İç denetim faaliyetlerinde bağımsızlık ve önemi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hakan AYDEMİR / İç Denetçi

İç denetim mesleği ülkemizde müfettişlik ve iç kontrol mekanizmaları ile başlamış, yıllar geçtikçe kendi geleneklerini ve kültürünü geliştirme yolunda önemli başarılar elde etmiş bir meslektir. İç denetim birimleri ülkemizde uzun bir dönem işletmelerin iç süreçlerinin ilgili iç ve yasal mevzuata uygunluğunun denetlenmesi kapsamında faaliyetlerini sürdürmüştür. Sonraki yıllarda iç denetim mesleğindeki uluslararası gelişmeler ve Türkiye’nin hızlı gelişimine ayak uydurarak, klasik teftiş uygulamalarında olduğu gibi geçmişi denetlemek yerine, geleceğe yönelik risk esaslı denetim anlayışı hâkim olmuştur. Kurumlarda İç Denetim faaliyetlerinden sorumlu fonksiyonun ve iç denetçilerin sahip olması gerek en önemli unsurlarından biri de bağımsızlıktır. İç denetim faaliyetlerinin kurum içi bağımsızlığının sağlanmasında en önemli faktör yönetim kurulunun tavrıdır. İç denetim faaliyetleri, kapsam, icra ve raporlama konularında her tür müdahaleden ve kapsam sınırlamasından uzak olmalıdır. İç denetim birimleri öncelikle denetim komitesine ve onun aracılığı ile yönetim kuruluna karşı sorumlu olmalıdır. Bu bağlamda tam bağımsızlığın sağlanması için, İç Denetim Yönetmeliği, risk bazlı iç denetim planı, iç denetim yöneticisinin atanması ve görevden alınması gibi konuların onayı da yönetim kurulunun sorumluluğunda olmalıdır. İç denetim raporlarının,  fonksiyonel olarak yönetim kuruluna veya denetim komitesine, idari olarak ise CEO veya genel müdüre raporlanması sektörde ideal bir yapılanma olarak kabul edilir. Sonuç itibariyle iç denetim biriminin doğrudan yönetim kuruluna bağlı olması ve fonksiyonel olarak yönetim kurulu ile denetim komitesine raporlama yapması, biriminin bağımsızlığını kuvvetlendireceği gibi yönetim kurulunun, kurumun etkin bir risk yönetimi ve iç kontrol sistemine sahip olması yönündeki sorumluluğunu da yerine getirmesine fayda sağlayacaktır.