Hrant Dink cinayetinde 2 sanığa tahliye
Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin davada tutuklu sanıklardan polis memuru Zenit ve komiser yardımcısı Mumcu tahliye edildi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin 34 sanığın yargılandığı davada, tutuklu sanıklardan Özkan Mumcu ve Muhittin Zenit'in tahliyelerine karar verildi.
İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden duruşmada, sanıklar savunma yaparak, tahliye talebinde bulundu.
Savunma yapan sanıklardan dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı Ercan Demir, davanın sanıklarından Engin Dinç ve Erhan Tuncel'in beyanları ile Devlet Denetleme Kurulu raporu ve İstanbul Emniyetinin iddiaları doğrultusunda suçlandığını belirterek, F4 raporunda sadece kendisinin imzası varmış gibi davranıldığını, o raporda imzası olan alt kademede görevli 3 kişinin tutuklanmasına rağmen, belgeyi imzalayarak onay veren Engin Dinç'in tutuklanmadığını söyledi.
Duruşmada beyanı sorulan tutuklu sanıklardan eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de Türkiye'de 2 yıldır yaşanan sürecin hukuk dışı olduğunu ve onlarca hukuk dışı suçlamayla karşılaştığını öne sürerek, "Bu suçlamalar içinde en ağır olanı Hrant Dink cinayetiyle ilgili olanıdır." dedi.
Akyürek, Hrant Dink'in yaşamına devam etmesinin, burada bulunmasından daha önemli olduğunu ve Dink ailesinin yaşadıklarının, 14 aydır tutuklu olmasıyla kıyaslanamayacağını anlatarak, "Burada yargılanmaktan rahatsız olmam söz konusu değil. Dink'in öldürülmesini İstanbul İstihbarat Şube Müdürü'nü değiştirme amacına ulaşmak için planladığım iddiası, akla hayale sığmaz. Üzerinden 10 yıl geçti. Ülkenin bu konjonktüründe, bazı kişiler makam kapmak, makamdan olmamak, hapisten kurtulmak için hakkımda iftirada bulunmuşlardır." diye konuştu.
"Görev ve yetki yoksa sorumluluktan bahsedilemez"
İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğüne 17 Şubat 2006'dan sonra, 8 Mart'ta atanmasına rağmen, cinayet süreciyle ilgili tarafına suçlamalar yöneltildiğini ve 3 yıl İstanbul'da görev yaptığı halde tüm sorumlulukların kendisine yüklendiğini ileri süren Akyürek, "Bu da iddianameyi tartışmalı hale getirmiştir. Görev ve yetki yoksa sorumluluktan bahsedilemez. Cinayet öncesi Trabzon Emniyet Müdürü olarak İstanbul Emniyeti ve İstihbarat Daire Başkanlığına bilgi verdiğim halde cinayetin sorumlusu olduğum belirtiliyor. Hiçbir işlem yapmayanların sorumlu tutulmamasını anlayamıyorum. Haksız bir şekilde tutuklandığımı düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Beyanda bulunan tutuklu sanıklardan eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ise 4 tanesinden tutuklu olduğu 8 davası bulunduğuna işaret etti.
25 yıllık görev sürecinde hiçbir idari-adli soruşturma geçirmediğini aktaran Yılmazer, "Fakat bir anda değişen siyasal konjonktüre bağlı olarak, yapılan ilgili, ilgisiz tüm operasyonlarda varım. Fiilen savunma hakkımı kullanamaz hale getirildim. En önemlisi Hrant Dink soruşturmasıdır. Bu cinayet 10 yıldır her yönüyle tartışılmıştır. Bütün evrakları da kamuoyu bilgisi dahilindedir." dedi.
Yılmazer: "Evraklara dönüştürdüğümüz faaliyetler olsaydı cinayet olmazdı"
Soruşturmada görevlendirilen hiçbir müfettişin kendileriyle ilgili suç unsuru bulmadığını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İstanbul ve Trabzon yönünden eksik soruşturma kararı verdiğini iddia eden Yılmazer, iddianamenin amacının gerçeği ortaya çıkarmak olmadığını öne sürdü.
Soruşturma kapsamında ilk ifadesini 4 Aralık 2014'te verdiğini, çok yorgun olduğunu, savcının diretmesine rağmen beyanlarını zabta doğru geçirtmediğini ve basına da yansıyan ilk ifadesindeki hiçbir beyanın kendisine ait olmadığını savunan Yılmazer, "buna rağmen tutuklanmaya sevk edilmediğini ve her şeyin sözde istihbarat başkanları tarafından hazırlanan ek rapora dayandığını" iddia etti.
Koruma tedbiri alma görevinin ilin görevi olduğunu ve İstihbarat Daire Başkanlığının 81 ili ilgilendiren hususlarda koordinasyon görevi bulunduğunu savunan Yılmazer, görevli olduğu ve suçlamalara konu C5 şubesinin önceki isminin C2 şubesi olduğunu, biri komiser ikisi memur 3 kişinin çalıştığını ve bu şubenin isminin yasal mevzuat doğrultusunda değiştirildiğini söyledi.
Yılmazer, Trabzon'dan İstanbul'a giden belgenin somut bilgiler içeren çok ciddi belge olduğu ve bu belgeye göre Dink'in korunmasının gerektiğini anlatarak, şöyle konuştu:
"İstanbul hiçbir çalışma yapmamış. C2'dekilere görev verdim. 3 kişiyken 6 kişi oldu orası. Yönetmelik değiştiği için ismi C5 oldu. Tescilli bir şekilde gerçekleşen görevdir. Evraklara dönüştürdüğümüz faaliyetler yapılmış olsaydı Hrant Dink cinayeti olmazdı. Kasıtlı tavır var. Ergenekon operasyonlarından sonra azınlıklara ve Kürt vatandaşlarımıza yönelik tehditler bıçak gibi kesilmiştir. Kaynak bellidir. Bu görevlendirmede, kaynağa yönelik çalışma gerçekleşmiştir. O dönemde tek faili meçhul suç yaşanmamıştır. Nasıl çırpındığıma, neler yapmaya çalıştığıma bakan şahit oldu. İstanbul'da göreve başladım. Hiçbir kurumda, benim gösterdiğim hassasiyeti gösteren tek bir şahıs yoktur. Sonra her şey benim aleyhime döndü. Şiddet içerikli takibi ve önlemeye yönelik çalışmalarım nedeniyle böyle oldu. İddianameyle gerçekler saklanmıştır ve kasıtlı bir şekilde adli makamlar yanıltılmıştır."
Mahkemenin ara kararı
Sanıkların beyanlarının alınmasının ardından duruşmaya bir süre ara veren mahkeme heyeti, akşam saatlerinde yeniden başlayan duruşmada taleplerle ilgili ara kararını açıkladı.
Heyet, reddi hakim talebi konusunda inceleme yapılarak bir karar verilmek üzere, duruşmanın sesli ve görüntü kayıtlarının yazılı hale getirilmesinden sonra talebin incelenmesine, reddedilmesi durumunda bir üst mahkeme olan İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilmesine hükmetti.
Tutuklu sanıklardan Özkan Mumcu ve Muhittin Zenit'in, dosyaya tensip aşamasından sonra giren bilgi ve belgelere göre, tutuklu kaldıkları süre ve ileride suç vasfının değişmesi ihtimaline binaen tahliyelerine hükmeden heyet, bu sanıklar hakkında yurt dışına çıkış yasağından oluşan adli kontrol tedbiri uygulanmasını da kararlaştırdı.
Diğer tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına hükmeden heyet, duruşmanın 24, 25 ve 26 Mayıs tarihlerinde yapılmasına karar verdi.