”Hangi ülke olursa olsun teröre kayıtsız kalamaz”

Başbakan Erdoğan, karşı karşıya bulunulan tehdit ve risklerin herkesi ilgilendirdiğinin unutulmaması gerektiğini belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörizm, iklim değişikliği, çevre kirliliği, sınır aşan suç örgütlerinin faaliyetleri ile yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlüğün, tüm dünya için olduğu gibi Akdeniz ülkeleri için de tehdit oluşturduğunu belirterek, "Akdeniz'e kıyısı olan hiçbir ülke, bu bölgede hangi ülke olursa olsun terör örgütlerine, terör eylemlerine karşı kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır." dedi.

Akdeniz Parlamenterler Asamblesi 4. Genel Kurulu'nun açılışında konuşan Erdoğan, kıtaları, kültürleri ve medeniyetleri buluşturan İstanbul'un, aynı zamanda denizlerin, Akdeniz'in ve Karadeniz'in kesişme noktasında bulunduğunu söyledi.

Bugün Akdeniz'e kıyısı bulunan 21 ülke arasında dil, din, kültür, sosyal doku, ekonomik gelişmişlik, siyasi yapılanma gibi farklılıklar bulunmasına rağmen Akdenizli olmanın, birbirini anlamanın, işbirliği yapmanın ve dayanışmanın ortak paydası olduğunu ifade eden Erdoğan, Akdeniz'in herkese eşit fırsatlar sunduğunu, çevresindeki tüm ülkelere zengin imkan ve potansiyeller sağladığını aktardı. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ancak fırsatlar kadar tehditlerin de ortak olduğu biliniyor. Terörizm, iklim değişikliği, çevre kirliliği, başta insan kaçakçılığı ve yasa dışı göç olmak üzere sınır aşan suç örgütlerinin faaliyetleri ile yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlük, tüm dünya için olduğu gibi Akdeniz ülkeleri için de tehdit teşkil ediyor. Günümüzün siyasi sorunlarının önemli bir bölümünü Akdeniz havzası ve buna mücavir bölgelerdeki ülkeler arasında yaşanan ihtilaflar oluşturuyor. Orta Doğu'daki çözümsüzlük ve Balkanlar'daki kırılgan güvenlik ortamı olarak söylüyorum, yakınımızdaki diğer bölgelerdeki sorunlar, Akdeniz havzası üzerindeki Akdeniz'in güneşini gölgeleyen riskler olarak varlığını sürdürüyor. Bu tablonun Akdeniz'i barış ve istikrar havzasına dönüştürme yolundaki tüm çabalara sekte vurmayı sürdürdüğü muhakkaktır."

Bu olumsuz manzara karşısında Akdeniz bölgesinin sahip olduğu barış, huzur, istikrar, kalkınma ve refah potansiyelinin ortaya çıkartılabilmesi için geleceğe ümitle bakılması gerektiği inancında olduğunu ifade eden Erdoğan, karşı karşıya bulunulan tehdit ve risklerin herkesi ilgilendirdiğinin unutulmaması gerektiğini belirtti.

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bugün acil çözüm bekleyen meselelerimizle mücadelede ne tek bir ülke ne grup ülkelerin çabaları yeterli oluyor, olamaz da... Akdeniz havzası da küresel anlamda yüz yüze geldiğimiz sınamaların yansımalarından hiçbir şekilde muaf değildir. Sorunlarımızın üzerine kararlılıkla birliktelik ruhu içerisinde gitmek zorundayız. Sorunları diplomasi, diyalog ve müzakere yoluyla çözüm yoluna koymak zorundayız. Akdeniz'e kıyısı olan hiçbir ülke, bu bölgede hangi ülke olursa olsun terör örgütlerine, terör eylemlerine karşı kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır."

"Kıbrıs'a uygulanan yaklaşımı uluslararası hukukla bağdaştıramıyoruz"

Dünyanın değişik ülkelerinde ofisleri olan bir çok uluslararası kurum ve kuruluşta Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı'nın tezlerini savunduğunu belirten Erdoğan, İslam Konferansı Örgütü'nde, Annan Planı'ndaki ifadesi ile yerini gözlemci ülke olarak alan bir Kıbrıs Türk Devleti bulunduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bazıları kabul eder, etmez. Bunlar önemli değil. Türkiye'nin burada ne dediği önemlidir. Biz Kıbrıs Türk Devleti olarak kabul ettik, süreci de böyle çalıştırıyoruz, böyle çalıştıracağız ve adil olunmasını istiyoruz. İane istemiyoruz, adalet istiyoruz. Kuzey Kıbrıs, eroin kaçakçılığının mı insan kaçakçılığının mı merkezi? Nereler devlet olarak bu dünyada kabul edildi, nereler AB'ye üye kabul edildi. Ama Kuzey Kıbrıs'a uygulanan bu yaklaşım tarzını biz uluslararası hukukla bağdaştıramıyoruz. Gerek Türkiye, gerek Kıbrıs Türkler'i sorumluluklarının bilinci içindedir. Üzerilerine düşeni eksiksiz yerine getiriyorlar. Bu gerçek çok iyi idrak edilmeli ve hak ettiği karşılığı da bulmalıdır. Zira müzakere sürecinin ilanihai devam edemeyeceği bir gerçektir."