İkinci Ergenekon davasının 3. duruşmasında tartışma

Mahkeme Başkanı Şengün ile tutuklu sanıklardan gazeteci Tuncay Özkan arasında tartışma yaşandı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

İSTANBUL - İkinci Ergenekon davasının 3. duruşmasında Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile tutuklu sanıklardan gazeteci Tuncay Özkan arasında  tartışma yaşandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salondaki duruşmaya, birleştirilen ikinci ve üçüncü davaların 53 tutuklu sanığından gazeteci Tuncay Özkan, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek'in de aralarında bulunduğu 49'u katıldı.

Duruşmada, toplam 55 tutuksuz sanıktan emekli orgeneraller Hurşit Tolon ve Tuncer Kılınç ve Kemal Yavuz ile eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, gazeteci-yazar Yalçın Küçük, eski 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ferit Bernay ile eski Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Abbas Yurtkuran'ın da aralarında olduğu 32'si hazır bulundu. Tutuklu sanıklar Mehmet Haberal, Levent Ersöz, Fahri Kepek ve Fatih Hilmioğlu ise duruşmaya gelmedi.

Avukatlar: İddianameler okunmasın

İkinci "Ergenekon" davasına katılan avukatlar, iddianamelerin okunmamasını istedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Köksal Şengün, tutuklu ve tutuksuz sanıkların kimlik tespitlerinin ardından iddianamenin okunmasına geçilmeden sanık ve avukatlara söz verdi.

Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın avukatı Hasan Gürbüz, 2 iddianamenin 3 bin 500 sayfa olduğunu belirterek, iddianamelerin herkes tarafından okunduğunu ve internet ortamında da bulunduğunu söyledi.

Tutuklu sanık Adil Serdar Saçan'ın avukatı Celal Ülgen de 108 sanığın ifadesinin alınmasının bir yıl süreceğini, 14 aydır tutuklu bulunan sanıklar olduğunu, ifadeler tamamlanıncaya kadar geçecek bir yıl içinde tutuklu olmanın mağduriyet doğuracağını kaydetti.

Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Köksal Bayraktar da iddianamelerin sanıklara, avukatlara dağıtıldığını, tefrika halinde basında yayımlandığını ve bu şekilde aleniyet ilkesinin gerçekleştiğini bildirdi.

İddianamenin özet halinde okunması durumunda da zaman kaybı olacağını ifade eden Bayraktar, kişisel hak ve hürriyetlerin gerçekten garanti altına alındığını düşünmek için iddianamelerin okunması aşamasından vazgeçilmesini talep etti.

Tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar da dosyaya gelen belgelerin inceleme haklarının kısıtlı olduğunu ifade ederek, iddianame yerine geçen belgenin okunmasını talep etti. Başkan Şengün'ün "Belge nedir?" diye sorduğu Dizdar, "Sizin düzenleyeceğiniz özettir. Artık bu aşamadan da vazgeçilsin" dedi.

Tahliyeye tepki

İstanbul  13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, kimlik tespitlerinin ardından sanıklara söz verildi.

Sanık Tuncay Özkan, Danıştay sanıklarından Süleyman Esen'i tahliye eden mahkemeden suçunu öğrenmek istediğini söyledi. Genç teğmenler, polisler, emekli öğretim üyeleri ve orgenerallerin yargılandığı bu kadronun kendisini çok üzdüğünü dile getiren Özkan, şöyle devam etti:

"Cumhuriyet mitinglerini 'sözde' diye tanımlayan iddianameyi siz kabul ettiniz. Bir yıldır tutukluyum. Danıştay cinayeti ile ilgili yeni baştan inceleme kararı aldınız. Bana 'Otur kardeşim, içeride yatacaksın' dediniz. Danıştay sanıklarından Süleyman Esen'e 'yürü git kardeşim' dediniz. Benim suçumu bana söylemek zorundasınız. Savcı 'ihsas-ı rey olur' dedi. Benim tutukluluk halim ihsas-ı rey değil mi? Vicdanınızda Süleyman Esen'e nasıl yer açtınız da onu dışarı çıkarttınız? Bu iddianamede suçum yazılmamıştır. Adli yılın başlangıcında 26 yıllık gazeteci, namuslu bir insan olarak suçumu öğrenmek istiyorum."

Özkan, cezaevinde hazırlığını yaptığı yeni kitabını da bir dosya halinde mahkemeye sundu.

Özkan'ın sözlerini, duruşma salonundaki izleyiciler alkışlamaya başladı.

Mahkeme Başkanı Şengün de salonda görevli jandarma ekiplerine seslenerek, sanıkların aileleri dışındaki izleyicilerin dışarı çıkarılmasını istedi.

Yerinden kalkan Tuncay Özkan, bu duruma itiraz etti. Şengün ile Özkan arasında sözlü tartışma yaşandı. Başkan Şengün, Özkan'a dışarı çıkmasını söyledi.

Tartışma devam edince Özkan'ın yerine oturmasını isteyen Şengün, "Burası alkış yeri değil. Tansiyonu yükseltmek kimseye fayda sağlamaz. Lütfen oturur musunuz? Bu sergilediğiniz tavır doğru değil" dedi.

Başkan Köksal Şengün, Tuncay Özkan'ın konuşmaya devam etmesi üzerine duruşmaya ara verdi.

Küçük: Özkan'ın konuşması çok sert oldu

Davada tutuksuz olarak yargılanan Yalçın Küçük, duruşmaya ara verilmesinin ardından basın mensuplarının bulunduğu bölüme gelerek açıklamalarda bulundu.

Küçük, duruşmada yumuşak bir tavır sergilediğini, ancak Tuncay Özkan'ın konuşmasının çok sert olduğunu ifade ederek, Özkan'ın doğrudan doğruya "iddia makamı" şeklinde hareket ettiğini, bu nedenle duruşmaya ara verildiğini kaydetti.

Yalçın Küçük, bir gazetecinin, "Mahkeme başkanının duruşma salonunda Küçük'ün başındaki kalpağı çıkarmasını isteğini" hatırlatması üzerine, kalpağın bir "gelenek" olduğunu, Cumhuriyet'in ilk meclisinde de kullanıldığını anlattı.

Küçük, kalpağın şapka olmadığını, mahkeme başkanının da çok kibar davrandığını ve kalpaksız oturmasını istediğini dile getirerek, ancak koridorlarda ve onun dışındaki mekanlarda kalpak kullandığını söyledi.

Yalçın Küçük, "Mustafa Kemal Paşa'yı, ya kalpakla görürsünüz ya fesle... Cumhuriyet'i savunuyoruz. Cumhuriyet'i kalpakla savunursunuz. Benim sıcak olmasına rağmen kalpakla gelmemin sebebi budur. Cumhuriyet kalpakla savunuldu. Cumhuriyet'i savunmanın sembolüdür bu... Türban değil, kalpaktır" görüşünü savundu.