”Katkı sağlamak için geleceklerse görüşmeye varız”
Başbakan Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal'ın Anayasa Değişikliği ile ilgili öne sürdüğü teklifi 'sulandırma' olarak tanımladı
İSTANBUL - Başbakan Erdoğan, CHP lideri Deniz Baykal'ın Anayasa Değişikliği ile ilgili öne sürdüğü teklifi değerlendirerek, "Bize bir katkı sağlamak için geleceklerse biz bu katkıları görüşmeye varız" dedi.
ABD ziyareti sonrası Anayasa değişikliğine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan, tüm siyasi partilerin bilgilendirildiğini belirterek, "Kendilerine verdiğimiz taslağının kapağını açamadan Anayasa Mahkemesi’ne gittiler. Bu kadar ciddi bir konunun sulandırılmasını kabul etmemiz mümkün değil" ifadesini kullandı.
Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Anayasa değişikliği ili ilgili olarak 3 maddenin çıkarılarak Meclise sunulması önerisini değerlendirerek, "Bize bir katkı sağlamak için geleceklerse biz bu katkıları görüşmeye varız. Görüşme noktasında bizim kapımız CHP'ye her zaman açık, bizde kamera da yok. CHP 3 maddeye değil 3 konuya itiraz ediyor 3 konu 11 maddeyi içeriyor" açıklamalarında bulundu.
CHP'nin Cumhurbaşkanı'na Anayasa değişikliği ile ilgili yaptığı çağrıyı da değerlendiren Erdoğan, "CHP'nin Cumhurbaşkanı'na çağrı yapması yanlıştır" dedi.
"Kimseye kapımız kapalı değil "
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın AK Parti Genel Merkezi'ni ziyaret edebileceğine yönelik açıklamaları için "Kimseye kapımız kapalı değil, siyaset yapıyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, Esenboğa Havaalanı'ndan yaptığı açıklamaların ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, bir gazetecinin, "Anayasa değişikliği konusunda daha CHP'nin önerisine, ABD'ye giderken, 'ben de varım' demiştiniz. Süreçte ne oldu da bu fikrinizden vazgeçtiniz? Baykal, 'Gerekirse AK Parti'ye giderim' dedi. Siz görüşür müsünüz?" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Benim söylediklerimi saptırmayın. Biz bir şey söylüyoruz. Söylediğimiz, bize gelenler bir katkı sağlamak üzere geleceklerse, biz bu katkıları görüşmeye varız ama bize gelecek olanlar, İstanbul'da ne dedim, Bunları iyi takip edin. Bize kimse Şark kurnazlığı ile yaklaşmasın' dedim. 'Kimse bunu hakaret olarak da telakki etmesin. En az bizler de onlar kadar bu konularda kurnazız, kusura bakmasınlar' dedik. Burada değişen herhangi bir şey yok ama görüşme noktasında bizim kapımız her zaman açıktır. Bizim odamızda kamera filan da yoktur. Biz kamera filanla da karşılamayız ama arzu ederlerse medyaya görüntü verir, ondan sonra oturur beraber hangi konuyu görüşeceksek bunu görüşürüz, çünkü bizim misafirperverliğimizin gereği de budur. Kimseye kapımız kapalı değil, siyaset yapıyoruz."
Ahmet Türk'e yapılan saldırı
Başbakan Erdoğan, kapatılan DTP'nin genel başkanı Ahmet Türk'e yapılan saldırı ve sonrasını da bir soru üzerine değerlendirirken, saldırıyı şiddetle kınadı.
ABD'de olayı duyduğu anda Türk'ü arayarak, üzüntü ve geçmiş olsun dileklerini ilettiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, "Gereği noktasında da bakanıma gerekenleri söyledim. Bildiğiniz gibi ilk adımlar bu noktada atıldı ve bunun nereye vardığı, arkasında herhangi bir şey var mı yok mu, bu konuyla ilgili çalışmaları arkadaşlarım yürütüyor. Yani olay bitmiş değil" dedi.
Erdoğan, bunun, işin bir yanı olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu tür şiddetle ne yazık ki geçmişten bu yana birçok siyasi liderler hep karşı karşıya kaldılar. Aynı şey, birkaç şey bizim de başımıza farklı şekilde geldi. Diğer liderlerin de başına geldi. Herhalde bunlar da bu işin kaderinde var. Bunları görmek istemiyoruz. Halkımızın da içinde bu tür bazı gurupların, şahısların çıkmasını bizim gibi demokraside ileri standartlara ulaşma mücadelesi veren bir toplumun yapmaması gerekir. Kardeşlik değerlerine bu kadar olumlu yaklaşan bir toplumda bunların olmaması gerekir. Çünkü bunlar hiçbir zaman siyasette çıkış yolu değildir. Bunlar yanlış adımlardır. Fakat bir başka yanlış şudur: İstanbul'da molotofkokteylini belediye otobüsüne atanların yaptığını tasvip etmek de mümkün değildir."
Kan kan ile temizlenmez
Ahmet Türk'ün olumlu açıklamalar yaparken, diğer taraftan bu tür olayların olmasının, işin nerelere vardığını gösterdiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kimse bunu bir empati olarak göstermeye gayret etmesin. Çünkü bir de böyle bir gayret var. Bu empati değil. Burada sorumluluk taşıyanların özellikle bu konuların üzerine gitmesi lazım.
Bir devletin otobüsünün, kamu otobüsünün, halkın otobüsü çünkü, içinde halk var, burada atılan molotofkokteyli ile orada yaralanmalar, çok daha ağır olaylar da olabilir. Hiçbir şey olmasın, kamu malına zarar vermeyi ne ile izah edeceksiniz? Bunlar yanlış şeylerdir. Nerede olursa olsun, bunların hiçbiri bu işin çözüm yolu değil. Şunu söylüyorum; pislik, pislik ile temizlenmez. Ağır bir ifade olacak, kan kan ile temizlenmez, su ile temizlenir. Biz buna bakacağız. Barışı bunun üzerinde yürüteceğiz, intikam hislerini, kin hislerini, nefret hislerini bir tarafa koyarsak, inanıyorum ki ülkemizde şu anda attığımız adımlar, bu demokratik açılım sürecini, üzerine bindirdiğimiz Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz çok daha güçlenerek ilerlemeye devam edecektir. Türk'e tekrar şifa diliyorum. Gerek mensubu olduğu parti teşkilatına, ayrıca bu noktada inanıyorum ki onlar da üzerlerine düşeni yapıyorlar, aklıselim ile hareket ediyorlardır. Aklıselim ile biz bu olaylardan çıkmanın yollarını arayacağız."
"Kapımız açık "
Erdoğan, bir gazetecinin, "anladığımız kadarıyla ana muhalefetin attığı adımlar, bir şekilde genel merkezinizin dışında kalacak, kapılar bu anlamda kapalı" sözleri üzerine, "(Kapımız açık) dedik" diye konuştu. Aynı gazetecinin, "yani bu öneriyle gelmeleri durumunda, ısrarcı olmaları durumunda, Meclis Başkanı'nı işaret etmiştiniz" sözleri üzerine de şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bakın her şeyi yanlış ifade ediyorsunuz. Ana muhalefet lideri, kime çağrı yaptı? Meclis Başkanı'na mı, bana mı çağrı yaptı, kime yaptı? Sayın Cumhurbaşkanı'na yaptı. İşin başlangıcı bir defa yanlış. Bu işin muhatabı bu safhada Cumhurbaşkanı değildi. Orada dikkat edin biz bir yanlışı düzelttik. Bu aslında işte kurnazlığın bir yanıydı. Sayın Cumhurbaşkanı'nı siyasetin içine, yani tarafsızlığını ortadan kaldırarak, ona gölge düşürmek suretiyle siyasetin içine çekme gayretiydi. Dedik ki 'onun yeri orası değil, bu konuda Meclis Başkanı'na gitmeniz lazım'. Daha sonra gittiler. Neden sonra, gurupları dolaşmak suretiyle Meclis Başkanı'na gittiler. Bu, ilk yapılması gereken adımdı. Bir önceki Meclis Başkanı'nın davetiyle başlayan süreçtir. Bunu aynı şekilde bu dönemde Meclis Başkanımızın riyasetinde yapmak mümkündü. Biz bu tür şeylerin hepsine varız, vardık ama şimdi müsaade edin de komisyonlarda tartışıldı, görüşüldü, bitti ve o dönemde bunların hiçbiri yok, sadece geçici 15. madde diye dayattılar, o olmayınca 3 madde başlığıyla geldiler ki o her bir madde bunlar konu başlıklarıydı. Bunları madde ile kamufle etmek istediler, kendilere göre. '3 madde' dediler. Halbuki bunlar 11 maddeyi kapsayan bir yaklaşım tarzıydı. Bunun da tabii olamayacağı ortada.
Biz diyoruz ki 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Sizler de milletin vekillerisiniz, gelin vekiller olarak şu anda parlamentodan bunu geçirelim' ama millete gidelim diyorsanız, o zaman zaten referandum için ona da varız. Millete gitmek için de biliyorsunuz 330-367 aralığı söz konusu. Orada çıkacak bir sayı ile zaten millete gideceğiz. Bundan da hiç rahatsız olmaya gerek yok. Milletimiz hangi kararı verirse başımız gözümüz üstünde yeri var. Çünkü biz milletin rotasındayız. Milletimizin kararı bizim için demokraside her şeydir. 'Millet bilmez, biz biliriz' mantığıyla hareket edenlerden değiliz. Milletimiz bu noktada en isabetli kararı verir diyoruz. Bundan da kimse çekinmesin."
Ermenistan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokol ile ilgili, "Biz ahde vefaya saygılıyız, İsviçre Zürih'te ne imzalandıysa ona sadığız. Şunu çok açık söylüyorum: Biz kendi hafıza kayıtlarımızı Türkiye olarak başka ülkelere dayatma gibi bir anlayışın içinde değiliz ama hiçbir ülke de kendi hafıza kayıtlarını Türkiye'ye dayatmamalıdır. Burada da onlardan bu hassasiyeti bekleme hakkına sahibiz" dedi.
"24 Nisandan önce protokollerin ilerletilmesi açından somut bir adım bekleyecek miyiz, beklemeli miyiz? Türkiye'nin tutumunu biliyoruz ama ABD'den de 'kritik bir zamandayız' açıklamaları geldi" sözleri üzerine Erdoğan, 24 Nisan öncesinde bu yapılan çalışmaya yönelik özel temsilci olarak Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ile Sarkisyan'a mesaj gönderdiğini hatırlattı.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu mektuba cevabı da orada değerlendirdik ve bu değerlendirme neticesinde bakanlarımızı görevlendirme kararı aldık ve Dışişleri Bakanlarımız, Sayın Davutoğlu ve Nalbantyan bir çalışmayı başlattılar. Şimdi bunun takipçisiyiz. Bu çalışma devam ediyor, bu görüşmeler devam edecek. Tabii bu çalışmalardan ne çıkar bunu da göreceğiz ama bunu dün de evvelki günde ABD'de söyledim, bizim Türkiye olarak uluslararası hukukun gereği ahde vefadan hareketle burada tavizimiz yok. Biz ahde vefaya saygılıyız, İsviçre Zürih'te ne imzalandıysa ona sadığız. Şunu çok açık söylüyorum: Biz kendi hafıza kayıtlarımızı Türkiye olarak başka ülkelere dayatma gibi bir anlayışın içinde değiliz. Hiçbir ülke de kendi hafıza kayıtlarını Türkiye'ye dayatmamalıdır. Burada da onlardan bu hassasiyeti bekleme hakkına sahibiz.
İşin bir diğer boyutu, tabii özellikle Zürih'teki imzalanan metinle alakalı, 'Dağlık Karabağ konusuyla Türkiye-Ermenistan arasındaki kapılar konusu birbirine karıştırılmamalı' gibi bir yaklaşım var. Biz burada diyoruz ki '1993'de bu kapılar niçin kapandı?' Kapanma gerekçesi biliyorsunuz bir işgal olayıdır, yani Azerbaycan topraklarının işgalidir. Şimdi bunun düzeltilmesini istiyoruz. Bunun düzeltilmesi halinde biz hemen adımı atarız, buna varız. Peki Azerbaycan bu noktada ne istiyor? Azerbaycan da şu anda diyor ki mesela 'İlk etapta Akdam ve Fuzuli rayonlarının (illerin) açılmasıyla bizler Azerbaycan-Ermenistan arasındaki kapıyı açabiliriz'. Tabii burada farklı olarak Minsk üçlüsüyle yaptıkları görüşmelerde bazı yaklaşımlar var, anlaşamadıkları konu orası. Tabii o çözülemediği sürece burada bir sıkıntı yaşanıyor. Bunu Sayın Obama ve Sayın Medvedev ile de görüştüm ve geçen hafta da sayın Sarkozy ile Fransa seyahatinde bu konuları görüştüm. Temenni ederim ki bu üçlü de bu çalışmayı biraz daha yoğunlaştırmak suretiyle burada bir çözüme varılır. 24 Nisan öncesinde başka bir gelişmenin olacağına ihtimal vermiyorum. Tabii 24 Nisan ile ilgili Sayın Obama ne tür açıklama yapacak o tabii Sayın Obama'nın takdirindedir. Bu konuyla ilgili hassasiyetlerimizi zaten kendileri biliyorlar."
İran'ın nükleer programı
Erdoğan, "İran'ın nükleer programıyla ilgili Brezilya Cumhurbaşkanı'yla orada görüştünüz. Brezilya'nın tutumunun Türkiye'ye yakın konumda olduğunu biliyoruz. Türkiye ile Brezilya'nın birtakım plan, hazırlık çalışması içerisinde olduğu haberleri geldi. Böyle bir çalışma var mıdır, varsa içeriğiyle ilgili bilgi verir misiniz?" sorusu üzerine ise Brezilya ile Türkiye'nin İran'la ilgili, nükleer program konusundaki yaklaşımlarının büyük ölçüde örtüştüğünü bildirdi.
ABD'de 12-13 Nisan tarihlerinde yapılan toplantının bir başka versiyonu olan Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin, 16-17 Nisan tarihlerinde İran'da da yapılacağını hatırlatan Erdoğan, bu toplantıya Türkiye'den de yetkililerin katılacağını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Brezilya ile bizim bu noktadaki görüşmelerimizde örtüşen noktalar belli ve biz tek şeyi burada arzuluyoruz; Demokratik çözüm, yegane çözümdür, diploması yegane çözümdür, diplomasiden ayrılmamalı, kopulmamalı ve demokratik çözümden ayrılmamalı, çünkü antidemokratik çözüm yollarının maalesef insanlığa bedeli çok ağır olmuştur. Bunları özellikle de bölgemizde yaşamak istemiyoruz. Kaldı ki burada bir özellik daha var. İran'a, Türkiye dışında BM Güvenlik Konseyi üyelerinden kara sınırı olan başka bir ülke yok. Tek kara sınırı olan ülke biziz, 380 kilometre ve tarihe bakıyorsunuz Kasrı Şirin Anlaşması'ndan bu yana aramızda hukuk var, bunu bir kenara atamayız. Şu anda ilişkilerimiz çok çok farklı bir konumda, bunu her zaman söylüyoruz. Dış ticaret hacmimiz 10 milyar doları aşmış vaziyette. Doğal gazda Rusya'dan sonra ikinci tedarik ülkemiz İran. Biz şimdi ülkemizin bu tür ilişkilerini kalkıp da herhalde bir kenara atacak durumda değiliz ve dostlarımızın da bizim bu konumumuzu iyi değerlendirmesi lazım."
Kırgızistan'daki olaylar
"Ankara'nın, Kırgızistan'daki geçici yönetime bakışı nedir? Devrik lider Bakıyev'in Türkiye'den sığınma talep edebileceği haberleri çıktı. Böyle bir talep var mı, olursa nasıl değerlendirilir?" sorusu üzerine de Erdoğan, şu anda kendilerine ulaşan bir talep olmadığını ancak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Kırgızistan ile ABD'den bazı telefon görüşmeleri yaptığını bildirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz tabii bu tür yaklaşımlara, yeter ki çözüme eğer bir vesile teşkil edecekse biz bunlara her zaman hazırız, varız, yeter ki çözüme bunlar yardımcı olsun. Çünkü Kırgızistan'daki bu gelişmelerin faturası, bedeli gerek bizim orada yaşayan vatandaşlarımız açısından, gerek Kırgızistan'ın kendi durumu açısından çok ciddi sıkıntılar meydana getiriyor. Örneğin Kazakistan bile 'Bakiyev bize gelecekse kapımız açık, alırız' diyor. Zaten onlar da irtibatı kurmaya çalışıyorlar. Sayın Nazarbayev ile de ABD'de konuyu şöyle bir değerlendirme imkanımız oldu. Bildiğiniz gibi daha önceki Cumhurbaşkanı Asker Akayev de şu anda Moskova'da. Kırgızistan bu tür talihsizlikleri ne yazık ki yaşıyor. Bir an önce orada durumun normale dönmesi bizim de tabii ki arzumuzdur, isteğimizdir ama Dışişlerimiz zaten irtibat halinde görüşmeleri yapıyoruz ve yapmaya da devam edeceğiz."
Çin'deki deprem nedeniyle bu ülke halkına başsağlığı da dileyen Erdoğan, Çin yönetimi ve halkına taziyelerini iletti.