İmzasız mutabakat fasıllarında kazan-kaybet dengesizliği

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Emre CAN / İzmir Ekonomi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Doktora Öğrencisi     

İçinde bulunduğumuz dönem sadece küresellşemenin getirdiği yeniliklerine uyum sürecinden daha fazlasını barındırıyor. Ekonomik göstergeler ve günlük pratikler teorileri yeniden sorgulayıp yeni analizlere ulaşmamızı zorluyor. Bu süreci çözmek zaman alıyor. Belki de "kriz" dediğimiz şey bu zorlu süreçtir!

Mülkiye'de para politikası dersinde bize öğretilen en önemli argüman, karar vericilerin piyasayı (yatırımcıları, tasarruf sahiplerini, vb...) sadece bir kez kandırabileceğidir. Bu aslında (evrimsel ve öğrenmeye bağlı) oyun teorisinin de çok önemli bir koşuludur. Eğer çıktı (politika başarısı, kar, sonuç) iki oyuncunun da hareketine bağlı, karşılıklı bağımlılığa dayanırsa; karşınızdakini sadece bir kez kandırabilirsiniz. Kandırmaktan kasıt söylediğinizi yapmama veya söylediğinizin tersini yapmaktır. Çünkü sizin bir sonraki davranışınız karşınızdaki oyunucunun tutarlılığına ve ona duyulan güvene bağlıdır. Zaten teori der ki eğer karşınızdakini kandıracaksanız ,10 işlem veya peryotluk bir oyunda, son hamlede, 10. işlemde veya 10. zamanda, karşınızdakini kandırın ki kandırmanız siz kar olarak geri dönsün ve karşınızdaki buna bağlı olarak hareketini değiştiremesin.

Bu sağlam teori sizce gerçek hayatta işliyor mu? Başlıktaki IMF atıfından başlarsak işlemediğini görebiliriz. Örneğin piyasaya, yakalaşık 1,5 yıl içinde 8 defa, IMF ile anlaşması yapılması "olası" olduğunu belirtilen açıklamalar yapıldı. Hatta geçen hafta 1 gün veya 1 hafta içinde tamamlanacağı konusunda detaylı bilgi verilmesine rağmen, anlaşma "henüz" gerçekleşmedi. Peki piyasayı sadece bir kez "kandırmak" olasıyken 8 defa kandırabilir misiniz? Bu beklenti yönetiminden çok yatırımcı psikolojisiyle ilgili bir süreçtir. Daha ötesi piyasanın burdan kar edip etmediğiyle ilglidir. Kandırılma durumunda kazan-kazan durumu yerine; kazan-kaybet durumu geçerlidir. İki tarafın da kazanması olası değildir. Ancak karşı taraf kandırıyorken iki tarafın kazanması çok yeni bir analiz gerektiriyor.

Eğer beklentileri yönetmek istiyorsanız öncelikle kredibilitenizin yüksek olması gerekir. Davranışlarınızın tutarlı, uygulamalarınızın politikalarınızla uyumlu olması gerekir. Tabi kandırma konusunda yakalanan bir istikrardan bahsetmiyorum. İşin tuhafı, ekonomide karar alıcılar sadece IMF konusunda piyasayı yanıltmamaktadır. En basiti çıkarılan her vergi barışı veya affı, vergisini ödeyen vatandaşlar için kalelerine yedikleri bir goldür. Karar alıcı der ki, vergini ödemezsen faiziyle ödersin. Demek ki en iyi şey vergiyi ödemektir. Ama siz verginizi öderken, ödemeyenin vergisi azaltılıp taksitlendiriyorsa, siz kaybedersiniz. Sizin kaybettiğiniz de diğerinin kazancı olur. İşin kötüsü Türkiye'de verginin büyük bir ksımının dolaylı vergiler üstünden toplanmasıdır. Yani başkasının ödemediği vergiyi siz temel ihtiyaçlarınızı satın alırken başkalarının yerine  de ödersiniz. Filelerdeki 2 gol eksi yazar.

Şimdi asıl soruya yeniden dönelim, karşıdaki oyuncu sizi aldatırken siz bu oyundan kazanabilir misiniz? Teori hayır diyor, ama Türkiye'de bunun pratikte cevabı evet. Peki daha önemli soruyu soralım. Bu oyundan kim kazanıyor kim kaybediyor? Karar verici piyasayı 8 defa kandırırken piyasa bu oyundan kazan-kazan dengesi çıkartabiliyorsa, bu oyunun bir kaybedeni vardır. O da ancak oyunda olmayanlardır. Ancak oyun teorisinde iki taraf bir oyun oynar. Üçüncü taraftan bahsedilmez. Yazıyı bir soru ile bitirelim. Oyunculardan birinin diğerini kandırdığı bir oyunda, iki tarafta kazan-kazan durumundaysa, kim kaybediyor? Oyunda olmayanlar kimler?