IMF’de değişim, borçların ve/veya faizlerin silinmesiyle başlamalı

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Prof. Dr. Adem ESEN / Selçuk Üniversitesi, İİBF İktisat Bölümü Başkanı

İstanbul'da yapılan Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB) toplantılarında bazı kararlar alındı. Daha önce Pittsburg'ta yapılan D-20 zirvesinde alınan kararlar doğrultusunda fonun görev tanımının değiştirilmesi, esnek kredi hatlarının yaygınlaştırılması ve G-20'deki rolü üzerine çalışma yapması üzerinde duruldu.

Bu iki kurumun yetkilileri dünyanın bazı bölgelerindeki açlığa ve sefalete dikkati çekerek, (basına yansıdığına göre) kendilerinin adeta bir sorumluluğu olmadığı konusunda günah çıkardılar. Karşıt gösterilerde insanların haklarına zarar verilmesinin ne anlama geldiğini anlamak da çok zordur. IMF ve DB yapısal değişim kararlarında, bunların amaç ve hedeflerini etkilemeyeceği gözükmektedir. Oysa sorun, insanlığın karşı karşıya geldiği temel sorunlar içinde kıvranıp durmasıyla ilgilidir. Borçlu ülkeler borçlarını nasıl ödeyecekleri veya nasıl borç alacakları üzerinde durulurken temel eğitim, sağlık, temiz su gibi dünyada pek çok kişinin ulaşamadığı hizmetler konusunda bu kurumların anlayışlarını değiştirmeyeceği olasıdır.

Yıllık yapılan bu toplantıların sonuçlarında borçlu ülkelerin neden borçlandıkları, nasıl borçlandıkları, borçlanmalardan kimlerin nasiplendiği ve bundan sonra nasıl politika izleneceği üzerinde durulup ciddi politikalar üretilmeliydi. O zaman IMF ve DB başkanlarının söyledikleri açlık, sefalet gibi sorunlara çözüm ışığı ortaya çıkabilecekti.

Dünyada aşırı büyüyen borçlara karşı bir sivil girişim olan (CADTM, Comite pour l'annulation de la dette du Tiers-Monde, Committee for the Abolition of Third World) son krizle ilgili yaptığı çalışmada şu görüşlere yer vermektedir: (www.c <http://www.c>adtm.org) Dünyadaki 6.5 milyar insanın % 19'u üçüncü dünya, % 16'sı zengin ülkelerde yaşamaktadır. Dünyada ortalama kişi başına gelir 5.800 dolar iken bu rakam, zengin ülkelerde 28.600 dolar, Doğu ve Avrupa ülkeleri ile Türkiye ortalaması 2.700 dolar ve fakirlerde 1.520 dolardır. Dünyada 2.6 milyar insan günlük 2 dolar ve altında, 1.4 milyar insan günlük 1.5 dolar ve altında bir gelire sahiptir. 1981 yılında aç insan sayısı 848 milyon iken, 2008 yılında bu rakam 963 milyona yükselmiştir.

Dünya nüfusunun temel eğitim, sağlık, temiz su gibi ihtiyaçlarının toplam tutarı (on yıllık ortalama) yıllık 80 milyar dolar olduğu halde, 2007 yılında toplam 1.125 zenginin bileşik servet tutarı 4.400 milyar dolardır. Yine (2007) 10.1 milyon sayısını bulan milyonerin serveti 40.700 milyar dolara ulaşmıştır. Demek ki tüm dünyanın ihtiyacı olan 80 milyar dolar bunlardan alınacak % 0.2 oranındaki bir vergi ile karşılanabilmektedir. Borçlu ülkelerin sosyal hizmetlere ve borç ödemelerine ayırdıkları paydan bazı örnekler (1992-1997) sırayla: Kamerun % 4, % 36; Nijer % 20.4, % 33; Kenya % 12.6, % 40. Demek ki fakir ülkeler sosyal hizmetlere ayırdıkları paydan çok fazlasını borç ödemelerine vermektedir.

1980 yılından beri gelişmekte olan ülkelerin kamu ve özel borçları çok büyük rakamlara ulaşmıştır. 1980 yılında borç stoku 540 milyar dolar iken ödeme 86 milyar dolar; 2007 yılında borç stoku 3.360 milyar dolar ve ödeme 523 milyar dolar olmuştur. Borç stokunun dağılımı da şöyledir: çok taraflı % 11.3, devletlere % 8.3 ve özel kredi verenlere borçlar % 80.4. En fazla borçlu olan kesim Doğu, Orta Avrupa ve Türkiye'nin bulunduğu bölge 720 milyar dolar (ödeme 226 milyar %), Doğu Asya 720 milyar dolar, Orta Doğu ve kuzey Afrika 150, Alt-Sahra bölgesi 190 milyar dolar ve Güney Asya 240 milyar dolar. En fazla borçlu ülkeler (2007 yılı uzun vadeli kamu borçları, milyar dolar olarak) Meksika 96, Brezilya 86, Türkiye 78, Endenozya 67, Arjantin 60, Hindistan 60, Rusya 50.

Kalkınmakta olan ülkelerin kamu iç borçları da 1997 yılında toplam 1.330 milyar dolar iken 2007 yılında bu rakam 600 milyar dolar olmuştur.

Borç stoku ve ödemeler karşılaştırıldığında CADTM verilerine göre 1970'e göre 102 kat ödeme yapmışlardır. Halbuki borçları 48 kat artmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nda Avrupa'ya yapılan Marshall yardımı 100 milyar dolar olduğu halde, 1985-2007 yılları arasında kamu dış borçlarındaki net transfer 759 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Demek ki gelişmekte olan ülkeler borç ödemeleriyle zengin ülkelere Marshall yardımının 7.5 katı net kredi vermiştir.

Ayrıca gelişmekte olan ülkelerdeki döviz rezervleri toplamı, kamu borçlarının üç katına yakındır.

Kuzeyin zengin ülkelerinde kamu borçları 30.000 milyar dolara ulaşmıştır. ABD'nin toplam borcu 49.000 milyar dolar olmuştur. Kuzeyin zengin ülkelerinde yıllık askeri harcamalar 1.339 milyar dolar, uyuşturucu harcaması 400 milyar dolar olduğuna göre dünyada zengin ve fakirler arasındaki derin farklar artarak devam etmektedir. ABD'nin Irak ve Afganistan'da harcaması aylık 16 milyar dolar, Birleşmiş Milletler'in yıllık bütçesi de 16 milyar dolar.

IMF, ocak ayında, krizin bankalardaki toplam kaybının 2.200 milyar dolar olduğunu tahmin etmiştir. Üçüncü dünya ülkeleri yeni bir borç kriziyle karşı karşıya kalacak. Çünkü ihraç ettikleri malların fiyatları düştüğü ve ihracatları azaldığı için gelirleri sürekli düşmektedir. Döviz kurlarından dolayı geri ödeme maliyetleri artmaktadır. Bunlar borç para bulmakta, yükselen maliyetlerden dolayı zorlanmaktadır.

Kuzeyin zengin ülkelerinde de yeni kamu krizleri beklenmektedir. Çünkü buralardaki bankalar ve sigorta şirketlerini kurtarmayı öngören ağır maliyetli önlemler, bu ülkelerin kamu borçlarını artırmaktadır. İktisadi durgunlukla aynı zamanda vergi gelirleri azalmaktadır. 2007'de başlayan özel borç krizinden sonra yeni bir kamu krizinin gözüktüğü tahmin edilmektedir.

IMF'nin verdiği kredilerin büyük bir kısmının dünyada suiistimal edildiği bilinmektedir. Özellikle aşırı borçlanmanın arttığı yıllar, bu ülkelerin çoğu dış destekli askeri veya diktatörlük rejimlerinde yaşadığı yıllardır. Örneğin: Endonezya'da 1965-1998 arasında diktatörlük döneminde 150 miyar dolar, (2006) borç stoku 131 milyar dolar; Arjantin'de 1976-1983 diktatörlük döneminde 45 milyar dolar, (2006) 122 milyar dolar. IMF, kredileri halka mı veriyor, denetimi altındaki diktatörlere mi?

Ortada bir tablo var: Maddi gücü elinde bulunduran çevreler kuralları koymakta ve hiçbir ahlaki sınır da tanımamaktadır. Zengin ülkelerdeki sorunlar, şimdilik geçiştirilebilmekte veya öyle gözükmektedir. Ancak aşırı borçlanmış ülkeler zindana tıkılmışlar, üstelik ellerinden ayaklarından hatta boyunlarından bağlanmışlar. IMF ve Dünya Bankası başkanları her ne kadar dünyadaki açlık ve sefaleti dile getirseler de, bunun nedenlerini ve çözümlerini güçleri olduğu halde dile getirmekte zorlanmaktalar.

Eğer IMF yeniden yapılanacaksa aşırı borçlu ve temel insani hizmetleri yapamayan ülkelerin tüm borçları silinmeli ve diğer borçlu ülkelerin anapara ödemelerinin ekonomik güçlerine göre yeniden yapılandırılması ve faizlerinin silinmesi gerekir. Bu takdirde IMF ve Dünya Bankası'na insanların bakışlar ılımlı hale gelebilir. Günümüzde bu kurumları ve destekleyenleri adil karar almaya zorlayacak hiçbir bir maddi güç yok, ama vicdanlar bir şeyler yapmayı gerektiriyor. Yoksa yeni makyajlarla kapitalizm tarih önündeki sorumluluğundan kurtulamayacaktır.

(Kim Kime Borçlu? 50 Soruda Dünya Borç Piyasası (Who Owes Who?) Damien Millet, Eric Taossaint. Çeviri: Adem Esen. Cedit Neşriyat. Ankara-2008.)