Katalan Cumhuriyeti’ne doğru
Prof. Dr. Nurettin Bilici / Çankaya Üniversitesi
11 Eylül Cuma günü Katalonya Otonom Devleti’nin başkenti Barselona’da idik. (1)
Burası İspanya Krallığı içinde var olan 17 otonom devletten bir tanesi. 46 milyon İspanya nüfusunun 7 milyonu bu devlette yaşıyor.
Diğer otonom devletlerde olduğu gibi buranın da ayrı parlamentosu var. Ayrı milletvekilleri ve başkanı var.
İspanya’da eğitim, sağlık, adalet, turizm, iç güvenlik gibi alanlardaki yetkilerin çoğu yerel devletlere bırakılmış. Onlar bu alanlardaki işleri Madrid’in müdahalesi olmadan diledikleri gibi yürütüyorlar.
Bu yeni yönetim şekli 1978 İspanyol Anayasası ile getirildi. O vakte kadar her türlü yetki General Franko’nun elindeydi. Bask, Katalan gibi tarihten gelen farklı dil, kültürlerin kendilerini koruma, yaşatma talepleri göz ardı ediliyordu. Tam tersine, “herkes İspanyoldur, tek dil İspanyolcadır” politikası egemendi.
Öz kimliğini yaşama, yaşatma talepleri göz ardı edilince 50’li yıllarda özellikle Bask Bölgesi'nde, silahlı örgütlenmeler başladı. Franko bu silahlı grupları asker gücüyle vurarak tüketmeyi planladı. Sertlik sertliği getirdi. Bask silahlı yapılanması tükenmek yerine daha da güçlendi. Asker-sivil binlerce insan öldü. Avrupa, ABD ve birçok ülke Bask, Katalan hak-özgürlük taleplerini destekledi. Özellikle komşu Fransa Bask, Katalan direnişçileri ülkesinde sakladı ve onlara her türlü desteği verdi.
Bu ortamda, İspanya’nın o zamanki AET’ye üye olma talepleri de 3 kez reddedildi. AET “önce demokrasiyi getirin; farklı dilleri, kültürleri yasaklamayın; farklı olmaktan da korkmayın; farklılık bir ülke için zenginlik anlamına gelir” diyordu.
İspanya AET tipi bir demokrasiyi ancak Franko’nun ölümünden sonra uygulamaya sokabildi. Yeni yetişmiş, dünyayı doğru okuyan genç siyasetçiler yeni bir yapılanmayı gündeme getirdiler. Bu yapılanma ABD, Almanya, İsviçre, Belçika gibi dünyanın en ileri ülkelerinde uygulanan yapılanmanın bir benzeri idi. Yerel yönetimlere geniş özerklikler tanıyan 1978 Anayasası bu anlayışla kabul edildi. Yeni yapılanma sadece Bask, Katalan halkları için olmayıp tüm İspanya’yı ilgilendiriyordu. İspanya Krallığı 17 otonom devlete bölündü.
Bu yeni düzenlemelerle AET yolu açıldı ve İspanya 1.1.1986 tarihinde AET’nin 12. üyesi oldu.
O tarihten itibaren İspanya ekonomisi hızla büyümeye başladı. Bugün İspanya’nın GSYH’si 1,5 trilyon dolar civarındadır. Kişi başına düşen milli gelir de 30 bin dolar civarlarındadır. Bu rakam aynı zamanda bugünkü AB 28 ortalamasının rakamıdır. İspanya’nın kişi başına düşen GSYH’si 1980 öncesinde (Franko döneminde) AET ortalamasının %40’ının altında kalıyordu. O tarihlerde İspanya’nın Türkiye’ye yakın bir ekonomik gücü vardı.
Yerel özerklikleri içeren yönetim anlayışı ve AB üyeliği İspanya’yı gelişmekte olan ülke konumundan gelişmiş ülke konumuna taşımıştır. Artık vatandaşlarının Franko döneminde olduğu gibi, zengin Avrupa ülkelerinde işçi olmak için vize kuyruklarında bekleme derdi yoktur. AB’nin diğer ülkelerindeki tüm imkanlar kendi ülkelerinde de vardır. Her İspanyol şimdi onurlu bir devletin vatandaşı olarak yaşama imkanına kavuşmuştur.
Bu hızlı zenginleşmede, yerel özerklik uygulamasının çok büyük katkısının olduğunu söylememiz gerekir. Yerel özerklik rekabeti getirmiştir. Rekabet de hızlı büyümeyi. Söylediklerimizin en somut örneği Real Madrid ve Barselona futbol takımlarının rekabetidir. Her iki takım günümüzde, dünyanın en zengin ve en başarılı futbol kulüpleri olma noktasına gelmişlerdir. Bu futbol kulüplerinin değerleri milyar dolarları bulmaktadır.(2)
Peki şimdi her türlü hak, özgürlüğe sahip olan Katalanların derdi nedir? Niçin bağımsız devlet olmak istiyorlar?
Rahmetli dedemin bir sözü vardı: “Oğlum, nerede bir kavga, kargaşa görürsen, araştır; altında mutlaka ya para meselesi ya da ırz meselesi vardır.”
Katalan olayında sorun para ile ilgili.
Katalanlar İspanyol bütçesine (Madrid’e) gönderdikleri vergilerin kendilerine kalmasını istiyorlar. Vergilendirme yetkisi, 1978 Anayasası ile yerel devletlere bırakılmayan nadir konulardan biri. Uygulama şöyle: 17 devletin topladığı tüm vergiler Madrid’e gidecek. Oradan tekrar 17 devlete dağıtılacak.
Yahudi ırkına çok benzeyen Katalan şöyle düşünüyor: “Ben İspanya bütçesine 5 katkı yapıyorum, oradan bana 1 dönüyor; oysa örneğin İspanya Krallığı’nın en fakir devleti olan Ekstramadura 1 katkı yapıyor, Ona 5 ödeniyor. Ben tembel Ekstramaduralıyı niye destekleyeyim?”
Hemen hatırlatalım, İspanya ortalamasında 30 bin dolar olan kişi başına GSYİH, Katalan Devleti’nde 40 bin dolar, Ektramadura’da ise 15 bin dolar.
Katalanlar şimdi “vergiler kendimize kalırsa biz yakın zamanda İsviçre kişi başına düşen milli gelir rakamı olan 60 bin doları yakalarız” hesabını yapıyorlar.
Barselona’nın yıllardır “vergimiz bize kalsın” talepleri Madrid’te yankı bulmadı. Madrid “hayır” dedi.
O zaman Barselona “ayrılırız, bağımsız devlet oluruz.” demeye başladı. Özellikle ekonomik krizin başladığı 2009 yılından bu yana bu ses daha güçlü çıkıyor.
Geçtiğimiz 11 Eylül Cuma günü Barselona caddelerinde yine ayrılıkçı sesler yükseldi. 500 bin civarındaki Katalan: “Ya vergilerimiz ya bağımsızlık” diye bağırıyordu. Katalan Bayrağı renklerine boyanmış otobüslerin üzerinde “son durak bağımsızlık” sloganları yazılıydı.
500 bin insan ellerinde, sırtlarında; sarı zemin üzerine, 4 kırmızı çizgiden oluşan Katalan bayraklarını (3) taşıdılar. Kalabalıklar sel oldu “Plaça de les Glòries Catalanes” (İspanyolcası: “Plaza de las Glorias Catalanas”; Katalan Şan ve Zaferleri Meydanı'na) aktı. Orada politikacıların ateşli söylevleri dinlendi, marşlar çalındı.
Peki Katalanlar muradlarına erip bağımsız devlet olabilecekler mi?
Madrid “hakkınız yok, hukuk buna imkan vermez, biz de izin vermeyiz” diyor.
Katalanlar “hakkımızdır, söke söke alırız.” diyor.
Alabilecekler mi? Alamayacaklar mı?
Bekleyip göreceğiz.
---------
(1) 11 Eylül tarihi; Katalanların Madrid güçlerinin Barselona’yı işgal etmesi sonucunda (1714) bağımsızlıklarını kaybettikleri günün yıldönümüdür. 1886 yılından bu yana “La Guerra de Successio y l’Onze de Setembre” veya kısaca “Diada” ismiyle “Milli Gün” olarak kutlanmaktadır. Bu günde Katalonya’yı savunmak için ölenler anılmakta, Katalan dilinin ve kültürünün yaşatılması heyecanı yeniden yaşanmaktadır.
(2) Barselona takımı bu yıl bir diğer Madrid takımı olan Atletico Madrid’den Türk oyuncu Arda Turan’ı tam 42 milyon euroya transfer etti. Bu rakam 2015 yılında İspanya’da ödenen en yüksek transfer parasıdır.
(3) İspanyol bayrağı ise sarı zemin üzerine iki kırmızı çizgiden oluşur.