Hem iktidara hem muhalefete yüklendi

Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Türkiye, yıllardan beri tek sermayeleri kutuplaştırma ve cepheleştirme olan AKP-CHP-BDP'nin çekişmesi ile israf olmaktadır"dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında yaptığı konuşmada hem iktidar hem muhalefet partilere yüklendi. AKP'nin dış politikalarını eleştiren Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretini de "Washington'dan icazet arıyorlar" diyerek eleştirdi.

Bahçeli, "Türkiye, yıllardan beri tek sermayeleri kutuplaştırma ve cepheleştirme olan AKP-CHP-BDP'nin çekişmesi ile israf olmaktadır. Manevi değerlerimizi istismar eden, bölücülere umut veren, PKK'ya el uzatan iktidar partisiyle, Washington'dan icazet arayacak, siyasetini yabancılara endeksleyecek kadar çaresizliğe mahkum hale gelen anamuhalefet partisi, ülkemizin önündeki başlıca takozdur" diyerek sözlerini sürdürdü.

Devlet Bahçeli, Türkiye'nin AKP ile birlikte yakın coğrafyadaki bütün varlığını kaybettiğini belirterek,"Türkiye fikri sorulmayan bir ülke haline gelmiştir. Başbakan peşmergenin gönlünü nasıl kazanmış, neleri gözden çıkarmıştır. Boru hatlarının ülkemize musibet gibi dert yağdıracağı gün gibi aşikardır" dedi.

"Yolsuzluğa, yoksulluğa ve yozlaşmaya karşı tavrınızı sandıkta belirleyeceksiniz"

Sandık başına gidenlerin milletin adını küllenmeye ve köreltmeye çalışanlara mesaj vereceğini söyleyen, Devlet Bahçeli,“29 Mart 2009’da Balıkesir’in ters giden talihi dönmüşse, 30 Mart 2014’te de bir adım ilerisine geçileceğine, çalışkan, hassas, sorumlu, ahlaklı ve dürüst belediyecilik anlayışının türlü engellemelere rağmen yoluna devam edeceğine inanıyorum. Sandık başına gidenler, milletin adını küllemeye ve köreltmeye çalışanlara mesaj verecektir. Türklüğe alerji duyanlara, milli mevcudiyet ve mirasa düşmanlık besleyenlere safınızı ve tarafınızı ispatlayacaksınız. Yolsuzluğa, yoksulluğa ve yozlaşmaya karşı tavrınızı ve iradenizi belirteceksiniz" dedi.

"Erdoğan azıtmış, aklını yitirmiş..."

"Erdoğan azıtmış, aklını yitirmiş, kontrolü kaybetmiş, her değerimizi darbelemiş ve damgalamıştır" diyen MHP Genel Başkanı Bahçeli, "Başbakan daha da acıklısı petrol sözünü almış, Kürdistan’ı tanımış ve Türkiye’yi satmıştır. Boru hattı kurulması için imza atmış, milli hedefleri yabana atmıştır.  Türklüğü yok sayan ve hatta daha ileri giderek ‘Türk diye bir şey yok’ deme ahlaksızlığını ve rezilliğini diline dolayan da başbakan ve zihniyetidir. ‘Türk yoktur’ diyen hak ettiği cevabı en yakın zamanda Türk milletinden alacaktır" dedi.

"Erdoğan koltuktan inmezse milletimizi facialar beklemektedir"

Bugünkü iktidar demokratik vasıtalarla görevden alınmaz, Recep Tayyip Erdoğan koltuğundan inmezse, milletimizi facialar beklemektedir diyerek sözlerini sürdüren Bahçeli, konuşmasına şu şekilde devam etti; 

"Eğer ki, yalan, dolan, hırsızlık, rant ekonomisi, maneviyat tüccarlığı, dikta özlemleri, yetim hakkına göz koyan utanmazlık, fakir fukarayı istismar eden insafsızlık cezasız kalırsa Türkiye’nin bugünkü hali bile mumla aranacaktır. Biliniz ki AKP kazanırsa Türkiye kaybedecektir. AKP kazanırsa Türk milleti zarara uğrayacaktır. AKP kazanırsa, PKK sevinecek, İmralı canisi heyecanlanacak, sömürgeciler iştahlanacak, hainler alkışlayacak, küresel cinayet projeleri teyit edilecek, maalesef ki hepimiz, tüm Türk ve İslam dünyası kaybedecektir.”        

[PAGE]

Türkiye'nin yaptırım gücünü kaybettiğini ifade eden Bahçeli, şunları söyledi: 

"Başbakan Erdoğan'ın geçtiğimiz yılın Temmuz ayında bir televizyon kanalında yaptığı açıklaması ise bizzat kendisi tarafından unutulmuşluğa terk edilmiştir. Başbakan'ın; Kamışlı bölgesi ile Afrin'i kuşatan bir yapılanmanın Türkiye'yi rahatsız edeceğini, buna da sıcak bakmayacaklarını ve seyirci kalmayacaklarını ifade etmesinin üzerinden çok geçmemiştir. Fakat PYD-PKK ortaklığı Başbakan'ı hiç ciddiye almamış, eften püften çıkışlarını önemsememiş ve özerklik kararından caymamıştır. Başbakan sarfettiği sözlerini defalarca yutmuş, defalarca geri adım atmış, bir şey olmamış gibi ve pişkince davranmaktan gocunmamıştır. 

Türkiye, AKP'yle birlikte yakın coğrafyalardaki tüm iddiasını ve yaptırım gücünü kaybederek edilgen ve pasif bir duruma gerilemiştir. Başbakan Erdoğan'ın iş olsun kabilinden gürlemesi, yüksek perdeden atıp tutması ve kuru diklenmeleri hiçbir fayda sağlamamış, hiçbir sonuç doğurmamıştır. Türkiye de bölgesinde hafife alınan, korkulmayan, çekinilmeyen ve fikri sorulmayan bir ülke haline gelmiştir. Bu şekilde milli güvenliğimizi teminat altına almak, milli çıkarlarımızın devamlılığını sağlamak mümkün olamayacaktır. 

Ülkemiz dört bir tarafından ihanet çemberine alınmıştır. Sınırlarımızın bitişiğinde PKK devletleşmekte, Kürdistan'ın çatısı örülmektedir. Başbakan ve hükümeti ise Barzani'yle petrol ve doğal gaz anlaşması yapma derdindedir. Sormak lazımdır ki vatanımız ve milletimiz tehdit altındayken, kardeşliğimiz namlunun ucundayken, boru hatları kurulmasının, Türkmen kanı üzerinden sürdürülen enerji pazarlıklarının kime ne yararı dokunacaktır? Başbakan Erdoğan enerjiye karşılık ne vaat etmiş, peşmergenin gönlünü nasıl kazanmış, hangi milli hak ve menfaatleri gözden çıkarmıştır? Kan üzerinden kurulan enerji denkleminin, tavizlerle inşa edilecek boru hatlarının ülkemizin başına musibetleri sağanak halinde yağdıracağı şimdiden aşikardır. Gerçek olan şudur ki petrol bahanesiyle Kürdistan'ın mayası çalınmakta, meşruiyeti sağlanmakta ve AKP de buna çanak tutmaktadır." 

Başbakan Erdoğan'ın Türkmenleri görmezden geldiğini savunan Bahçeli, "Başbakan Erdoğan peşmergeye duyduğu sevgi ve yakınlığın onda birini nedense Türkmenlere göstermemektedir. Türkmenlerin can ve mal güvenliği suikastlara kurban giderken Başbakan oralı bile değildir. Aklı fikri Barzani'ye yılışmak, gözüne girmek ve Kürdistan'ı tanıyarak petrolü elde etmektir. Enerji havzasında bulunan Türkmen kentleri peşmergenin ve tetikçilerin hedefindeyken, petrol ve doğalgaz anlaşmalarıyla acıklı ve isyan ettiren katliamları yok saymak ne insanlıkla, ne adamlıkla ve ne de milletimizin beklentileriyle bağdaşmayacaktır" görüşünü dile getirdi. 

[PAGE]

Yerel seçimler 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti olarak 24 Ocak 2013 günü Söğüt'ten başlattıkları seçim çalışmalarını büyük bir heyecan, inanmışlık ve tutarlılıkla sürdürdüklerini ve başarıyı yakalamak için her mücadeleyi vermekten kaçınmadıklarını bildirdi.  

Mahalli İdareler Seçimlerinin millet için tarihi bir imtihan olmasının yanında, çok hayati sonuçlarıyla da Türkiye'nin yakın geleceğini etkileyeceğini söyleyen Bahçeli, şunları söyledi: 

"30 Mart 2014 tarihindeki demokratik imtihanda şu soruların cevabı en açık biçimde karşılık bulacak ve billurlaşacaktır; milli ve manevi değerlerimize saygı ve sadakatin mi sözü geçecek; yoksa inkâr, yok sayma ve hakaretin saltanatı mı sürecektir? Milli kültür ve kimlik unsurlarına bağlılık ve riayet mi kazanacak, yoksa bunların aşağılanması, rencide edilmesi, küçümsenmesi mi tercih edilecektir? Milletin tümünü bağrına basan hizmet aşkı ve karşılıksız sevgi mi seçilecek; yoksa sınıf, zümre, elit, kaymak tabaka, yandaş, hısım, dünür ve hanedan çıkarları mı gözetilecektir?  

Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü mü sahiplenilecek; yoksa bölünmüş, parçalanmış ve 36 etnik kimlik tarafından markaja alınmış, ezilmiş, öğütülmüş ve makaslanmış millet fikri mi desteklenecektir? Terörü kaynağında kurutmaya ve kazımaya yemin etmiş irade mi öne geçecek; yoksa teröristlerle müzakere masalarında şeref ve haysiyetini kaybetmiş hainler korosu tasvip mi görecektir? Türk milletini var etmeye, Türklüğü yaşatmaya ve payidarlığını korumaya çalışan Türk milliyetçilerinin haklılığı mı görülecek; yoksa 'Türk diye bir şey yoktur' diyen anonim, iptidai, soyu bulanık, aklı karışık ve zihniyeti kapkaranlık simalar mı gülecektir? Bağımsızlık, onurlu yaşamak, ilkeli ve itibarlı olmak mı yükselecek; yoksa dayatma, kuşatma ve teslimiyet zincirleriyle birbirlerine sımsıkı bağlanmış ve vicdanları zifte dönmüş gafiller mi öne çıkacaktır? Türk milleti, emin olunuz ki bu iki tercihten birisini oylayacak, birisini seçecektir." 

[PAGE]

"30 Mart tarihi çok şeye gebedir" 

Bahçeli, seçimlerde AK Parti'nin vatandaşlar tarafından uyarılacağını belirterek, "İnancım odur ki bu seçimler kötü gidişe vurulacak kelepçe, talihsizlikleri önleyecek demokratik çare olacaktır. Ve bu seçimler çözülmeye, çöküşe, yıkıma, tahribata en kesif, en kat'i ve en keskin cevap üretecektir" görüşünü dile getirdi. 

Türkiye'nin bugünkü ortam ve halinin; düşünen, dürüstlüğü pusula edinen, milli hassasiyetleri olan, sağduyuyla meselelere bakan herkesi endişelendirdiğini anlatan Bahçeli, şöyle konuştu: 

"Başbakan Erdoğan'ın ayırıcı ve ayrılıkçı üslubu, hakaret dolu açıklamaları, terörizme karşı beslediği hayranlık ve muhabbeti daha ciddi badirelere yol açmadan törpülenmeli ve hak ettiği karşılığı almalıdır. Bu sebeple önümüzdeki 30 Mart tarihi çok şeye gebedir. Türkiye'nin AKP zulmünden kurtulması için 30 Mart'ı ilk çıkış kapısı olarak görüyor ve buna uygun hareket etmek için de her mücadeleyi gösteriyoruz. Anlaşılmaktadır ki, Başbakan Erdoğan Mahalli İdareler Seçimlerini bir güven oylaması olarak ele almakta ve yorumlamaktadır. Bunun için tüm kozlarını, devletin tüm imkan ve kaynaklarını siyasi çalışmalarına seferber etmektedir. Aynı zamanda 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri, sonrasında yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimleri için de prova niteliğindedir. Dahası, normal zamanı 2015 yılının Haziran ayı olan 25. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimlerinin seyri ve sonuçları hakkında da aşağı yukarı hepimize bir fikir verecektir. 

Her hal ve tavrından görülüyor ki, Başbakan'ı korku sarmıştır. Sözleri, siyasi faaliyetleri, ilişki ve irtibatlarındaki gelgitler paniklediğinin, telaşa kapıldığının, panik ataklar geçirdiğinin işaretleriyle doludur. Ancak korkunun ecele faydası dün olmadığı gibi, 30 Mart'ta da olmayacaktır. Başbakan ve partisinin layık olduğu hezimet, hak ettiği hüsran 118 gün sonra bulacak ve kanadını, kolunu kıracaktır. Bundan kaçış ve kurtuluş yoktur. 

Manevi değerlerimizi istismar eden, bölücülere umut veren, PKK'ya el uzatan iktidar partisiyle; Washington'dan icazet arayacak, siyasetini yabancılara endeksleyecek kadar çaresizliğe mahkum hale gelen ana muhalefet partisi ülkemizin önündeki başlıca takozdur. Bunların işleri güçleri germek, kamplaştırmak ve gerilim icat etmektir. AKP, CHP ve BDP birbirlerinin gıdasıdır ve biri olmazsa diğerine de gerek kalmayacaktır. 

Milletimiz içine düşürüldüğü kısır ve zararlı çekişmeden bıkmıştır. Türk milleti artık kaynaşma ve kucaklaşma aramaktadır. Kaçınılmaz hesaplaşma, bastırılamaz milli irade, yayından fırlayan ok gibi olan milli şuur 30 Mart günü Başbakan'a, pazarlık ortaklarına, yabancılardan merhamet uman zavallılara zelzele yaşatacak ve zangır zangır alayını titretecektir." 

Türk bayrağının indirilmesi ve Türklük 

MHP Genel Başkanı Bahçeli, BDP'nin Gençlik Meclisi Kongresi'nde "bir grup alçağın ve teröristin" Türk bayrağını indirdiğini anımsatarak, şeref ve bağımsızlık simgesi olan Türk bayrağına yönelik bu saldırıyı lanetlediğini ve yapanların yanına kar bırakılmamasını istediğini söyledi. 

[PAGE]

"Öyle bir süreçteyiz ki bayrağımız gölgelenmekte, kimliğimiz ezilmekte, Türklük inkar edilmekte, Türk milleti suçlanmakta ve milli değerlerimiz bir bir yıpratılmaktadır" diyen Bahçeli, Türkiye'nin, "hainlerin at koşturduğu, sürüler halinde nifak saçtığı ve provokasyonlar yaptığı bir ülke haline geldiğini" öne sürdü. 

Bahçeli, şöyle devam etti: 

"PKK'lıların ve İmralı canisinin affı hedef yapılmıştır. Zira Başbakan'ın hayallerinin hedef olduğunu açıklayan yıkımdan sorumlu Başkan Yardımcısı bu gerçeğin altını bir kez daha ve şifreli sözlerle çizmiştir. 

Başbakan hafta sonunda adeta terör estirdiği, olağan üstü hal görüntüsünden farksız Muğla ziyaretinde, bayrağımıza yönelik mütecaviz girişime ucundan kıyısından değinmiş ve şöyle demiştir; 'Yani bizim bayrağımıza tahammül edemeyen bir anlayış, bir zihniyet bu ülkede politika yapabilir mi?' Bu şekilde bir söz söylemeye en son hakkı olan, belki de hiç olmayan yegane kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Bayrağımız iniyorsa sorumlusu Başbakan'dır. PKK'lı militanlar şehirlerde kimlik kontrolü yapıyorsa suçlusu Başbakan'dır. Petrol için Türkiye'yi ve Türk milletini boru hatlarıyla değişme kalleşliği de Başbakan'a ait bir yüz karalığıdır." 

Konuşmasında Türklük üzerine medyada yer alan haberlere de değinen Bahçeli, "(Türk dediğin bir sentezdir ve Türk diye bir ırk yoktur) diyerek ağaç kovuğundan çıktığını, cami avlusunda bulunduğunu, nüfus kütüğünü Kandil'deki mağaralara yazdırdığını zımnen kabullenen, tescilli ve markalı Türk hasımlarına unvan veren, mevki kazandıran ve oraya buraya saldırtan Başbakan'dır" diye konuştu.  

"Türk demek İslam'ın kılıcıdır" diyen Bahçeli, şunları kaydetti: 

"Türk demek, Peygamberimizin övgüsüne mazhar olandır. Türk demek şereftir. Türk demek tarihtir. Türk demek Atilla'dan Mustafa Kemal'e kadar sergilenen cesaret, gösterilen atılganlıktır. Türk demek şehitliktir. Türk demek kahramanlıktır. Türk demek irfan, görkem ve kutlu bir dilektir. Türk demek milletle aynı anlamdadır. Türk demek kültürle olgunlaşmış, zaferlerle pekişmiş, acılarla perçinlenmiş, anılarla zenginleşmiş, ülkülerle yoğrulmuş devasa kudret, devasa şuur ve devasa hatıra demektir. 

Türklüğü inkar etmek en şiddetli ırkçılık ve düşmanlıktır. Ne acıdır ki, asırların vicdanı Türklüğü defalarca teyit etmiştir de içimizdeki köksüzler, vicdanları esir düşmüş ruhsuzlar hala bunu anlayamamıştır. Kıtalar, coğrafyalar, ülkeler, beşeriyet ve tüm mahlukat Türklüğü yüzyıllarca hürmetle selamlamıştır da içimizdeki batılın takipçileri, küfrün uşakları hala bunu fark edememiştir. Steplerden okyanuslara, bozkırlardan balta girmemiş ormanlara kadar Türk'ün imzası atılmış, mührü vurulmuştur da bir tek bunu Şark Meselesi'nin kuyruğuna takılan yarasa tabiatlılar idrak edememiştir. Bu da onların kirli alın yazısı, onların karın ağrısı, onların terbiye yoksunluğu ve onların utancı olarak ebediyete kadar peşlerini bırakmayacaktır." 

 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir