İnşaat sektörü işsizliğe çare olur mu?
İhsan KAVŞAT / Makine Y.Mühendisi
Günümüzün önde gelen sorunları arasında yer alan işsizliğe çözüm bulmak için arayışlar sürüyor. Ancak, ortaya konan reçetelerin sorunu çözmede yetersiz kaldığı da bir gerçektir. Genellikle söylenen, kamu eliyle yapılacak yatırımların artırılması ve özel sektöre orta-uzun vadeli, düşük faizli kredi ve diğer kolaylıklar şeklindedir. Kamu yatırımları ve krediler için sağlam ve ucuz kaynak bulmak ise söylendiği kadar kolay olmamaktadır.
Oysa, önemli bir istihdam alanı olan inşaat sektöründe yatırımlara kaynak teşkil edecek büyük bir tasarruf alanı bulunmaktadır. Bu alan yapılarda enerji verimliliğini sağlamaktan geçmektedir.
Ülkemiz enerji yönünden büyük ölçüde dışa bağımlıdır. Bu bakımdan enerji üretiminde bir yandan yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek, diğer yandan enerjiyi olabildiğince verimli kullanmak durumundayız. Enerjinin önemli tüketim alanlarından biri de konutlardır. 2000 yılından bu yana "TS 825-Binalarda Isı Yalıtım Kuralları" standardı uygulamadadır. Bu standarda göre bina ısıtmalarında bir yılda birim alan başına kwh olarak kullanılması gerekli ısı miktarı belirlenmiştir. Standardın uygulamaya başladığı tarihten bu yana 8-9 yıl geçmiş olmasına rağmen yeni yapılarda istenilen başarı tam olarak sağlanamamıştır. Bu duruma başlıca neden olarak uygulayıcılardaki bilgi ve eğitim noksanlığı gösterilmektedir. Özellikle yerel yönetimlerdeki denetim yetersizliğinin de rolü büyüktür.
TS 825'in öngördüğü yalıtım ile ısıtma için kullanılacak enerjide sınır değer birçok Avrupa ülkesiyle kıyaslandığında oldukça yüksektir. Nitekim bizden daha düşük sıcaklık değerlerine sahip diğer Avrupa ülkelerine bakıldığında ülkemizde standarda uygun inşa edilmiş yapılarda tüketilen ısı enerjisinin bu ülkelere göre 2-3 kat fazla olduğu görülmektedir. Örneğin, Danimarka 23, Hollanda 34, İngiltere 35 kwh/m2 ısı enerjisini sınır değer kabul ederken TS 825 90-100 kwh/m2 'yi yeterli bulmaktadır. Diğer taraftan, ABD'de halen "sıfır enerji" gerektiren hatta enterkonnekte şebekeye elektrik enerjisi fazlasını satan konut uygulamaları başlamıştır.
Yapılan bir araştırmaya göre mevcut yapı stokumuzun %88'i tek camlı pencereye sahiptir. Oysa bugün yerli teknolojiyle tek cama göre %75 tasarruf sağlayan çift camlar üretilebilmektedir. Tüm yapıların yalnız %15'inde çatı yalıtımı bulunmaktadır. Mantolama yoluyla yalıtımda ise işin başlangıcında olduğumuz görülmektedir.
Birincil enerji tüketimi ve kaynakların oranları (M: Bin TEP)
2008 2009 (1) 2010 (2)
Miktar Pay (%) Miktar Pay (%) Miktar Pay (%)
TİCARİ ENERJİ 101 712 95,5 94 600 95,2 101 080 95,5
Taşkömürü 16 427 15,4 16 165 16,3 16 861 15,9
Linyit 15 217 14,3 15 031 15,1 15 891 15,0
Petrol ürünleri 31 784 29,8 27 652 27,8 29 312 27,7
Doğalgaz 33 807 31,7 30 764 31,0 33 603 31,8
Hidrolik enerji 2 861 2,7 3 121 3,1 3 354 3,2
Yenilenebilir enerji 1 645 1,5 1 910 1,9 2 102 2,0
Elektrik ithalatı (İhracatı) -29 0,0 -43 0,0 -43 0,0
GAYRİ-TİCARİ ENERJİ 4 813 4,5 4 760 4,8 4 711 4,5
Odun (T) 3 679 3,4 3 610 3,6 3 591 3,4
Hayvan ve bitki artıkları (T) 1 134 1,1 1 150 1,2 1 120 1,1
T O P L A M 106 525 100,0 99 360 100,0 105 791 100,0
Kişi başına tüketim (KEP) 1 423 1 312 1 381
Kaynak: 2010 yılı programı, DPT
(1) Gerçekleşme tahmini
(2) Tahmin
Türkiye'nin 2009 yılı birincil enerji tüketiminin yaklaşık 100 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP) olduğu hesaplanmaktadır. Bu değerin 2020 yılında 220 MTEP olması beklenmektedir. 2001 yılında 76 MTEP olan birincil enerji tüketimi geçen sekiz yılda %35 oranında artış göstermiştir. Bu artışın gelecek on yıl içinde %100'den fazla olacağı beklenmektedir.
Birincil enerji tüketimi içindeki petrol ve doğal gazın payı % 60'ı bulmaktadır. 2009 yılında üretilen birincil enerjinin 28'4 MTEP olması beklenmektedir. Bu durumda birincil enerji talebinin ithal kaynaklardan karşılanma oranı %70'i geçmektedir. İthal edilen birincil enerjinin Ekim 2009 fiyatlarıyla yaklaşık maliyeti 40,96 milyar dolar olmaktadır.
Toplam enerjinin %30'u konutlarda tüketilmektedir. Bunun %55'i ısınmada, %19'u su ısıtmada, %19'u elektrikli ev aletlerinde, geri kalanı ise beslenme ve aydınlatmada tüketilmektedir. Bugün 1 m2 alanı ısıtmak için ortalama 180 kwh enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu ortalama esas alındığında ve bina yalıtım esaslarını belirleyen Türk Standardı TS 825'in öngördüğü değer olan 90-100 kwh/m2 değerine indirilmesi hedeflendiğinde ısınma için harcanacak enerjide yarı yarıya bir tasarruf söz konusudur.
Bu oranlar çerçevesinde yapılacak bir hesaplamada konutlarda 2009 yılında tüketilen ısınma amaçlı enerji miktarı 16,4 MTEP olacaktır. Bu enerjinin yarısının her yıl %10 artışla ve 10 yıl içinde tasarruf edildiği varsayıldığında 10 yılın sonunda sağlanacak toplam tasarruf miktarı 26 milyar doları bulmaktadır.
Genellikle enerji tüketimi artış hızının ülke kalkınma hızı ile aynı olduğu kabul edilir. Bu durumda her yıl tüketilen ısınma enerjisinin bu paralelde artacağı düşünülürse ısı verimliliği yoluyla sağlanacak tasarrufun 2020 yılında iki misline çıkması beklenmelidir. Bu denli büyük bir tasarruf alanı asla göz ardı edilmemelidir. Enerji tasarrufu için gerekli kaynağın çok daha fazlasını kısa sürede yaratacak böyle bir uygulama özellikle mevcut yapı stokunda hızla bir yenileme gerektirecektir. Diğer bir ifadeyle her türlü inşaat malzemesinde ve istihdamda ciddi talep oluşturacaktır.
Yukarıda belirtilen 26 milyar dolarlık tasarruf sadece yalıtım yoluyla ve 10 yıl içinde sağlanacaktır. Daha sonraki yıllarda hiçbir yeni konut yapılmamış olsa bile yıllık tasarruf bugünkü petrol fiyatlarıyla 4,8 milyar dolar olacaktır. Oysa enerji tüketiminde 10 yıl sonra %100 artış beklenmektedir. Bu hesaba göre 2020 yılından itibaren yıllık tasarrufun bugünkü şartlara göre 10 milyar dolara ulaşması söz konusudur. Ayrıca, konutlarda %19 pay ile enerjinin kullanıldığı bir diğer alan olan elektrikli ev aletlerindeki teknolojik gelişmeler sonucu ciddi boyutta elektrik tasarrufu mümkün hale gelmiştir. Yapıların birçoğunda yalıtım yanında ısıtma, sıhhi ve elektrik tesisatında da günün ihtiyaçlarına uygun şekilde yenileme ihtiyacı bulunmaktadır. Yapılarda sağlanacak bu nevi yenilemeler bir taraftan enerji tasarrufunu ve yapı kullanım güvenliğini artırırken diğer taraftan yeni konut talebi ve buna bağlı olarak altyapı yatırım ihtiyacını azaltacaktır. Fakat en az bu kadar önemli bir etkisi de istihdamda hızla yaratacağı olumlu gelişme olacaktır.
Sonuç olarak; Yapılarda enerji verimliliği yapı yalıtımı, ısıtma tesisatının modernizasyonu, düşük enerjili ev aletlerinin kullanımı yoluyla çok daha yüksek değerlere çıkabilir. Bu denli önemli tasarruf imkânı, gelişmiş ülkelerde yapıldığı gibi, mutlaka orta vadeli ve sübvanse edilmiş düşük faizli kredilerle desteklenmelidir. Zira mevcut büyük çaptaki konut stoku malikleri konu hakkında bilgili ve istekli olsalar bile içinde bulundukları genel ekonomik şartlar nedeniyle ilave bir mali yüke katlanmak istememektedir. Yeni yapılarda da enerji tasarrufu sağlayacak girdilerde KDV oranları düşürülmeli ve uygulamayı yapan yapı müteahhitlerine çeşitli teşvik ve kolaylıklar sağlanmalıdır. Konu hakkında farkındalık yaratacak, yeterli bilgi ve bilincin oluşmasını sağlayacak, ihtiyaç ve imkânları derinlemesine inceleyecek, gerekli tedbir önerilerini ortaya koyacak ve yapı örnekleriyle uygulama sonuçlarını elle tutulur ve gözle görülür hale getirecek araştırma çalışmalarına ise vakit geçirilmeden başlanılması gerekmektedir.
Yapılması gereken devlet destek ve teşviklerinin çok kısa sürede ve fazlasıyla geri döneceği, meydana gelecek bu büyük tasarrufun ihtiyaç duyulan birçok diğer yatırıma kaynak olacağı ve ülkemizin bugün içinde bulunduğu işsizlik sorununa ciddi bir çözüm getireceği açıktır.