bir yönetim biçimiydi. Kralın yetkileri çok genişti ama ülkede birçok siyasal parti faaliyet gösterebiliyordu. 1953 yılındaki askeri darbe ile cumhuriyet rejiminun kurulduğu ilan edildi. Mısır artık bir 'cumhuriyet rejimi' idi. Halen de öyle. Fakat 1953'ten 2011 yılındaki görkemli Tahrir Meydanı gösterilerine kadar yaklaşık 60 yıl ülkeyi 3 diktatör yönetti. Son diktatör (Halen yargılanıyor) H. Mübarek 33 yıl iktidarda kaldı. 
Ama bu cumhuriyetin, görkemli Tahrir eylemleriyle sona ermesinin arka planında ülkenin son 20 yılda gösterdiği büyük ekonomik gelişme var. Mısır'da modern kapitalist ekonominin bu gelişimi ile sermaye birikimi önceki dönemlere göre görülmemiş biçimde yoğunlaşırken, sosyal yapı da ciddi biçimde değişime uğradı. Dünyaya açık bir girişimci sınıf genişlerken, ücretli çalışanların, kentte yaşayanların sayısı hızla artmıştı.  
Türkiye'de Cumhuriyet rejimi ilan edildiğinde de ekonomik süreçlerden arındırılmış değildi, 'tek parti rejiminde' de, 'çok partili hayat'ta da 1980 öncesinde de, sonrasında da ve bugün AKP iktidarında da…
'1908 Burjuva Devrimi' nasıl modern kapitalist ekonomin gelişiminin önündeki  siyasal  ve sosyal engellerin kaldırılması ihtiyacı dikkate alınmadan değerlendirilemezse, 1923'ün Cumhuriyeti de 'İzmir İktisat Kongresi'nin umdeleri dikkate alınmadan değerlendirilemez. Bu umdeler de cumhuriyet rejiminin modern kapitalist bir ekonomi olması eğiliminden (temelinden) neşet etmiş idi. Bu modern ekonomin geliştirilmesi için 'genç cumhuriyet' sosyal korumayı, siyasal ve sosyal örgütlenmeyi modern bir iş yasasını, iş sağlığı ve güvenliği düzenlemelerini gündemine hiç almadı. Sermaye birikiminin sağlanması uğruna sanayi ve bankalar  1920'lerde de hep teşvik edildi. Bugün de… 
Liberal demokrasinin en basit reflekslerinden mahrum olan, yukarıdan, Fransız ihtilalindeki 'Jirondenler'in yaklaşımına uygun  (siyaset bilimi alanında son derece yanlış biçimde ifade edildiği gibi asla jakoben değil) dizayn edilmeye çalışılan rejimin, üstelik sürekli darbelerle onarılarak vardığı nokta maalesef gelişkin olmayan demokratik bir sistem oldu. 
Ülkede hangi rejim olursa olsun, kurumsal yapılar, hukuki sistem, siyasi ilişkiler, demokrasinin düzeyi yönetim anlayışı, ekonomik süreçlerin birebir değil kuşkusuz ama belli ölçüde yansıması değilse nedir? Öztin Hoca'nın dikkate almadığı nokta galiba tam da burası.  Cumhuriyet'in Tek Partili rejiminin,  ahaliden esirgediği demokratik olmayan siyasal ortam, örgütlenme hakkı gibi 'liberal ihtiyaçlar' bugün, modern kapitalist ekonominin bugünkü düzeyinde, 'tüketim özgürlüğü' 'seçme hakkı' 'işi tek taraflı fesh hakkı' vb ile daha ileri noktaya götürülmüştür.  Ortada Hoca'nın yazdığı gibi, bir başarısızlık yoktur. 
 
Ekonomik süreçlerin uzun vadede belirlemiş olduğu bir ekonomik-siyasal-sosyal cumhuriyet rejimi vardır ve bunu doğrudan hükümetle ilişkilendirmek hatalı bir değerlendirme olacaktır. Dolayısıyla eğer hoca mevcut yönetim biçimini eleştiriyor ise bu Cumhuriyet'in en başından beri var olan yönetim biçimiyle büyük ölçüde (iktisadi açıdan tamamen) uyumludur. Çelişki gibi görünen noktalar, toplumun çeşitlenen talepleri, siyasal demokrasinin gelişmişlik düzeyi, sermaye birikiminin yeni döneme uygun ihtiyaçlarından kaynaklanmaktadır.