İnşaat sektörünün vatmanları, göz ardı edilmemelidir
Erol AYGEN / Mak. Müh.
İnşaat sektörü, ülkemizin lokomotifi olma özelliğini taşıdığı bilinen bir husustur. Ayrıca sektörün gayri safi milli hasılamızın yüzde onunu karşıladığı da göz ardı edilmemelidir.
İnşaat sektörünün vatmanları ise ülkemizde sahibi ve koruyucuları bulunmayan müteahhitlerimizdir. Müteahhitlik kavramı hukuki anlamda sözleşmeyle, bedel karşılığında bir işi yapmayı yüklenen kişi olarak bilinmektedir. Öz Türkçemiz'de "yüklenici" sıfatı ile tanımlanmaktadırlar. Yüklenici kuruluşlarımız, sanayi sektöründe örneği görülebileceği gibi küçük, orta ve büyük işletme (KOBİ) şekillerinde oluşarak faaliyetlerini yürütmelerine karşın, yasalar karşısında ölçek tanımları yapılmadığı için, teşvik mevzuatlarından yararlanamamaktadırlar.
Sanayi kesiminde çalışan KOBİ'lerimizin, 3624 sayılı yasa ile kurulan Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) gibi koruyucu ve destekleyici yasaları var olmasına karşın, KOBİ niteliğindeki yüklenicilerimizin ise böyle bir lüksleri de bulunmamaktadır. Çoğu kez; devlet destekleri sanayici kesimindeki KOBİ'lerimize verilirken, daha yüksek oranda istihdam ve katma değer üreten KOBİ nitelikli yüklenicilerimizin ise bu uygulamalardan mahrum bırakılmaları, hiçte adil ve de mantığa uygun olmamaktadır.
KOBİ nitelikli yüklenicilerimiz, teşvik mevzuatlarından yeterince pay alamadıklarından, öz sermayelerini sürekli risk ederek katma değer yaratırlar. Bu yaklaşımları, ekip ve ekipmanlarına kesintisiz iş temin etme zorunluluklarından kaynaklanmaktadır. Tabii ki bu zorunlu çalışma yöntemleri itibariyle finans ihtiyaçlarını temin eden bankalar karşısında yüksek oranda risk üstlenirler ve bu gerekçeden dolayıdır ki ekonomisi kırılgan bir sektör olarak görüntü sergilerler. Sektörün görünen yapıları itibariyle ihtiyacı olan işletme veya yatırım sermaye talepleri için finans kuruluşlarımız bin bir dereden su getirilmekte ve diğer sektörlere uyguladıklarından daha yüksek faiz oranı ile KOBİ nitelikli yüklenicilerimize kısa vadeli kredilerle cevap verilebilmeyi yeğlemektedirler.
İnşaat sektörümüzün çalışma sahaları resmi ve özel olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadırlar. Her iki grupta da bulunan KOBİ niteliğindeki müteahhitlerimiz 4857 sayılı İş Kanunu'nun eki konumunda olan 09.12.2003 tarih ve 25311 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren İşçi Sağlığı İş Güvenliği Tüzüğü yaptırımları karşısında çaresizdirler. Sözü edilen tüzük hükümleri, işçilerin sağlığını ve güvenliğini korumak amacıyla mesleki risklerin önlenmesinde, eğitim ve bilgi verilmesi dahil, yeni teknolojik gelişmelere uyum sağlanması gibi, daha da bu yazı kapsamına sığmayacak boyutta, birçok yaptırımları tamamen işverenlerimizin yükümlüğüne bırakmıştır. Böylesine bir yaklaşım Sosyal Sigortalar Kurumu'nun bir iş kazası sonucu meydana gelecek olan maddi zararlarını, işverenlerimize karşılatma anlayışından başkaca bir amaç taşımadığı hususu akıllarda yer etmektedir.
1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin önemli hükümlerinden biri olan "Konut edinmenin her ailenin hakkı olduğu" ve Birleşmiş Milletler Habitat gündeminin ana temalarından olan "herkese yeterli konut" ilkelerinin benimsenmesi hususu TC Anayasamız'a belirli yaptırımlar getirmiş olmasından dolayı son senelerde konut üretimi artmış bulunmaktadır. Ancak ortaya konan plan yapımlarına yeterince önem verilemediği için, konut yapım ekonomisi ülkemizde denetim dışına çıkmıştır. Sonuçta son yıllarda plansız olarak yoğunluklu üretilen konutların fiyatları düşerken, inşaat girdilerinde ana kalemlerin ise aşırı artış yapması engellenememiştir. Ortaya çıkan olumsuzlukların bedelleri de yüklenicilerimiz tarafından karşılanma zorunluluğunda bıraktırılmıştır.
Resmi sektörde iş yapan müteahhitlerimize hiçte ilgisi bulunmayan üretici fiyatları endeksi ölçüsünde fark verilme uygulamaları, mevcut ihale yasamızda devam etmektedir. Bilinmektedir ki inşaat girdi ana kalemleri demir, petrol ve çimentodur. Son aylarda inşaatın ana girdi kalemlerinden olan demir USA dolar karşısında yüzde 100, motorinin ise yüzde 31 seviyesinde artmıştır. Günümüzde bu olumsuzluklar görünmezlikten gelinip, müteahhitlerimizin zararları ülkemizde gündem oluşturulmamaktadır. Şayet bu gruptaki müteahhitlerimizin yaşadıkları mağduriyetler giderilmek isteniyorsa mutlaka inşaat fiyat endeksinin yeni yasal tanımlaması yapılarak, ihale yasasında değişikliğe gidilmelidir.
Avrupa ülkelerinde, ABD'de yaşanan mortgage olayındaki olumsuzluklardan bir çok konut üreticisi ile birlikte kredili konut sahipleri ve bankalar mağdur olmuşlardır. Bu olumsuzluklar çok iyi değerlendirilip, ülkemizde de yaşanmasının önlemleri alınmalıdır.
İnşaat sektörü yaklaşık 300 e yakın alt meslekler gruplarını tetikler, aynı zamanda istihdam çözümüne en uygun sektördür. Sektöre ilgi gösterilmesi veya gösterilmemesi karşısında ülke ekonomimizin çok çabuk olumlu veya olumsuz etkilendiğine tanıklık ederiz. Bu itibarla 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) merkez teşkilatında bulunan, inşaat yapımcıları ve müteahhitlik meclisleri, ayrıca il ve ilçelerinde kurulan ticaret ve sanayi odalarında seçimle gelen meslek komiteleri, komitelerin oluşturdukları meclisleri, meclislerin seçtikleri yönetim kurulları, inşaat sektörümüzün ve dolayısıyla yüklenicilerimizin sorunlarının çözümünde önemli yasal merci olarak varlılarını sürdürmektedirler.
KOBİ nitelikli yüklenicilerimiz kamu sektörüne ait her hangi bir ihaleye talip olmaları halinde bankaların referans, geçici, kati mektup taleplerinde, noterlerin tasdik gider harcamaları karşısında TOBB'a ait kuruluşları kendilerine destek olarak görmek isterler ve bu istekleri onların en tabii hakkı olarak sağlanmalıdırlar.
Netice olarak; inşaat sektörümüzün vatmanlarının varlık tanımları yapılmamış, ortaya koydukları istihdam, katma değer katkıları günümüze kadar göz ardı edilmiştir. Unutulmamalıdır ki KOBİ nitelikli vatmanlarımız, üretkensiz duruma düşürüldüğü an ülke ekonomimizin karşılaşacağı zararın boyutu da büyük olacaktır.