Karne stresini yasaklayın!
İSTANBUL - Yaz tatiline sayılı günler kala öğrenci ve ailelerini karne telaşı sardı. Notları iyi olan çocukların sabırsızlıkla beklediği bu dönem, not sorunu yaşayan öğrenciler için sıkıntı ve stres dolu günler anlamına geliyor. DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Merve Soysal Başa, karnenin sonuç olduğunu belirterek, “Anne ve babaların karne sonrasında çocuklarını tenkit etmemeleri son derece önemlidir. Karnelerdeki notlar ne olursa olsun, çocukların değerli ve önemli oldukları onlara hissettirilmelidir. Başarısızlıklar bir şekilde telafi edilir. Ancak bozulan aile-çocuk ilişkisi ve örselenen ‘sevgi’ daha zor telafi edilir” diyor.
DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Uzman Klinik Psikolog Merve Soysal Başa karne döneminde çocukların hissettikleri kaygı ve ailelerin nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili bilgiler verdi.
Bir karnenin iyi veya kötü olması neye göre değerlendirilir?
Bu değerlendirme öncelikle, doğal olarak karnede kaç kırık, kaç geçer not olduğuna bakılarak yapılır. Genellikle de içinde kırık not olmayan karne “iyi” karne olarak değerlendirilir. Diğer bütün performanslar gibi karnedeki duruma bakarak bir öğrenciyi, bir insanı değerlendirmek, yani sadece sonuçtan yola çıkarak bir yargıya varmak anne-babaları yanlış noktalara götürebilir. Karne bir sonuçtur ve bir anlamı vardır, önemli olan bu sonuca götüren süreci iyi değerlendirmektir.
Anne ve babaların dikkat etmesi gereken konular nelerdir?
Anne-babaların dikkat etmesi gereken konuların başında çocuğun bireysel özellikleri, genel kapasitesi ve güçlü olduğu alanlar gelmelidir. Artık sadece bir tek “zeka” veya “yetenek” olmadığını biliyoruz. Bu nedenle, çocuk, örneğin matematik dersinde zorlanmakta ise onun yeterince akıllı olmadığını düşünmek hatadır. Bir çocuğun sözel veya sayısal alanlara, müziğe, spora ya da doğa bilimlerine karşı bir eğilimi olabilir. Ancak okul ortamı içinde kendisinden çok çeşitli alanlarda eşit derecede başarılı olması beklenir. Çok az kimse birçok değişik alana eşit derecede ilgi duyabilir, dolayısıyla da bazı alanlara doğası gereği kendini daha yakın hisseder, diğerlerini de mecbur olduğu için öğrenir. Ailelerin fark etmesi gereken çocuğun çok da yatkınlığı ya da merakı olmadığı halde, bir konuda bir şeyler öğrenme konusunda ne kadar çaba gösterdiğidir. Çocuk o dersi önemser ve anlamak için elinden geleni yaparsa, artık getirdiği karne notunun pek de önemi kalmaz.
Aile ortamı, karnedeki notlara etki eder mi?
Karneyi değerlendirirken dikkat edilmesi gereken ikinci alan, çocuğun yer aldığı aile ortamıdır. Çocuğun bireysel özelliklerinin yanında, içinde yetiştiği aile ortamının da çocuğun çalışma alışkanlıkları, okulu önemsemesi, sorumluluklarını bilmesi ve yerine getirmesi üzerinde büyük etkisi vardır. Bütün aile bireyleri, boş zamanlarını televizyon karşısında geçirirken, çocuğun odasında ders çalışmasını ya da kitap okumasını beklemek çok da gerçekçi olmaz. Okumak, öğrenmek, yeni bilgiler edinmek, aile içinde eğlenceli, keyifli bir iş olarak ele alındığında, çocuk da bu faaliyetleri bir mecburiyet olarak görmemeye başlar, bu da onun öğrenme isteğini ve dolayısıyla da okul başarısını arttırır. Genellikle yapılan, çocuk okula başlayana kadar ondan hiçbir şey talep etmemek, birinci sınıftan itibaren de, çocuğun zamanını, eşyalarını organize etmesini, sorumluluklarının bilincinde olmasını beklemektir. Bunlar yerine getirilmediği zaman aile ve çocuk arasında çok ciddi çatışmalar yaşanır.
Toplum ve toplumun değerleri, çocuğun başarısını etkiliyor mu?
Çocuk, aile ve okul; okumaya, öğrenmeye ne kadar destek verirlerse versinler, eğer toplumun genelinde, bunlar çok takdir edilen değerler değilse, çocuk bir süre sonra okula gitmenin, diploma sahibi olmanın, çalışarak başarı kazanmanın çok da anlamlı olmadığını düşünmeye başlayacaktır. Bu kadar emek vermek yerine daha kısa bir yoldan nasıl paraya ve saygın bir konuma geleceğinin hesaplarını yapacak ve karneyi önemsemeyecektir. Çevresinde diploma almış, ancak iyi yaşam koşulları oluşturmakta zorlanan örnekleri gördükçe de fazla zahmete gerek olmadığı sonucuna varacaktır.
Aileler neler yapmalı?
Çocuğun okul başarısının onun kapasitesi içersinde olduğuna dikkat etmede özellikle ailelere büyük bir görev düşmektedir. Bir yandan çocuklarını çok iyi gözlemlemeli ve tanımalı, diğer yandan da çocuklarına öğrenmenin zevkini aşılayabilmelidirler. Bunların dışında, çocuğun daha okula başlamasını beklemeden, onlara çeşitli sorumluluklar vermeli, zamanlarını planlamayı, işlerini sıraya koymayı öğretmeliler. Öte yandan ailelerin, toplumla çocuk arasında bir süzgeç görevi de görmeleri gerekir. Çalışmanın, harcanan bir emek sonucu kazanılan başarının zevki, kutsallığı çocuğa yine küçük yaştan itibaren anlatılmalıdır. Çocuk, karnesini bir dönemin sonunda eline aldığında, büyük bir iç rahatlığıyla “Evet, elimden geleni yaptım, yapabileceğimin en iyisi buydu” diyebiliyorsa o karnenin iyi bir karne olduğu düşünülebilir. Ancak, çocuk çok daha fazlasını yapabileceğini düşünüyorsa, o karnenin, o anki durumun bir kesiti olarak değerlendirilmesi ve bundan sonrasında neler yapılabileceğinin çocukla tartışılması yerinde olur. Ailelerin karne karşısında heyecanlarını çok da dışa vurmamaları önemlidir. Olumlu ya da olumsuz duyguları fazlasıyla çocuğa yansıtmak, onun kendini değerlendirmesinde sürekli başkalarına bağımlı hale gelmesine neden olur. Burada önemli olan, çocuğun kendi kendini doğru olarak değerlendirmeyi öğrenmesi, kendi kendini eleştirmesi ve gitmesi gereken yönü kendi kendine bulmasıdır.