”IMF ile teknik görüşmeler devam ediyor”

Bakan Ekren, IMF görüşmelerinin seçimlerle doğrudan ilişkisinin olmadığını belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

WASHINGTON - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, IMF ile ilişkilerin durumuna yönelik bir soruyu yanıtlayarak, "Tabii bu sürecin seçimlerle doğrudan ilişkisi yoktur. Teknik görüşmeler devam ediyor. Ne zaman sonuçlanırsa, onu ilgili arkadaşımız açıklar" dedi.

Washington'daki düşünce kuruluşu Stratejik ve Uluslararası Etüdler Merkezinde (CSIS), küresel mali kriz ve Türk ekonomisinin durumuyla ilişkili bir konuşma yapan Ekren, ardından soruları yanıtladı.

Ekren, Obama'nın ekonomi yönetiminin göreve başlayan bakan ve danışmanlarıyla görüşmelerde bulunacağını, ayrıca Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlarla da görüşmelerinin olduğunu söyledi.

IMF ile ilişkilerin durumuna yönelik bir soruyu yanıtlarken Ekren, "küresel finansal krizin ortaya çıkardığı tabloyu ve yükselen piyasalardaki konjonktürel yapıları birlikte ele alarak çözüme ulaşmak lazım" dedi.

Ekren, "IMF ile ilişkilerde gelinen nokta, yapısal reformlarla kısa vadeli konjonktürel yaklaşımların uygun bir harmonizasyonunu sağlamaktır. Bu noktada çok ciddi bir görüş ayrılığı söz konusu değildir. Küresel krizin etkileriyle Türk ekonomisinin ihtiyaçlarının bir arada ele alınması uygundur" yanıtını verdi.

IMF ile Türkiye arasında seçimden sonra bir anlaşma olması ihtimalinin sorulması üzerine Ekren, "Tabii bu sürecin seçimlerle doğrudan ilişkisi yoktur. Teknik görüşmeler devam ediyor. Ne zaman sonuçlanırsa, onu ilgili arkadaşımız açıklar" dedi. Ekren, başka bir soru üzerine, IMF ile süreç devam ettiği için rakamlar üzerinde konuşmak istemediğini söyledi.

IMF Başkanı Dominique Straus Kahn ile görüştüğünü belirten Ekren, IMF yetkilileriyle görüşmelerde, ekim ayında Türkiye'de yapılacak olan IMF ve Dünya Bankası toplantıları için görüş alışverişinde bulunduklarını da kaydetti. Ekren, aynı zamanda yine Ekim 2008'de, İstanbul'un finans merkezi olma projesini uluslararası toplumla paylaşmak istediklerini söyledi. Nisan ayında Londra'da yapılacak G-20 toplantıları için de IMF'de görüşmelerde bulunduklarını belirten Ekren, "Türkiye tecrübesinin, Londra'daki görüşmelerde gündeme gelmesini istiyoruz" diye konuştu.

ABD'den beklenti

ABD'den ekonomik olarak ne tür bir yardım ve ekonomik işbirliği beklendiği sorusuna karşılık Ekren, ziyaretin, karşılıklı stratejik işbirliği ve ortaklığı güçlendirme amacı taşıdığına işaret etti.

Türkiye'nin, 2-3 yıl içinde 1 trilyon dolarlık ekonomi olacağını, nüfusunun genç olduğunu hatırlatan Ekren, iç talebin de büyük olduğunu, ayrıca çevre ve komşu ülkelerle de ilişkilerin iyi olduğunu kaydetti. Bu ilişkileri ekonomik olarak da "daha fazla katma değer sağlayan bir yapıya" kavuşturmak gerektiğini belirten Ekren, "Türkiye ve ABD'nin bu süreçte yarar sağlayacağı çok fazla alan vardır. Türkiye'nin potansiyelini yeni yönetime anlatmak ve yeni yönetimin yaklaşımını değerlendirmek için buradayız. Karşılıklı farkındalığı artırdığımızda işlerimiz daha da kolay olacaktır" dedi.

Küresel finansal kriz, daha önce görülmemiş bir kriz olduğu için, hızlı ve tedavi edici bir müdahalenin makul bir şekilde formüle edilemediğini belirten Ekren, koordineli olmayan yaklaşımların, korumacılık riskini ortaya çıkardığını söyledi.

Türkiye'de 2002-2008 döneminde işsizlik oranı ve cari açık olmak üzere bütün makro göstergelerde iyi bir gösterge kaydedildiğini belirten Ekren, işsizlik oranlarında ve cari açıkta değişim trendinin yavaş olmasının içsel ve dışsal faktörlere de bağlı olduğunu belirtti.

Ekren, "2008 yıl sonu itibariyle Türkiye gayri safi milli hasılası 750 milyar dolar, kişi başına düşen gelir de 10 bin dolar civarında olacaktır. Bu dönem içinde Merkez Bankası faiz oranları ve devlet iç borçlanma oranları önemli ölçüde düşmüştür. Bir diğer önemli nokta da, bütçe açığının aynı dönemde milli gelire oranı yüzde 12'den yüzde 1,7'ye düşmüştür. AB tanımlı kamu borç stokunun milli gelire oranı da yüzde 73'ten yüzde 39'a düşmüştür. 2002-2008 döneminde Türkiye ekonomisinin performansının benzer ülkelere göre iyi bir konumda olduğunu söyleyebiliriz" dedi.

Türkiye'de alınan önlemler

Türk hükümetinin devreye koyduğu paketleri de aktaran Ekren, "2008'in ikinci yarısından sonra kamu altyapı yatırımları ve toplam talebi artırmak için özel bir paket uyguladık. Toplam 11 milyar lira tutarındadır. Milli gelire oranı da yüzde 1'dir" dedi.

Merkez Bankasının yabancı para karşılık oranlarını 2 puan indirmesiyle 2,5 milyar dolar piyasaya para aktarıldığını belirten Ekren, BDDK'nın da bankacılık sektöründeki stresi azaltmak için önemli tedbirler aldığını söyledi.

2009 yılı başında da benzer şekilde farklı paketleri uygulamaya koyduklarını belirten Ekren, "2009 yılının tamamı için kamu altyapı yatırımı ve toplam talep ağırlıklı paketin büyüklüğü 17 milyar liradır. Bunun da milli gelire oranı ortalama yüzde 1,5'dir. Geçen hafta TBMM'den çıkan bir yasayla da yeni düzenlemeler getirildi. Bu paketin de mali büyüklüğü 5,5 milyar liradır. Burada özellikle eski teşvik sisteminin bir yıl uzatılması ve yeni teşvik sisteminin de uygulamaya konulması söz konusudur" dedi.

Bu kısa vadeli konjonktürel tedbirlerin yanı sıra, yapısal reformlara yönelik adımlar da atıldığını belirten Ekren, bunlardan en önemlisinin kamu sektöründe mali kural uygulamasına geçmek olduğunu söyledi. Ekren, ikincisinin ise, özel sektörde şirketlerin yeniden yapılandırılması olduğunu kaydetti. Türkiye'deki genç nüfusu kullanmak için yeni dönemde mesleklendirme programları bulunduğuna işaret eden Ekren, sektörel performansları artırmak için sektör strateji belgelerinin hazırlandığına dikkati çekti. Son olarak, sosyo ekonomik bakımdan önemli büyük projeleri de başlattıklarını belirten Ekren, bunlardan birinin de 2012 yılı sonuna kadar bitirilecek olan GAP projesi olduğunu söyledi.

Küresel finansal krizde sadece ulusal değil küresel koordinasyonun da önemli olduğunu belirten Ekren, "Türkiye potansiyeli yüksek ama küresel kriz dolayısıyla karşılıklı bağımlılıktan ortaya çıkan sorunlarla karşı karşıya bir ülkedir. Dolayısıyla güçlü yanlarını güçlendirecek, ama zayıf yanlarını küresel koordinasyonla çözecek bir süreç gerekmektedir" dedi. Bir ay içinde 3 temel belge açıklayacaklarına da işaret eden Ekren, bunları, üç yıl orta vadeyi kapsayan katılım öncesi ekonomik program, orta vadeli programın güncelleştirilmesi ve orta vadeli mali plan olarak sıraladı.

Ekren, "Dolayısıyla 2009'da küresel krizin ortaya çıkarttığı mali gevşemenin orta vadede ortadan kalkacağını sizlerle paylaşmak isterim. 2009'da bir mali gevşeme ortaya çıkacak. Bu normal olarak, uygulamaya konulacak paketlerin bir sonucudur. Orta vadede, mali disiplinin sağlanacağını da bu programlarla ispatlamış oluyoruz" dedi.

Toplantı sonrasında bir gazetecinin, "partinizin seçimlerde yüzde 50 oy oranını aşacağına inanıyor musunuz?" sorusuna Ekren, "vatandaş tercih edecek onu. Bilemeyiz ki şu anda" dedi. "Sizin beklentiniz nedir?" sorusu üzerine Nazım Ekren, "her siyasi parti ister ki bir öncekinden daha iyi oy alsın" yanıtını verdi.