İşletmelerde kurumsal beka için ahlâka dönüş

Dr. Muammer ÖZTÜRK / Siyaset bilimcisi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Batı’daki kamu yönetimi ve ticari işletmecilik uygulamalarını yakından takip eden Türkiye’de ticari işletmelerde etik (ahlâk) kavramının önemli bir iş ilkesi olarak gündeme geldiğini görmekteyiz. Türkiye’nin kurumsal bir kimliğe sahip ve dolayısıyla marka değeri taşıyan şirketleri, kendine has “etik kurallar kitapçığı“ oluşturmuş ve bunları kendi kurumsal internet sitelerinde personel ve hissedarlarının erişimine sunmuştur. Ticari işletmeler yanında kamu kurumlarının da kendine has etik kurallar kaleme aldıkları ve bunları resmi kanallardan duyurdukları görülmüştür. Türkiye’de gerek kamu kurumlarında, gerekse ticari işletmelerde etik kavramına bu yöneliş mânidardır. Özellikle kâr odaklı ticari işletmelerde etik ya da ahlâk gibi soyut bir ölçünün dikkate alınmaya başlanmasının sebepleri üzerinde düşünmek icap etmektedir. Kâr odaklı iş dünyasında işletmeler, daha fazla kazanmak için her türlü rekabet unsurunu devreye sokmayı adeta mubah kılan bir iklimde iş görmektedirler. Ancak, gelişen teknoloji ve bilgi sistemleri sayesinde serbest rekabetin sınır tanımaz oyun kuralları, başlangıçta bu sisteme razı olan büyük ticari işletmeleri dahi vurabilecek domino etkilerine ortam hazırlamıştır. Bu domino etkilerinden canı yanan ticari işletmeler, varlıklarını sürdürebilmek, hatta hayatta kalabilmek için serbest rekabetin sınır tanımayan acımasız oyun kurallarına herkesin menfaatine olacak şekilde bir çekidüzen getirmenin kaçınılmaz olduğunu görmüşlerdir. İşte, günümüzde “etik kurallar” başlığı altında toplanan yazılı ilkeler dokümanlarının oluşmasını kaynaklık eden sebep, ticari işletmelerin varlıklarını idame ettirme, hayatta kalma arayışıdır.

Kurumsal bir yitik olarak meslek ahlâkına dönüş

Ticari işletmelerin, kendi sektörlerindeki varlıklarını sürdürebilmeleri için uymak durumunda oldukları iş yapış ilkelerini ve personel davranış kalıplarını düzenleyen etik kurallar kitapçıklarında tuhaf biçimde mesleki yeterlilik ve liyakat konularının yaygınlıkla ihmal edildiği görülmektedir. Kurumsal bekayı dert edinen bir ticari işletmede en öncelikli husus, ticari işletmenin sektöründeki pazarda aranılan, müşterinin beğenisini temin eden bir ürün kalitesi karnesine sahip olmasıdır. Müşterinin beğenisini celp edecek kalitede ürün ya da hizmetlerin üretilmesi ancak ve ancak gerekli vasıfları üzerinde toplayan yönetici ve personel kadrosu ile mümkün olabilmektedir. O halde, kurumsal olarak sektördeki varlığını sürdürmek isteyen ticari işletmelerin kaliteli ürün ve hizmet sunmak gibi bir verimlilik sorumlulukları bulunmaktadır. Verimlilik sorumluluğunun hakkıyla yerine getirilmemesi, kısa vadede olmasa da uzun vadede muhakkak ticari işletmenin kepenk kapatmasına yol açacaktır. Ticari işletmeler, ‘süslü’ dokümanlar olarak duvarlara asılan misyon belgelerindeki varlık sebeplerinin tamamen kendi sektörlerinde ürün ortaya koyma, yani verimlilik olduğunu hatırdan çıkarmamakla mükelleftir. Aslında misyon belgelerindeki varoluş sebebinin kâğıt üzerinde kalması, fiiliyata geçirilememesi, söylem-eylem ikiliği manasında bir tutarsızlık durumu ortaya çıkarmaktadır ki bu aslen bir etik (ahlâk) ihlalidir. Ticari işletmelerin asıl varlık sebebi, ürün ve hizmet ortaya koymak suretiyle verimlilik olduğuna göre verimlilik şartlarını taşımayan yöneticileri ve personeli takım dışında bırakmalıdır.

Hesap sorabilen bir kurumsal ahlâk ihtiyacı

Ticari işletmelerin varlıklarını ve başarılarını yarınlara taşımak için ehil kadroları işbaşına getirmek gibi bir zorunlulukları vardır. Kurumsal kimliğini sektörde sürekli var kılmak isteyen ticari işletmelere yakından bakıldığında yöneticilerinin temel görevlerinden birinin, insanların seçimi üzerine odaklanmak olduğu görülmektedir. Akıllı ticari işletmeler için asla ihmal edilemeyecek bir varlık devam ettirme işlemi, doğru insanları seçip onları doğru yerlere yerleştirmektir. Bu göreve paralel diğer bir görev de yöneticilere ve personele verimliklerine göre bir karne biçmektir.

Dolayısıyla verimliliğin asıl ölçü olduğu ticari işletmelerde kişilerin değerlendirilmeleri daha objektif ve kurumsal faydaya uygun biçimde yapılmış olacaktır. Verimliliğin asıl karne ölçüsü olması demek, bir işletmede takıma dahil edilecekler ile takımın dışında tutulacakların mesleki yeterlilik ilkeleri, yani ürün ortaya koyabilme becerisine göre yapılması demektir. Bu hususun etik dokümanlarda kayıt altına alınması, arzulanan neticenin elde edilmesine yetmeyecektir.

Meslek ahlâkı (etik) ilkeleri dokümanlarının inandırıcılık yönünden güçlendirilmesi için bu ilkelerin “hesap sorabilirlik” yeteneği ile donatılması kaçınılmazdır. Hesap sorabilirlik yeteneği derken, tıpkı Ahi kültüründeki “pabucu dama atılmak” uygulaması kast edilmektedir. Bu Ahi ilkesine göre, meslek şartlarını kalite denetleme işlemleri neticesinde sağlamayan esnafa yönelik olarak kusurlu ürününün bütün meslektaşlarının gözü önünde çöpe atılarak cezalandırılması uygulaması söz konusudur. Meslek ahlâkının tesisi için Ahilik geleneğinden alınacak belki daha temel ilke şudur: “Üretimde kaliteyi korumak için hiç kimseye çıraklığını yapmadığı bir işin ustalığına soyunma izin verilmemelidir”. Böylelikle, zaten kusurlu icraatın önü ta en baştan kesilmiş olacaktır.