‘Kamu, teknolojik altyapı yatırımlarına yoğunlaşmalı’

İmalat sanayii yapısını değiştirecek bir dönüşüm ve transformasyona ihtiyaç olduğunu söyleyen CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, hem nitelik hem de nicelik olarak kamu yatırımlarının artırılması gerektiğini belirtti

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

canan_sakarya-006.jpg

CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, kamunun fiziki ve sosyal altyapı kadar teknolojik altyapı yatırımlarına da yoğunlaşması gerektiğini belirterek, kamunun teknolojik altyapıda uzmanlaşması, bu alana giriş stratejileri oluşturması, bizzat kamunun Ar-Ge’ye ayırdığı payı artırması gerektiğini dile getirdi. Hem nitelik hem de nicelik olarak kamu yatırımlarının artırması gerektiğini belirten Türeli, parti olarak pastayı büyütecek, bölüşüm ilişkilerini de daha adaletli hale getirecek bir ekonomi programı üzerinde durduklarını söyledi. 

CHP İzmir Milletvekili Meclis Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Türeli, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı. 

Başbakan tarafından geçtiğimiz günlerde ekonomide Dönüşüm Programı açıklandı, hükümet neden böyle bir pakete ihtiyaç duydu, hedeflenen dönüşüm ne ölçüde sağlanabilir? 

Açıklanan dönüşüm programı yeni bir programmış gibi kamuoyuna lanse edildi. Aslında baktığınızda bu 2014-2018 yıllarını kapsayan, 2013 yılının Temmuz ayında Meclis’te görüşülüp onaylanan 10. Kalkınma Planı’nda yer alan 25 öncelikli dönüşüm programı. Bunun 9 maddesini alıp eylem planı haline çevirmişler o açıdan yeni bir şey değil, kamuoyuna yeni bir çalışma olarak yansıtılması da doğru değil. Ayrıca bu dönüşüm programının uygulamaya konulması da zaman alacak. Hükümet tarafından ‘Ekonomide bir sıkıntı yok biz işin içindeyiz ekonomide dönüşümü sağlıyoruz’ şeklinde bir algı yaratılmak isteniyor. 25 maddelik dönüşüm programının 9 maddesini açıkladılar, sonra diğer sekizer maddeyi açıklayacaklar. Aslında bunların çok önceden yapılması gerekiyordu. AKP 12 yıldır iktidarda. Şimdi bunu yeni bir şey gibi ortaya koymalarını anlamak mümkün değil. Örneğin ara malı ithalatına bağımlılığın azaltılması zaten çok eskiden beri söylediğimiz, AKP döneminde ağırlaşan Türkiye’nin yapısal problemlerinden biri. Yurtiçi tasarruf oranlarının düşük olması, ekonomide büyüme hızı yavaşlasa bile düşmeyen cari işlemler açığı, artan dış borç stoğu, imalat sanayindeki düşük teknolojili sanayi yapısı bunlar önemli problemler ve bugüne kadar çözülmediği için de ağırlaşan sorunlar. 

OVP’de ortaya konulan ekonomik büyüklükler ve hedeflerin gerçekleşebilirliği konusundaki görüşünüz nedir? 

Orta Vadeli Plan ve programlar kamu için emredici özel sektör için yol göstericidir. Burada var olan hedefler Türkiye ekonomisinin şu anda nerede olduğunu ve nereye gideceğini gösteren değişkenler. Özel sektör üretim, yatırım, istihdam kararlarını buna göre alıyor. Bunlar bir varsayım setine göre hazırlanıyor, varsayımlar değiştiği zaman rakamlar da değişebilir, içeride ya dışarıda yaşanan bazı gelişmeler rakamları etkileyebilir ancak bu tür gelişmelerin olmadığı zamanlarda da bu rakamların tutturulması gerekir. Ama ne yazık ki bu sağlanamıyor. Cari işlemler açığı OVP’de hep düşük belirleniyor ama hep üzerinde çıkıyor çünkü ara malı ithalatı çok yüksek. İstihdam rakamlarının sağlığı konusunda ciddi endişelerimiz var. İstihdam artışı büyüme hızıyla ilişkilidir, bunu bir gecikmeyle takip eder, ekonomi küçüldüğünde birden işçi çıkarılmaz, büyüme arttığından birden istihdam artmaz. Türkiye’de 2008 yılından itibaren her yıl istihdam artışı var. 2009 kriz yılı, 2008’de büyüme duraksadı ama hem tarım kesiminde hem tarım dışı kesimde ciddi bir istihdam artışı var, burada ciddi bir sıkıntı var. İlk aklımıza gelen de istihdamın ve sermayenin yanlış ölçülmesi, biz bunu bütçe görüşmelerinde Kalkınma Bakanı’na da sorduk, cevap vermedi. 

BÜYÜME YAPISI SANAYİ SEKTÖRÜNÜ TAHRİP ETTİ 

Enflasyon, büyüme, cari açıkta beklentiniz nedir?

Enflasyon tahminlerinde hep yüzde 100’e yakın sapma var. Enflasyon hedeflemesi yaptığınız, Merkez Bankası’nın temel hedefinin enflasyonu kontrol etmek olduğu bir yerde bu ciddi sapmaları anlamak mümkün değil. Bu yılı iki haneli enfl asyonla kapatırız. Enfl asyon 2014’te yüzde 9.4 olarak belirtildi, yüzde 10 civarında gerçekleştiğini düşünsek OVP’de 2015’te yüzde 6.3, sonraki yıllar, yüzde 5’ler şeklinde. Ekonomide büyüme hızı, iç talep artacak ve diğer taraftan enfl asyonu yüzde 9.4’ten yüzde 6.3’e düşüreceksiniz bu mümkün değil. Ekonomi bu yıl yüzde 3.3 büyüyecek. Sonraki yıllarda yüzde 4.5-5 olarak hedefleniyor. Bunun altına baktığımız da yine özel tüketim ve özel sabit sermaye yatırımının artması öngörüsü var ama diğer taraftan cari işlemler açığı artmıyor. Cari işlemler açığı 2014 yılında 46 milyar dolar, 3 yıl sonra 50.7 milyar dolar olacak deniyor ama ekonomi büyüyecek, tüketim artacak, yatırım artacak talep olacak öbür taraftan da 5 yıl içinde cari işlemler açığı sadece 5 milyar dolar artacak böyle bir şey mümkün değil. Türkiye’deki büyüme yapısı sanayi sektörünü ciddi şekilde tahrip etti. Büyümenin lokomotif sektörü olan sanayi sektörünün milli gelir içindeki payı 2002 yılında yüzde 21 iken, 2013 yılında yüzde 19.2’ye geriledi. 2004 yılında sanayinin toplam istihdam içindeki payı da yüzde 20 ‘den, yüzde 19.4 düştü. 

YÜKSEK TEKNOLOJİDE KAMU-ÖZEL İŞBİRLİĞİ SAĞLANMALI 

Nasıl bir ekonomik model uygulanmalı? Kamu ve özel sektörün rolü ne olmalı? 

Kamunun altyapı yatırımlarına yoğunlaşmasına ihtiyaç var. Kamunun fiziki ve sosyal altyapı yapması kadar teknolojik altyapı alanında da yoğunlaşması gerekiyor. Nasıl 1930’ların Türkiye’sinde devletçi politikalarla kurulan fabrikalarla ciddi bir sıçrama sağlandı, bugünde kamunun teknolojik altyapıda uzmanlaşması, bu alana giriş stratejileri oluşturması, bizzat kamunun Ar-Ge’ye ayırdığı payları artırması, teknoloji geliştirme merkezlerinin kurulmasına ağırlık vermesine ihtiyaç var. Buralarda kamu-özel sektör işbirliği sağlanabilir. Özel sektör de üretim ve ihracatı artırarak, dış ticarete konu olan sektörlerde, imalat sanayi sektörlerinde uzmanlaşmalı. Özel sektörün yüksek teknolojili alanlara girmesi gerekiyor. 2003 yılında yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayii içindeki payı toplamda yüzde 5.7 iken 2013 yılında yüzde 3.4’e düştü. İhracatta yüzde 6.2 olan oran yüzde 3.5’e geriledi. 2003 ile 2007 arasında bir azalma var sonraki yıllar ise yerinde saydığını görüyoruz. OECD’nin imalat sanayiinde teknoloji yoğunluğu konusunda 4’lü bir ayrımı var buna göre Türkiye hala ortanın altı. Acilen, imalat sanayii yapısını değiştirecek bir dönüşüm ve transformasyona ihtiyaç var. AKP 12 yıldan sonra bu konuları yeni gündeme getiriyor. Uluslararası likiditenin bu kadar çok olduğu, dünya ekonomilerinin büyüdüğü, ticaret hacminin artığı bir zamanı Türkiye ıskaladı. Sonraki dönemi de ekonomide dönüşüm yapma, yapısal sorunları çözmek yerine o alıştığı sıcak para modeliyle geçirerek, ülkeyi bugünkü çıkmazın içine soktu. Devlet vermesi gereken doğru sinyalleri vermemiş, gerekli stratejileri oluşturmamıştır.

Yabancı sermayenin de yüksek teknolojili sektörlere girmesi sağlanmalı

Parti olarak öneriniz nedir, hangi adımların atılması gerekiyor? 

Türkiye’nin yapması gereken daha fazla kamu harcamasıdır hem nitelik açısından hem nicelik açısından daha yüksek nitelikli bir kamu harcamasına ihtiyaç var. Bir çok Avrupa ülkesinde de bu şekilde. Bunun sağlam vergi kaynaklarıyla finanse edilmesi gerekiyor bu açıdan vergi reformu önemli. Türkiye’de herkesin kazancına göre vergi ödediği ciddi bir vergi reformuna ihtiyaç var. Bu sağlanabilirse bir çok sorunu da çözecektir. Üretimi ve milli geliri artıracak bir ekonomi programı olması gerekiyor. Biz CHP olarak pastayı büyüteceğimiz ve bölüşüm ilişkilerini de daha adaletli hale getireceğimiz bir ekonomi programı üzerinde duruyoruz. Diğer bir konu Türkiye’de yatırımcıyı yatırıma teşvik edecek yönlendirecek bir model uygulanmadı. Şimdi çıkıp katma değeri yüksek üretime geçeceğim, teknolojiyi artıracağım diyorsanız ben de ‘12 yıldır neredeydiniz’ diye sorarım. Yabancı sermayenin de yüksek teknolojili sektörlere girmesini sağlayacak bir politika oluşturulmalı. Sanayide bir yapı değişikliğine ihtiyaç var, sektörleri bütün olarak ele alan, katma değeri yüksek ürünlerin üretildiği, bunu yaparken de emeğin iyi bir eğitim planlaması ile dönüştürülmesi gerekiyor. Türkiye’nin fason üretim zinciri üzerinden kayıt dışı üzerinden dünya ekonomisine eklemlenmesine karşıyız.