HIV 31 yaşında!
İSTANBUL - HIV (Human Immunodeficiency Virus -İnsan Bağışık Yetmezlik Virüsü) bundan tam otuz yıl önce, ilk kez 1 Aralık 1981 yılında tanımlandı. Adından da anlaşılabileceği gibi, insan bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve tedavi alınmadığı durumda etkisiz hale gelmesine neden olan bu virüs ile bağışıklık sistemi etkilenen vücut, normalde kolaylıkla direnç gösterebileceği hastalık etmenlerine açık ve savunmasız hale geliyor. İlk tanımlandığı günden itibaren üzerinde çalışılan ve mücadele edilen bu virüsle ilgili, tanımlanmasından 7 yıl sonra düzenlenen uluslar arası bir kongrede, 1 Aralık tarihi "korunmayı ve farkındalığı" arttırmak amacıyla "Dünya AIDS Günü" ilan edildi. "Kırmızı Kurdele", "AIDS'i biliyorum, AIDS'e karşı korunuyorum ve AIDS'ten ölenlere saygı duyuyorum" anlamı ile HIV/AIDS'in simgesi oldu.
Türkiye'de ise ilk HIV vakası 1985 yılında açıklandı. Ne yazık ki o dönemde HIV'i baskılayan tedavilerin olmaması, bilgisizlik, ön yargılar, ihlaller, tecrit ve yalnızlık, bu ilk tanının yaşamını son derece olumsuz etkiledi.
Ancak aradan geçen yıllar içerisinde HIV/AIDS Dünya Sağlık Örgütü tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılarak kronik hastalıklar listesine alındı. 1996'dan bu yana mevcut gelişmiş ilaç seçenekleriyle kontrol altında tutulabilir hale geldi. Bilim çevreleri, HIV pozitiflerin tedavilerine erişebildikleri ve devam ettikleri sürece işlerine, okullarına, yaşamlarına devam edebileceğini, gerekli önlemlerle bebek sahibi olabileceklerini kanıtladı.
Bilgi ve bilinç HIV'den korunmanın anahtarıdır
"AIDS Acquired Immune Deficiency Syndrome) HIV tarafından oluşturulan, Türkçe'de "Edinilmiş Bağışık Yetmezlik Sendromu" olarak adlandırılan bir hastalıklar bütünüdür. AIDS; HIV adlı virüsün insan vücuduna girmesinden sonra tedavi olanaklarından yararlanılmadığı durumda ortaya çıkan hastalıklar bütününü tanımlar.
Ne yazık ki, HIV'in insan hayatı üzerindeki bu otuz yıllık yolculuğunda en çok öne çıkan ve önyargılar yaratan kavram AIDS olmuştur. Bilgi ve bilgilendirme eksikliği, çeşitli toplumsal normların baskıcılığı ve farkındalık yoksunluğu nedeniyle HIV/AIDS tanısı almış kişiler uzun yıllar toplum, kimi zaman devlet ve hatta medya tarafından ayrımcılığa maruz kalmışlardır.
İlk tanının konduğu günden bugüne kadar, otuz yıl boyunca, HIV/AIDS bilimsel gelişmelerle kontrol altına alınabilir noktaya gelirken, yaratılan önyargı ve korkularla mücadele etmek çok daha zor ilerlemiştir.
Ama artık günümüzde artan bilinç ve HIV/AIDS konusunda çalışan kişi ve kurumların çabalarıyla gerçeklere daha sağlıklı ulaşabiliyoruz. Örneğin; ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından 12 Mayıs 2011 günü açıklanan sonuçlarında, HIV pozitif bir kişinin etkili bir antiretroviral (HIV'i baskılayan) tedavi rejimine bağlı kalması durumunda, HIV pozitif olmayan eşlerine HIV bulaştırma riskinin %96 oranında azaltılabileceğini göstermiştir.
HIV'den korkma, bilgisizlikten kork!
Bugün dünyada tahmini olarak 34 milyon kişi HIV ile yaşıyor ve bunların %48'i kadın. Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) ve UNAIDS (Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı)'nın 28 Eylül 2010 tarihinde yayınladığı raporunda; 10 ülkeden toplanan verilere göre HIV pozitif kişilerin % 60'dan fazlası HIV statülerini bilmediği yer alıyor. Bunun sonucu olarak da birçok kişi çok geç bir aşamada tedaviye başlıyor.
Oysa; tedaviye erişimi olan HIV pozitifler sağlıklı ve kaliteli bir şekilde günlük yaşantılarına, eğitim görme ve çalışma hayatlarına devam edebilmekte, evlenebilmekte ve gerekli önlemlerle çocuk sahibi olabilmektedirler.
Dünya Sağlık Örgütü gerçek sayıları tahmin etmek için izleme – değerlendirme sistemlerinin güçlü olmadığı ülkelerde resmi rakamların 7, 10 ve 20 ile çarpılması gerektiğini ön görüyor. Buna göre Türkiye'de 50 bin kişiye yakın HIV ile yaşayan olduğu tahmin ediliyor.
Olumlu gelişmelerin yanı sıra Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu bölgede, yeni vaka sayılarında ciddi oranda artış olduğu gözlenmekte ve bu ülkemize de yansımaktadır. Olumsuz tutum içinde olan ülkelerde HIV ve AIDS; bilgisizlik, ayrımcılık ve damgalama nedeniyle hızla yayılmaya devam etmektedir.
T.C. Sağlık Bakanlığı Haziran 2011 resmi verilerine göre Türkiye'de 5.225 kayıtlı HIV vakası bulunmakta ve verilere göre her yıl ortalama % 130 artış olduğu gözlenmektedir. HIV pozitif kişiler arasında enfekte olmuş toplumun her kesiminden insanlar vardır.
Haziran 2011 tarihindeki verilere göre 2000 yılında Türkiye'de yeni vaka sayısı 158 iken, 2004'te 210, 2007'de 376, 2011 yılında ise yeni tanı sayısı 699 olmuştur! 2012 yılı için ise 900 ile 1000 kişi arasında bir sayı beklenmektedir.
Türkiye'de mevcut Sağlık Bakanlığı verileri değerlendirildiğinde, toplamda 1999 – 2010 yılları arasında HIV ile enfekte olan kadınların sayısı 271 kişiden 1.232 kişiye, erkeklerde ise 712 kişiden 2.945 kişiye çıkmıştır. 1999'dan, Haziran 2010 tarihine kadar HIV ile enfekte olan kadınların sayısı 4.54 kat artarken, erkeklerde 4.13 kat artış göstermiştir.
HIV ile yaşama Merhaba
İlk HIV tanısı bundan tam otuz yıl önce 1 Aralık 1981 yılında kondu. Otuz yıldır dünya üzerinde ve kimi zaman bedenlerimizde onunla yaşıyoruz.
1 Aralık HIV'in hayatımıza girdiği gün. Bu nedenle biz HIV'in ortaya çıktığı günü önemsiyoruz. İlk tanımlandığında panik, korku ve endişeye neden olan HIV; ahlaksızlık olarak tanımlanan HIV; ayrımcılığa, dışlanmaya maruz bırakan HIV; en önemlisi geçmişte öldüren HIV artık; farkındalık, mücadele, dayanışma, önyargı ve tabuların tartışılmasını ve pozitif bir yaşam kazandırdı insanlığa. Şimdi bize düşen görev HIV'den korkmak değil, erken tanı ve tedavi için test yaptırarak, korunmaktan sonraki ikinci önlemimizi almaktır. Unutmayalım ki, HIV diğer bulaşıcı hastalıklardan farklı ya da daha kötü değildir.
Bu yüzden 1 Aralık'ta HIV'le ilgili gerçekleri öğrenip, korunarak, düzenli test yaptırarak ama en önemlisi HIV ile yaşanabileceğini kabul ederek, HIV ile ve birlikte bir yaşama "merhaba" diyoruz!