Kamu işveren tarafı taşeron işçilerin toplu sözleşme masasına oturmuyor
Yüzbinlerce taşeron işçinin TİS beklediğini kaydeden Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan, işveren tarafının masaya oturmaması nedeniyle sözleşmelerin tamamlanamadığını, 2014 yılında verilen bir hakkın engellendiğini söyledi.
Mehmet KAYA - Ferit PARLAK
Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan, kamuda çalışan taşeron işçilere yönelik sorunun derinleştiğini vurguladı. Yapılan kanun düzenlemesiyle, 2014 yılında taşeron işçilere sendikaya üyelik ve toplu sözleşme hakkı verildiğini hatırlatan Arslan, işveren tarafının masaya oturmaması nedeniyle sözleşmelerin tamamlanamadığını, verilen bir hakkın engellendiğini söyledi. Mahmut Arslan’ın dikkat çektiği bir başka konu ise; Maliye Bakanlığı’nın 2017 yılında personel çalıştırmaya dayalı hizmet alımı ihalelerine yönelik kısıtlama hazırlığına ilişkin oldu. Arslan, “Böyle bir kısıtlama yapılırsa kendi içinde çelişki oluşur. Ayrıca bu insanlar kamu hizmetinde çalışıyor. Açık neyle doldurulacak” dedi. Arslan, Ankara Temsilcimiz Barış F. Parlak ve arkadaşımız Mehmet Kaya’nın sorularını yanıtladı.
► Kamuda çalışan taşeron işçilerin kadroya alınma çalışması askıda görünüyor. Ayrıca 2017 yılında, kamuda taşeron işçi çalışan hizmet alımlarında bir tasarruf ihtimali belirdi. Maliye Bakanlığı’nın bu yönde bir hazırlığı var. En fazla taşeron işçinin üye olduğu konfederasyon olarak bu öneriye nasıl bakıyorsunuz?
Maliye Bakanı’mızla bir görüşme yapmıştık, bu konuda bir açıklaması olmadı. Maliye Bakanı’mızın, Türkiye’nin gerek yeni hükümetin kurulmasından sonraki süreçte, gerek 15 Temmuz sonrası performansını başarılı buluyoruz. Çünkü bütün bu olup-bitenlere rağmen bütçe fazla veriyor, makroekonomik rakamlar olumlu, enflasyon düşüyor, bütçe açıkları azalıyor. Türkiye’nin dengelerinin olumlu yönde seyretmesi açısından Maliye Bakanı’nı tebrik ettim. ‘Yatırımlardan vazgeçmeyeceğiz’ ifadesi, bütçe performansıyla ilgili ifadeleri olumluydu.
Asgari ücretle çalışanların ücretlerinin düşürülmemesi de önemli. Ekonomideki olumlu seyrin çalışanların ve taşeron işçilerin toplu sözleşmesine yansımasını arzu ettik. Gerekçelerimizi de anlattık. Biz olumlu gidişattan payımızı istiyoruz dedik. “Hayır, yok” denilmedi. Umuyoruz, Hükümet bu konuda adım atar.
Kamu açısından bakarsak, tasarruftan kasıt işçilerse, kamuda işçi kalmadı zaten. Ocak ayında yapacağımız kamuda çalışanların toplu iş sözleşmesinin (TİS) muhatabı işçi sayısı yerel yönetimler dahil 150 binin altına düştü. 14 milyona yakın sigortalı çalışanın yüzde 1’ine karşılık geliyor. Yüzde 1’e tekabül eden kamu işçisinin daha küçük olması mümkün değil.
Taşeron işçilerin çalıştığı işlerden bahsediliyorsa ve “Taşeron çalıştırmada sınırlama getireceğiz.” derlerse kendileriyle çelişirler. O zaman derler ki, “Taşeronlara kadro vadetmiştiniz. Ne oldu?”
Şu anda kamu hizmetleri taşeron işçiler üzerinden sürdürdüklerini zaten söylediler. Hem performans olarak hem hizmet kalitesinin artırılması olarak hem kamudaki verimliliği sağlama açısından taşeron işçilerin burada esas olduğunu ifade ettiler. Hizmet alımından tasarruf edileceği konusu varsa bu açık ne ile kapatılacak. Yeni memur alımı mı yapılacak, yeni kadrolu işçi mi alınacak. Eğer böyle bir karar varsa, ben de merak ederim.
► İşçilerin bekleyişi sürüyor. Toplu sözleşme hakkını da kullanamıyorlar, Hak-İş bu sorunu nasıl tanımlıyor?
Türkiye’nin varlığına yönelik, işgale yönelik darbe girişiminin uluslararası proje olarak hayata geçirilmek istenmesi hepimizin gündemini doğal olarak etkiledi. Bu süreçte Türkiye’nin normalleşmesi konusunda yoğun çaba sarfetmeye başladık. Taşeron işçilerin kadroya alınması da gündem dışına itilmiş oldu. Bizim görüşmemizden önce Çalışma Bakanımız Mehmet Müezzinoğlu’nun bir açıklaması oldu: Taşeron işçi konusunun kamu personel reformuyla birlikte değerlendirilmesinin doğru olacağını söyledi. Kendisinin bu açıklamayla ilgili de değerlendirmesini aldık. Bizim ne düşündüğümüzü ifade ettik.
► Toplu sözleşme hakkının kullanılamadığını vurgulamıştınız. Oysa yasayla belirlenmiş bir süreç var. Sorun nerede?
Kadro dışında toplu iş sözleşmeleri (TİS) de tamamlanamıyor. 2014 yılında 6552 sayılı Kanun’la taşeron firmalarda çalışan binlerce işçiye toplu sözleşme hakkının verilmesi ve bunun üzerine işçilerin sendikalara üye olması, toplu sözleşme süreçlerinin başlatılması ancak sonuçlandırılamamasının getirdiği zorlukları gündeme getirdik.
Burada ciddi bir sorun olduğunu söyledik. AK Parti çalışanlara toplu sözleşme hakkı verdi. Sendikalara üye olun, toplu sözleşme hakkınızı kullanın diye bir model ortaya koyuyor, fiyat farkını karşılayacağım diyor. Kıdem tazminatı benzeri hakkınızı teminat altına aldım diyor ama sürecin çalışanlar lehine sonuçlandırılmasıyla ilgili ciddi bir adım da atmadı. Şu anda elimizdeki rakamlar bizi ciddi şekilde rahatsız ediyor. Hak-İş’e bağlı 210 bin dolayında, belediye şirketleri dahil üyemiz var. Bunların 180 bininin toplu sözleşme süreci içinde olduğunu görüyoruz. Burada da şöyle bir tablo var: 3 bin 100 dolayında TİS sürüyor. 3 bin 100 sözleşme için Hakİş’in başlattığı süreç var. Bunun 700’ü sonuçlanmış durumda. Yüksek Hakem Kurulu (YHK) tarafında.. Geriye kalan 2 bin 400 sözleşme ise; henüz bir kısmı müzakere, bir kısmı YHK’ya dosya olarak gitmiş, bir kısmı henüz müzakere başlamamış ama yetki alınmış.
Bu süreci hükümet, sendikalarla oturup çerçeve sözleşme yapamadı. Bizim ısrarımıza, belli bir müzakere seviyesine ulaşmamıza rağmen. Sayın Soylu ile Sayın Ağbal ile müzakerelerde çerçeve sözleşme oluşturup çalışanların toplu sözleşmelerini Yüksek Hakem Kuruluna gitmeden sonuçlandıramadık.
► Sizce bu yaklaşımın nedeni nedir?
Sebep tamamen maliyet. Biz taşeron işçilerle ilgili TİS çerçevesi oluşturmayı sağlamaya çalışırken, Maliye Bakanlığı özel sözleşmeli personel kanununu çıkacağını, bu TİS sürecinin çok da anlamı olmayacağını belirterek çok da ilgi göstermediler. Aradan bunca süre geçmesine rağmen ancak gördük ki somut bir gelişme yok.
Yüzbinlerce insan bu sözleşmeyi bekliyor. Burada da muhatap sendikalar. Bizim binlerce üyemiz, benim toplu sözleşmem 1 yıldır imzalanamadı diyor. Yasaya göre, çerçeve sözleşme kamu işveren sendikasında. Çağırıyoruz, “hükümet yetki vermedi” diyor ama kanunda görev onun. Grev ya da grev oylamasıyla süreci tıkamamak için mecburen YHK’ya gidiyoruz. YHK günlük ortalama 30 civarında toplu sözleşme sonuçlandırılabiliyor. Kurulda, sadece Hak-İş’e ait 3 bin 100 sözleşmenin 1,5 yılda yüzde 25’i sonuçlandırılabildi.
İyice tıkanmış durumda süreç. YHK “bıktık, illallah” diyor. Hatta, 2014’te, 2015 Ocak ayından geçerli sözleşmeleri biz Faruk Çelik ile çerçeve sözleşmesiyle sonuçlandırmıştık.. Şimdi yeni dönem geldi. Yeni dönem toplu sözleşme için çerçeve görüşme yapacağız, diğerlerinin sahibi, muhatabı yok. Hükümet, kamu işveren sendikası sonuçlandıramadı. Biz muhatabız.. İşçiler de diyor ki, “Hükümet kanunu çıkardı, Yüksek Hakem Kurulu’ndan da çıkıyor, oturun bitirin bu işi” bunun bir cevabı yok.
"Kamuda kadrolu, yerelde ise kamu güvencesi olmalı"
► Hükümette, yeni bir adım hazırlığı mı var?
“Şöyle bir yol izleyeceğiz, şöyle bir kararımız var, şöyle bir düşüncemiz var” diye somut, açık, net bir açıklama görmedik. Satır aralarından anladığımız kadarıyla, hem Başbakan, hem Cumhurbaşkanımız ile bu konuyla ilgili görüşme olmadığını, bu görüşmelerden sonra taşeron konusundaki değerlendirmelerinin ve yol haritalarının oluşacağı yönünde intiba edindik.
Bizim bir taraftan taşeron konusunda hükümetin daha önceki hükümetin ortaya koyduğu çözümlere karşı itirazlarımız var, eleştirilerimiz var ve beklentilerimiz ve olumlu gördüğümüz tarafl ar var. Hak İş olarak biz daha önce durduğumuz yerdeyiz. Taşeron konusunda işçilerin kadrolu işçi olarak kamuda yer almasını, yerel yönetimlerde ise çalışanların bir imtiyazlı kamu şirketi bünyesine alınması çözümlerini desteklediğimizi teyit ettik. Bizim itirazlarımız ve mücadelemiz yine kaldığı yerden devam edecek. Özel statülü personel modeline itiraz ettiğimizi, kıdem ve diğer konularda ciddi kayıplar olacağını, konfederasyonumuzun üye kaybı olacağını, çalışanların ciddi kayıplarla karşı karşıya kalacağını, geldiğimiz noktadan geri gideceğimizi söyledik.
Belirsizlik verimsizliği artırır…
Yaklaşık 8 yıl önce yaptığımız sohbette dönemin Hak-İş Başkanı Salim Uslu, “Kamuda 119 bin sözleşmeli, 554 bin personel açığı var. Bu rakamlara bakmadan özel sektöre ‘İşçi al’ dersen, onlar da sana, ‘Sen neden almıyorsun, işini taşeronla görüyorsun?’ demez mi?” diyerek, taşeron işçilerin kadroya alınması gerekliliğinin altını çizmişti. Son 6 yıldır da HAK-İŞ Başkanı Mahmut Arslan, çalışanların verimliliğini olumsuz yönde etkileyen bu sorunun çözülmesi gerekliliğine her platformda dikkat çekmişti. Personel başta olmak üzere kamuda tasarruf ve verimlilik aciliyet kazanmışken, hükümet, taşeron işçilerin kadroya alınacağı yönünde vaatte bulundu. Önceki gün yaptığımız sohbette Arslan taşeron işçilerin bırakın kadroya alınmasını, toplu iş sözleşmelerinde dahi ciddi sıkıntılar yaşandığını dile getirdi. Bu belirsizliğin verimsizliği daha da artırdığı/artıracağı ortada.
Kamuda kaç taşeron işçi çalışıyor?
Bizim tespit ettiğimiz, bakanlıklardan da bize gelen sayılara göre, belediyeler hariç kamuda 600 bin dolayında işçi çalışıyor. Kadro alımıyla ilgili yapılan hazırlıklarda bu sayıya ulaştık. Biz yerel yönetimlerle birlikte 1 milyon kişi dolayında olabileceğini düşünüyoruz. Bize net sayılar verilmemişti. Özellikle Sağlık Bakanlığı bünyesinde 140 bin dolayında hizmet alımı ile yapılan işler var. Hizmetlerde ciddi bir ağırlık bu.