İhracatta kümelenme modeli olarak dış ticaret şirketleri...
Gence KAYACIK - Kurumsal Finansman Uzmanı
1970'li yılların başından itibaren başlayan ekonomik durgunluk ve petrol krizleri, ölçek ekonomisinin avantajlarından faydalanmak üzere devasa boyutlara ulaşan ama bu yüzden kriz ortamlarına uyum sağlayacak hareket kabiliyetine haiz olamayan büyük işletmeleri çok olumsuz şekilde etkilemiştir ve bu yüzden dünya ekonomisinin büyüme oranı aşırı şekilde düşmüştür.
İşte böyle bir konjonktürde, istihdama sağladıkları katkı ve üretimdeki dominant payları göz önüne alınarak KOBİ'lerin gerek ekonomik gerekse de sosyal açıdan önemi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerce daha fazla anlaşılmaya başlamıştır.
Bu bağlamda, ülke ihracatının konjonktürel dalgalanmalardan etkilenmeyerek artması ve böylece ülke ekonomisinin gelişiminin sağlanması için KOBİ'lerin Genel Ticaret Şirketleri (Sogo Shosha'lar) bünyesinde örgütlenmeleri amacıyla 1890 yılından itibaren uygulanan Japon modeli 1974'de İtalya'da, 1975'de Güney Kore'de, 1976'da Brezilya'da ve 1982'de ABD'de bazı değişiklikler ile uygulanmaya başlamıştır.
Ülkemizde ise 24 Ocak 1980 Kararları ile serbest piyasa ekonomi modelinin benimsenmesiyle devreye alınan ihracatı teşvik politikası kapsamında ihracatta örgütlenme modeli olarak dış ticaret şirketleri (sektörel dış ticaret ve dış ticaret sermaye şirketleri olarak) uygulanmaya konmuştur.
Amaç; ilgili tebliğlerde belirtilen şirket kuruluşuna, pazarlama ve ihracat performansına ilişkin esaslara uyum sağlayan dış ticaret şirketleri altında bir araya gelen KOBİ'lerin bu şirketlere sağlanan Eximbank kredileri, ihracat - vergi ve gümrük mevzuatları yönünden destek ve kolaylıklardan faydalanarak yönetim, pazarlama, maliyet ve finansman avantajları elde etmesi ve böylece ihracata yönlendirilmelerinin sağlanmasıdır.
İstatistiki olarak incelediğimizde, ülkemizde dış ticaret şirketlerinin özellikle tekstil ve hazır giyim sektöründe yoğunlaştığını görürüz. Bugün gelinen noktada ise İSO'nun yayınladığı en son sektör raporuna göre, giyim eşyası imalat sanayinin net döviz kazancının 2005 yılından bu yana 10 milyar doların üzerinde kalması ve sektörün en yüksek net döviz kazancını sağlayan imalat sanayi kolu olma özelliğini sürdürmesine rağmen, sektöre ait üretim değeri, katma değer ve yatırım değerlerinin genel imalat sanayi içindeki paylarının 2000'li yılların başlarından itibaren gerilediği belirtilmiştir.
Buna ilaveten, Türk tekstil ve hazır giyim ihracatçılarının karlarının artan girdi maliyetleri yüzünden düştüğü, yoğun rekabet içerisinde alıcılar ve mümessilleri tarafından dikte ettirilen 'hedef fiyatları' tutturabilmek için fiyat kırdıkları, mal mukabili ve vadeli satışlar gerçekleştirmek zorunda kaldıkları, böylece ortaya çıkan finansman ihtiyaçlarının Türk finans sektörünce yeterince karşılanmaması sebebiyle "Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar"da yapılan "ihracat bedellerinin tasarrufu serbesttir." yönündeki değişikliğin sağladığı rahat ortamda alıcıların çalıştıkları yabancı bankaların ve mümessillerin yüksek komisyonlar karşılığı sağladıkları finansman paketlerinden faydalandıkları günümüz realitesidir.
Dış ticaret şirketlerinin de kuruluş amaçlarını yerine getiremeyerek ortaklarını ve üyelerini sadece KDV iadesi teşvikinden faydalandıran ve de bu teşvikin maddi sınırları içerisinde KOBİ'lere finansman desteği sağlayan bir hüviyet kazandıkları açıktır.
Bu şartlar altında, KOBİ'lerin ihracat - pazarlama kabiliyetlerinin arttırılması, finansman ihtiyaçlarının karşılanması, faiz yüklerinin azaltılması ve kayıtdışılığın ortadan kalkması için dış ticaret şirketleri modelinin diğer ülkelerdeki örneklerinin zaman içerisindeki gelişimi dikkate alınarak yeniden yapılandırılması gerekmektedir.
Bu çerçevede, yapılacak düzenlemelerle bir an önce dış ticaret şirketlerindeki hiçe yakın kontrole tabi sahiplik yapısının önüne geçilerek Japon modelinde olduğu gibi sadece Türkiye'nin belli başlı holdinglerinin bu şirketlerde ana hissedar olmasının sağlanması, ABD modelinde olduğu gibi bankaların bu şirketlerde hissedar olmasının sağlanması, bu şirketlerin lisanslamaya tabi olması, Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun bu şirketlerin kuruluş - faaliyet izinlerinin verilmesi ve düzenleme - denetiminden sorumlu olmasının sağlanması elzemdir.
Türkiye'nin belli başlı holdingleri tarafından kurulmasına izin verilen ve onların patronajında olan, alanlarında uzman profesyonelleri istihdam eden, güçlü organizasyonel yapısıyla yüksek pazarlama imkanlarına sahip olan, üyelerinin ihracat gelirlerine dayalı nakit akışını tamamen kontrol etmesi sonrasında üyelerinin ihtiyaç duyduğu ticaret finansmanını ortağı olan bankaların risksiz şekilde sağlamasına imkan veren az sayıdaki dış ticaret şirketinin, üyeleri olacak KOBİ'lerin ihracat faaliyetlerine katacakları katma değer açıktır.