”Her ne kadar kırılgan olsa da bir iyileşme var”
Babacan, küresel krizle ilgili olarak, "Ruh halimiz de 3 ya da 6 ay öncesine göre daha iyi ama yine de çok ciddi riskler devam etmekte" dedi
İSTANBUL - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, küresel krizle ilgili olarak, "Her ne kadar kırılgan da olsa bir iyileşme var. Ruh halimiz de 3 ya da 6 ay öncesine göre daha iyi ama yine de çok ciddi riskler devam etmekte..." dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayelerinde, Merkez Bankasının ev sahipliğinde, İslam Konferansı Örgütünün 40. ve İSEDAK'ın 25. kuruluş yıl dönümü çerçevesinde, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezinin katkılarıyla düzenlenen "İSEDAK Üyesi ve Gözlemci Statüsü Bulunan Ülke Merkez Bankaları Guvernörleri ve Para Otoriteleri Toplantısında konuşan Ali Babacan, merkez bankası başkanları, başkan yardımcıları ve parasal kurum başkanlarıyla bir toplantı yapmanın kendisi için büyük bir onur olduğunu söyledi.
Babacan son yaşanan krizin etkilerinin herkes için bir büyük önem taşıdığını ifade ederek, şu anda yaşanan krizin muhtemelen 1929'dan bu yana yaşanan en büyük kriz olduğunu, dünya ekonomisinin 2. dünya savaşından sonra en büyük küçülmeyi yaşadığını söyledi.
Babacan "Bu kriz hakikaten boyutu açısından da derinliği açısından da devasa boyutlarda ancak bu krizin daha önce yaşamış olduğumuz krizlere benzemeyen bir yönü de var. Bu krizin çıkış noktası gelişmekte olan ülkeler değil, tam tersine gelişmiş ülkeler... Yani bu masa etrafından bulunan hiç bir ülkenin bu krizde suçu kabahati yok, tam tersine bizler bazı başka ülkelerde yapılan hataların bedelini ödüyoruz" şeklinde konuştu.
"Mali sektör henüz yeterince sağlam değil"
Ali Babacan, günümüzde bazı iyileşme işaretleri görüldüğünü ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Her ne kadar kırılgan da olsa bir iyileşme var. Ruh halimiz de üç yara 6 ay öncesine göre daha iyi ama yine de çok ciddi riskler devam etmekte... Mali sektör, finans sektörü henüz yeterince sağlam değil, tek başına ayakta duracak güce henüz ulaşmış değil, yakından baktığımızda bazı finans sektörü şirketleri ve önemli finans sektörü aktörlerini yakından izlenmesinde büyük fayda var.
Ayrıca bazı ülkelerde işsizlik oranları görülmemiş seviyelere ulaşmış durumda... ABD, Japonya ve Avrupa'ya baktığımız da şunu görüyoruz; Bu işsizlik rakamlarında sürekli rekor kırılmakta... Bu neden önemlidir? İşsizlik oranlarının yüksek olması pek çok ülkede büyümeyi baskı altına alacaktır. Bunun sonucunda da şöyle bir durum oluşacaktır; Büyüme yavaş olduğu için yüksek işsizlik oranı var ama yüksek işsizlik oranı tek başına önümüzdeki yıllardaki büyüme oranlarının düşük olmasının en önemli nedeni... Ekonomik üretim, büyümenin birinci faktörü ama insanlar işsizlik tehdidi ile karşı karşıya kaldıklarında normal harcama seviyelerine kolaylıkla dönemiyorlar."
"Asya için gelecek hiç de fena görünmüyor"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, parasal gevşetmenin sone erdirilmesi, bunların zamanlamasının çok önemli olduğunu belirterek "Eğer gereğinden daha erken sona erdirilirse büyümeyi durdurabilir. Çok uzun sürerse finansal sürüdürülebilirlik bazı ülkelerde borç sürdürülebilirliği ya da fiyat istikrarını etkileyebilir"dedi.
"İSEDAK Üyesi ve Gözlemci Statüsü Bulunan Ülke Merkez Bankaları Guvernörleri ve Para Otoriteleri Toplantısında konuşan Babacan, endişe alanlarından birini iyileşmenin eşit olmayacağı düşüncesinin oluşturduğunu, dünyanın bazı bölgelerinin diğer bölgelerinden çok daha hızlı iyileşeceğinin düşünüldüğünü söyledi.
Babacan, "Asya için gelecek hiç de fena görünmüyor. ABD muhtemelen önümüzdeki yıl itibariyle büyüme dönemine girecek ama Avrupa bunları epey geriden takip edecek" dedi.
Bir başka endişenin emtia fiyatlarından kaynaklandığını söyleyen Babacan,"Bizce emtia fiyatlarının tahmin edilmesi çok zor olmaya devam edecek, dünyanın farklı bölgelerindeki büyümelere göre önümüzdeki dalgalanmalarını sürdürecek" diye konuştu.
Pek çok ülkenin farklı stratejilerle krizle baş etmeye çalıştığını, çok sayıda mali canlandırma planı uyguladığını anlatan Babacan, şunları kaydetti:
"Parasal gevşetme politikaları uygulandı ve finans sektörüne ilişkin hiç görülmemiş tedbirler önlemler alındı. Şimdiye kadar her şey iyi gidiyor gibi ama bunun uzun vadeli sonuçlarına da bakmak lazım. Ülkelerin çıkış stratejilerini mutlaka yakın takip etmek lazım. Canlandırmaların sona erdirilmesi ve bunun zamanlaması çok önemli mali denetimlerinin de sona erdirilmesinde zamanlama çok önemli. Eğer bunlar gereğinden daha erken sona erdirilirse büyümeyi durdurabilir çok uzun sürerse finansal sürdürülebilirlik bazı ülkelerde borç sürdürülebilirliği ya da fiyat istikrarını etkileyebilir. Finans sektöründe bir de zaten var olan ahlaki tehlike sorunun daha derinleşmesine yardımcı olabilir."
Çıkış stratejilerinin bundan dolayı bütün ülkeler için büyük önem taşıyacağını ifade eden Babacan, "Bütün ülkeler için ayrı ayrı bu zamanlama önemli ama yine de bunların zamanlamasının bir küresel eşgüdümü yapılmalı. Ancak böylelikle benzen sonuçlar alabiliriz. Eğer bu çabalardan koordinasyon sağlanmazsa dünya çapında iyileşmede yeterli düzey sağlanamayabilir" dedi.
"G-20'nin önem kazanmasından çok memnunuz"
G-20'nin önem kazanması ve etkisini artırmasından çok memnun olduklarını belirten Babacan, krize teker teker yaklaşarak hiçbir şeyin çözülemeyeceğini kaydetti.
Ali Babacan, "Hepimizin geniş tabanlı çok taraflı kurumlar oluşturmamız ve burada birlikte oluşturulmuş bazı çabalarla bu krizle baş etmemiz gerekir. G-20 sonuçlarından çok memnununuz çok iyi sonuçlar elde edildi" diye konuştu.
G-20'nin sadece gelişmiş ülkelerin endişelerini ele almadığını gelişmekte olan ülkeler ve farklı kıtaları da temsil ettiğini söyleyen Babacan, "G-20 üyesi olamayan ülkelerin bile kararların pek çoğunu iyi kararlar olarak nitelendirdiklerini görüyoruz. Biz Türkiye olarak, çok açığız görüşünüz öneriniz varsa lütfen bize iletin bizde İKÖ üyelerinin bu görüşlerini G-20 toplantılarında dile getirmeye hazırız. Bunu yapmak için size söz veriyorum. Bu kanal bütün İKÖ üyelerine açıktır. G-20 toplantılarından herhangi bir şey söylemek istiyorsanız bunun sizin için seslendireceğiz" şeklinde konuştu.
Toplantı tekrarı temennisi
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, bu toplantı sonucunda, İstanbul Konferansı Teşkilatı (İKT) üyeleri arasında ortak bir görüş oluşması ve her yıl düzenli olarak bu toplantıların yapılmasının kabul edilmesini dilediklerini kaydetti.
Babacan, İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) üyesi ve gözlemci statüsü bulunan merkez bankaları guvernörleri ve para otoriteleri toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 2001 yılındaki kriz sonrasında yaptığı çalışmalara ilişkin bilgi verdi.
2006 yılında her şeyin yoluna girdiğini ve bu yılın sonunda yaptıkları stres testlerinin, bankacılık sisteminin sağlam olduğunu kanıtladığını kaydeden Babacan, kriz başında bankacılık sisteminde sermaye yeterliliği oranının oldukça yüksek seviyede bulunduğunu, sonrasında da yüksek olmaya devam ettiğini ve şu anda bu oranın yüzde 18 seviyesinde bulunduğunu söyledi.
Babacan, kriz sırasında bankalara ekstra bir desteğin verilmesine ihtiyaç duymayan Türkiye'nin krizi oldukça güçlü atlattığını ancak ticaret alanında bir miktar sıkışıklık yaşandığını anlatarak, bunun sonucunda bu yıl için Türkiye ekonomisinde yaklaşık yüzde 6'lık bir küçülme, 2010 yılında ise bir toparlanma ile yüzde 3,5'luk büyüme beklendiğini hatırlattı.
Bütçe açığı konusunda ise, art arda 4 yıl bütçe açığının düşük seyrettiğini, ancak bu yıl vergi gelirlerindeki düşüş ve bazı mali canlandırma önlemleri nedeniyle açığın yüzde 6,6 olacağını kaydeden Babacan, bu bütçe açığını 2010 itibariyle düşürmeye başlayacaklarını, önümüzdeki yıl yüzde 4,9'u, 2012'de GSYH'nın yüzde 3,2'sini hedeflediklerini dile getirdi.
"Bütçe açığının yüzde 6,6'ya çekilebildi"
Ali Babacan, "Mali daralmayı şimdiden başlattık ve eylül sonu itibariyle bütün canlandırma programlarını bitirdik. Ama bunun da ötesinde hem gelirleri artırmak hem de harcamalarda tasarruf yapmak için çeşitli önlemler almaya başladık" diyerek, bu önlemler sayesinde bütçe açığının yüzde 6,6'ya çekilebildiğini söyledi.
Daha yüksek bütçe açığı olduğu takdirde, bunun Hazine'nin, iç piyasadan daha fazla borçlanmasını gerektireceğini belirten Babacan, Türkiye'de ekonominin özel sektöre dayalı olduğunu ve kamu borçlanması ihtiyacını azaltarak, bankacılık sisteminden özel sektörün daha fazla kredi temin etmesini sağlayacaklarını anlattı.
Orta vadeli program kapsamında 2011 itibariyle bir mali kural başlatacaklarını ve mali dengeler için uzun vadeli bir hedef belirleneceğini ifade eden Babacan, "Bu uzun vadeli hedef, aynı zamanda bizim borç/GSYH oranımıza tekabül edecek. Yani ilk defa uzun vadeli bir öngörülebilirlik başlatacağız Türkiye'de. Tarihimizde ilk defa ülkenin mali açıdan nereye gideceğini çok önceden öngörebileceğiz ve iyi yıllarda ne kadar tasarruf edip kötü yıllarda bunu nasıl harcayabileceğimizi de hesaplayabileceğiz" şeklinde konuştu.