”Hazmettire hazmettire süreci devam ettirmemiz lazım”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kısa, orta ve uzun vadeli olarak tüm demokratik açılım sürecini çalıştırmayı hedeflediklerini söyledi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

 

 

NEW YORK - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokratik açılım konusunda "Burada hesabımız şudur; kısa, orta ve uzun vadeli olarak bütün bu demokratik açılım sürecinin çalıştırmayı hedefliyoruz. Yani hepsini bir anda derseniz. Bu tabi mümkün değil, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım" dedi.

Başbakan Erdoğan, Princeton Üniversitesinde verdiği konferansta, Türkiye'nin Irak ile olan ilişkilerine de değindi.

Erdoğan, yılda bir kez başbakan düzeyinde, bunun dışında ayrıca daha alt seviyede görüşmelerin yapıldığını dile getirdi. Irak'ın bir an önce toparlanması gerektiğine inandıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, aksi taktirde Irak'ın teröre zemin oluşturan bir ülke konumuna düşebileceğini söyledi.

Irak'ın toprak bütünlüğünü çok önemsediklerini ve bunun korunması gerektiğini ifade eden Erdoğan, yeniden barış içinde bir düzene kavuşması gerektiğini söyledi.

İran ile ilişkileri de değerlendiren Erdoğan, bu ülke ile de Türkiye'nin olumlu ilişkilerinin bulunduğunu ve karşılıklı faydaya dayalı bir münasebet olduğunu kaydetti. Erdoğan, "İran'ı uluslararası toplumda, endişeye neden olan nükleer programı konusunda daha şeffaf ve işbirliğine açık bir yaklaşım benimsemesi için cesaretlendirmeye çalışıyoruz. Bu hassas ve önemli konunun hep çözüm yöntemi olarak hep diplomasiyi ve diğer barışçıl girişimleri görüyoruz" dedi.

Bu düşüncenin uluslararası kamuoyu tarafından kabul görmesinin memnuniyet verici olduğunu anlatan Erdoğan, Suriye-İsrail ilişkilerinin düzelmesi için de Türkiye'nin yaptığı girişimleri anlattı.

Aynı şekilde Lübnan'da da sıkıntılar yaşandığını, yine Türkiye'nin devreye girdiğini, elinden gelen gayreti gösterdiğini belirten Erdoğan, bunun yanında Ortadoğu kaynaklarının, "silahlanmaya ve silahlı mücadeleye değil, bölge halkının barış ve mutluluğuna ayrılması gerektiğine inandıklarını" söyledi.

Şu anda, dünyanın silahlanma için devasa paralar harcadığını anlatan Erdoğan, bu kaynakların sağlık, eğitim, yoksullukla mücadele, iklim değişikliği gibi konulara daha fazla aktarılması gerektiğini bildirdi.

ABD'nin finans sorununda belkide Irak'ta yaptığı harcamanın ciddi bir etkisinin olabileceğini dile getiren Erdoğan, ne kadar harcandığını bilemediğini, ancak çok ciddi bir harcamanın da yapıldığının ortada olduğunu söyledi.

Irak'ın bütün alt yapısı, tarihi ile çöktüğünü belirten Erdoğan, tarih ve medeniyet ülkesinin şu anda uzatılacak bir eli beklediğini dile getirdi.

ABD Başkanı Obama'nın 2011'de askerlerinin Irak'tan çekileceğine yönelik açıklamalarını anımsatan Başbakan Erdoğan, "durum böyle olunca acaba bundan sonra ne olacak. Irak kaç on yılda tekrar o bildiğimiz Irak olabilir? Acaba bundan sonra sorunlar orada hangi şekilde ele alınacak? İşte bütün bunlar üzerinde hassasiyetle durmamız gereken konular" diye konuştu.

Türkiye-AB ilişkileri

Türkiye'nin AB ile ilişkilerine de değinen ve 50 yıl önce başvuru yapıldığını anımsatan Başbakan Erdoğan, "Kapısında bu kadar bekletilen başka ülke AB'de yok. Acaba niye bu kadar bekletiyorlar?" diye sordu.

Kabul edilen bazı ülkelerle Türkiye'yi kıyasladığını, bu ülkeler ile TÜrkiye arasında çok çok büyük mesafeler bulunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, "ancak sudan bahanelerle maalesef devamlı Türkiye'nin ötelendiğini" söyledi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Diyoruz ki eğer almayacaksanız, almayacağız deyin. Eğer alacaksanız da durmadan yeni yeni kurallar üretmeyin. Maç başladı, maç esnasında bunlar penaltının kurallarını değiştiriyor. Öyle şey olur mu? AB müktesebatı var. Bunun içinde olmayan şeyi nereden çıkardınız, nereden çıktı bu penaltının kuralı, belliydi bu kural... 'Yok' diyorlar, Türkiye olunca bu böyle diyorlar. Bunu kendilerin de söylediğimiz de hakikaten haklısınız diyorlar. Ama içlerinden bir tanesi diyor ki, 'yok haklı değilsiniz'. Şu anda enerji olayı var. Biz NABUCCO'da transit ülkeyiz, en önemli ayak biziz. Her şey tamam, imzalar atıldı ama enerji başlığını hala geçemiyorlar. Verilen cevap şu, güney Kıbrıs 'evet' demiyor. Peki güney Kıbrıs AB'ye nasıl girdi. Geldiler 'gelin şu referandumu yapalım. Siz kuzey'den evet çıkarırsanız, bu iş bitecek' denildi. KKTC'den yüzde 65 çıkardık. 1 hafta sonra Güney Kıbrıs kabul edildi. Bu nasıl adalet..."

Türkiye'deki kamuoyu yoklamalarında AB'ye desteğin düştüğünü ifade eden Erdoğan, "bir zamanlar bir şarkı mıydı, türkü müydü bir şey vardı bilmiyorum, 'Adaletin bu mu dünya' diye. Böyle bir noktaya getirdiler. Adalet istiyoruz, burada da adalet" diye konuştu.

Başını Fransa'nın çektiği bazı ülkelerin de imtiyazlı ortaklık önerisinde bulunduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan,  bunun da yakışık almadığını belirterek, yola çıktıklarında böyle bir konunun bulunmadığını söyledi.

Erdoğan, "Ne yaparsanız yapın, biz bu yola girdik, ta ki 'biz sizi almıyoruz' diyeceğiniz ana kadar devam edeceğiz, hedefimiz bu" dedi. Siyasi kriterlerde, "Ankara", ticari noktada da "İstanbul kriterleri" diyerek yola devam edeceklerini dile getiren Erdoğan, Kıbrıs sorunun çözüm platformu olarak da sadece BM'yi gördüklerini, bu kurum dışında herhangi bir çözüm görmediklerini söyledi.

"Birinci derecede terör sorunu var"

ABD ile ilişkilere de değinen Erdoğan, iki ülkeyi ilgilendiren pek çok çalışmanın da sürdüğünü anlattı.

Başbakan Erdoğan, daha sonra katılımcıların sorularını yanıtladı. Demokratik açılıma yönelik soruyu yanıtlayan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bizim bu demokratik açılımımız aslında salt veya bütünüyle Kürt sorununu kapsayan bir adım değil. Biz partimizi kurduğumuz zaman, programımız içinde adına ister Kürt sorunu, ister Doğu, Güneydoğu sorunu deyin, ülkemizde böyle bir sorun var diyerek, buna iki sayfa ayırıp, bunu anlatmıştık.

Şimdi geldiğimiz noktada demokratik açılım ile biz sadece Kürt vatandaşlarımızın sorunlarını değil, bizim ülkemizde 30'u aşkın etnik unsur var. Hepsinin kendine göre sorunları var. Ama birinci derecede nedir derseniz, birinci derecede terör sorunu var. Alevi vatandaşlarımızın kendine ait sorunları var. Bununla ilgili de çalıştay yaptık. Bunun yanında azınlıkların sorunları var. Bunların üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Nitekim bir ay kadar önce ben ülkemizin azınlıklarıyla bir araya geldim. Dini grupların temsilcileriyle bir araya geldim, onlarla görüşmeler oldu. Tabi bazı sorunları bize bildirdiler. Bunların da çözümüne yönelik adımlar atmamız gerekiyor. İşsizlik sorunu var. Yani tüm sorun alanlarına bizler eşit mesafedeyiz. Ve Kürt meselesi de bunlardan bir tanesi. Bu şekilde bir yaklaşım sergiliyoruz ve kararlı bir şekilde bunların üzerine gideceğiz.

Biz geldiğimizde 'devlet televizyonun da niçin kürtçe yayın yapılmıyor' deniyordu. TRT-6'yı tamamen Kürtçe yayına ayırdık. 24 saat yayın yapıyor. Önce feveran edenler vardı, şimdi iletişim daha rahat oldu. Bilbordlara Kürtçe de konuluyor. Anne evladıyla cezaevinde rahat görüşemiyordu, şu anda serbest görüşebiliyor. Kendi ana dilini öğrenmesi için kurs açılması konusu... serbest bıraktık. Şu anda kendi ana dillerini öğrenme noktasında kurs kurabilir ve öğrenebilirler, herhangi bir sakınca yok. Bu adımlar atıldı. Önce çok farklı yaklaşımlar, daha sonra baktık ki aynı ilgiyi göstermiyorlar, 'devlet bu işi üstlensin' diyorlar. Şimdi yeni bir adım atıldı. Üniversitede enstitü, Kürtçe'nin öğretilmesi konusu da yine atılan adımların içerisinde. Burada hesabımız şudur; kısa, orta ve uzun vadeli olarak bütün bu demokratik açılım sürecinin çalıştırmayı hedefliyoruz. Yani hepsini bir anda derseniz. Bu tabi mümkün değil, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım."