İtibar sorumluluk gerektirir!

Soner ALTAŞ - Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Başmüfettişi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

9 Eylül 2015 tarihli DÜNYA Gazetesi’nde “Türkiye’nin En İtibarlı Şirketleri” başlıklı bir haber yayımlandı ve İtibar Atölyesi tarafından 2011 yılından itibaren düzenlenen Türkiye İtibar Endeksi (TİE) araştırmasının 2014 yılı sonuçları açıklandı. Araştırmaya göre; Türkiye’nin en itibarlı üç markası Koç Holding, Sabancı Holding ve Turkcell olarak sıralanmış; en itibarlı 10 markası ise alfabetik sıralamayla; Arçelik, Eczacıbaşı, İş Bankası, Koç Holding, LÖSEV, Sabancı Holding, THY, Turkcell, Ülker ve Vestel olarak belirlenmiş.

İtibar denilince hemen aklımıza 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ile getirilen “güvenden doğan sorumluluk” ilkesi geldi. Bu sorumluluk hali, şirketler topluluğu bağlamında özel olarak düzenlenmiştir. TTK’nın 209'uncu maddesinde, “Hâkim şirket, topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hâllerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumludur” denilmektedir.

Bu düzenlemenin amacı şirketler topluluğu bağlamında hâkim şirketin toplumda ve tüketicide meydana getirdiği güveni kullanması halinde, bunun sonuçlarını yüklenmesini sağlamaktır. Zira, bağlı şirketler çoğu kez üyesi oldukları şirketler topluluğunun adını özellikle reklamlarında ve ilânlarında açıkça belirtmekte ve bu sayede kendilerine müşteri bağlamakta, ticarî menfaat sağlamaktadır. Örneğin; marketten aldığımız sütün üzerinde üretici şirketin unvanı ile birlikte bağlı bulunan hakim şirketin logosuna da yer verilmekte, bu yolla tüketicinin anılan ürünü gönül rahatlığı ile alabileceği mesajı verilmektedir. Yani, burada şirketler topluluğunun tepesinde bulunan hâkim şirketin -ki genelde bir holding şirket olmaktadır- itibarı kullanılmaktadır. Dolayısıyla, sorumluluğun merkez şartını da, itibarın kullanılması oluşturmaktadır. 

TTK ile getirilen bu düzenlemenin temelini, esasında İsviçre Federal Mahkemesi’nin çeşitli içtihat kararları oluşturmaktadır. Yoksa, herhangi bir kanundan alınmamıştır. Bu içtihatların temelinde ise Swissair Kararı denen bir karar vardır. Bu kararda itibar kullanımı yapıldığından ve dürüstlük kuralına aykırı davranıldığından dolayı adıgeçen şirket sorumlu bulunmuştur. Netice de, itibarlı şirket olmak bir ayrıcalık, ancak, itibarın sorumluluk gerektirdiği de bir gerçektir. Dolayısıyla, itibarı korumak, onu elde etmekten daha önemlidir. Gönül ister ki, bu topraklarda doğup büyüyen şirketlerimiz, global ölçekte de dünyanın en çok tanınan ve itibarlı olan şirketleri arasında yer alsın ve yerli markalarımız her ülkede bilinir olsun.