İflas erteleme sürecindeki şirketlerin vergi borçlarından yeminli mali müşavirler sorumlu tutulabilir mi?

Yılmaz SEZER / Güncel&Laviale Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Bilindiği üzere iflas erteleme kurumu 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun “Erteleme Tedbirleri” başlıklı 179/a maddesi hükümlerinin uygulanmasıdır. İflasın ertelenmesi kurumunun temel amacı, iflası istenmiş olan bir sermaye şirketinin mali durumunun düzelmesi ihtimali bulunuyorsa, gerekli tedbirleri alarak şirkete toparlanma, yeniden üretim ve istihdam yaratma imkânı vermektir. Süreç sırasında iyileştirme projesine uygun olarak ticari faaliyete devam edilmektedir. Süreç sonunda başarıya ulaşılabilir, ödemeler yapılabilir ve ticari hayata devam edilebilir veya başarı sağlanamayarak iflas ya da konkordato sürecine de gidilebilir.

Aynı kanunun “Erteleme Kararının Etkileri” başlıklı 179/b maddesi ile ise, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takibin yapılamayacağı ve evvelce başlamış takiplerin duracağı; bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetlerin işlemeyeceği hüküm altına alınmıştır.

Yukarıda yer alan hükümlerden de anlaşılacağı üzere iflasın ertelemesi sürecinde şirketlere (6183 sayılı Kanun kapsamında olan) vergi ve SSK ödemelerinden dolayı da takip yapılamamaktadır. Dolayısıyla iflas erteleme sürecinde bulunan şirketler mevcut vergi borçlarını veya iflas erteleme sürecinde oluşan vergi borçlarını ödemeyebilmekte, idare de iflas ertelemesi nedeniyle haciz yapamamaktadır.

Bu durumda iflas erteleme sürecinde bulunan şirketlerin vergi borçlarının nasıl tahsil edileceği sorusunu gündeme getirmektedir.

İflas erteleme sürecinde bulunan şirketlerin bankalara olan borçları da diğer borçları gibi tahsil edilememektedir. Ancak bankalar, almış oldukları kefil veya müteselsil kefillerin üstüne gitmek suretiyle alacaklarını tahsil edebilmektedirler. Bankaların mevcut borçlarını kefiller üzerinden tahsil etmesi, vergi borçlarının da mükellefle müteselsil sorumluluğu olan yeminli mali müşavirler tarafından tahsil edilip edilemeyeceğini tartışılır hale getirmiştir.

3568 sayılı Serbest Muhasebeci Malî Müşavirlik ve Yeminli Malî Müşavirlik Kanunu'nun tasdik ve tasdikten doğan sorumluluk başlıklı 12. Maddesi'nde “Yeminli mali müşavirlerin yapmış oldukları tasdikin doğruluğundan sorumludurlar. Yaptıkları tasdikin doğru olmaması halinde, tasdikin kapsamı ile ilgili sınırlı olmak üzere, ziyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Yeminli mali müşavirler yaptıkları tasdikin kapsamını düzenleyecekleri raporda açıkça belirtirler” hükmü yer almaktadır.

Yine söz konusu kanuna bağlı olarak çıkarılan yönetmeliğin yeminli mali müşavirlerin sorumluluğunun düzenlendiği 20. Maddesi'nde ise “Yeminli mali müşavirler inceledikleri ve sonucunda tasdik raporu düzenledikleri konu ve belgelerin gerçeği yansıtmamalı ve doğru olmaması halinde, ziyaa uğratılan vergilerden ve kesilecek cezalardan Vergi Usul Kanunu ve 3568 sayılı Kanun hükümleri uyarınca mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Bu sorumluluğun yerine getirilmesinde Borçlar Kanunu'nun Tam Teselsül hükümleri uygulanır” hükmü yer almaktadır.

Yukarıda açıklanan yasa ve yönetmelik hükümleri değerlendirildiğinde vadesinde ödenmeyen kamu alacaklarından dolayı yeminli mali müşavirlerin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaları çok açık ve net olarak mümkün değildir.

Ancak yine aynı mevzuat hükümleri çerçevesinde tasdik raporu kapsamındaki işlemler nedeniyle vergi ziyaaına neden olunması ve ceza kesilmiş olması söz konusu vergi ve cezalarında iflas erteleme sürecinde bulunan şirketten tahsil edilememesi halinde, yeminli mali müşavirlerin, ziyaa uğratılan vergi ve ceza ile ilgili sınırlı olmak üzere sorumlu tutulabilecekleri düşünülmektedir. Bu sorumluluğun meslek kanununun öngördüğü şekilde raporda belirtilmesi gereken tasdik kapsamı ile sınırlı olması gerekmektedir. Bu nedenle meslektaşlarımızca hazırlanan tasdik raporlarında tasdik kapsamın sınırlarının mutlaka belirtilmesi yerinde olacaktır.