Kısa vadede en büyük risk, cari açık

Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau, Ankara Sohbetlerine konuk oldu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Hüseyin GÖKÇE

ANKARA - Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau Türkiye ekonomisinin krizde iyi performans gösterdiğini ancak kısa vadede ekonominin aşırı ısınması olasılığı ve cari açığın büyümesi riskiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı.  Zachuau, enflasyon risklerini dizginlemek amacıyla, mali ve para politikalarını çok sıkı ve disiplinli bir şekilde uygulamanın zorluklarına da dikkat çekti. Orta vadede en büyük sorunun istihdam olduğunu vurgulayan Zachau, Türkiye'nin, ekonomik performansıyla kredi notunun yükseltilmesi ve 'yatırım yapılabilir' seviyeye ulaşabilmesi için gerekli potansiyele sahip olmakla birlikte iki temel engeli aşması gerektiğini ifade etti. Zachau not artışını engelleyen iki nedenden birinin Türkiye'nin uzun süre kötü bir sicile sahip olmasının piyasalar tarafından unutulmaması olduğunu söyledi. Zachau'ya göre ikinci neden Türkiye'nin enerji bağımlılığı, düşük yurt içi tasarruf gibi. yapısal zorluklara sahip olması. Türkiye'deki görev süresi dolmak üzere olan Zachau, Ankara Sohbetlerine konuk olarak Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı.

Görev yaptığınız dönemde Dünya Bankası'nın Türkiye'ye sağladığı desteklerin bilançosunu ayrıntılı olarak alabilir miyiz?

Türkiye'ye ilk geldiğim 2006 yılı sonlarından bu yana geçen dört-beş yıllık döneme baktığımızda, Türkiye'nin başarılı bir ekonomik kalkınma ile tarihe geçtiğini görüyoruz. Türkiye küresel krizden çoğu ülkeye göre daha iyi bir şekilde çıktı. Dünya Bankası Grubu bu dönemde Türkiye ile ortaklık yapmış olmaktan gurur duyuyor. Yılda neredeyse 2 milyar dolar finansman sağlayabildik. Artık sona ermek üzere olan mevcut Ülke Ortaklık Stratejisi'nin kapsadığı 4 yıllık dönemde neredeyse 8 milyar dolara ulaştık ve bu rakam şimdiye kadarki en yüksek miktar. Ancak eşit düzeyde önemli bir başka husus ise, Türkiye ile Dünya Bankası ve diğer ülkeler arasındaki bilgi, danışmanlık  ve teknik bilgi birikimi paylaşımı. Bu hem Dünya Bankası tarafından Türkiye'ye hem de Türkiye tarafından Dünya Bankası ve diğer ülkelere sağlandı.

Sağlığa erişim arttı

Birçok örnek sayabiliriz, ailelerin gelir düzeyi yükseldi, enflasyon düştü ve daha fazla insan iyi ve kayıtlı iş sahibi. Türkiye kamu borç yönetiminde ve afet riski yönetiminde bir dünya lideri haline geldi. Türkiye sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerinde köklü reformlar yaptı ve yoksul ve dezavantajlı aileler de dahil olmak üzere çok daha fazla insan artık geçmişe göre daha iyi sağlık hizmetlerine erişebiliyor. Enerji sektöründe önemli reformlar yapıldı. Bunlar Türkiye için çok büyük başarılar ve Dünya Bankası hem sağladığı finansman desteği hem de danışmanlık hizmetleri ve uluslararası deneyim aktarımı yoluyla, kamu borç yönetimi, afet yönetimi, enerji, sağlık  da dahil olmak üzere tüm bu alanlarda Türkiye ile ortaklık yaptı.

Bu vesile ile, 2009 yılında İstanbul'da Yıllık Toplantılarımıza ev sahipliği yaptıkları için Türk halkına ve İstanbul şehrine bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Toplantılar oldukça başarılı ve sorunsuz bir şekilde geçti.

Dünya Bankası'nın desteklerine yönelik yeterli projelerin geldiğini düşünüyor musunuz?Türkiye Dünya Bankası imkanlarından yararlanabildi mi?

Her zorluk aynı zamanda bir fırsat. Küresel kriz olmasaydı, Türkiye bugün daha iyi bir konumda olabilirdi. Bununla birlikte, Türkiye kendi koşulları içerisinde mümkün olan  en iyi performansı gösterdi; bunu başarırken Dünya Bankası Grubu'nun sunduğu fırsatlardan da yararlandı. Örneğin, Türkiye Dünya Bankası'nın yönettiği Temiz Teknoloji Fonu'ndan yararlanan ilk ülke oldu. Ayrıca, Türkiye Dünya Bankası'nda geçen yıl gerçekleştirilen sahiplik reformundan en fazla yararlanan üç ülkeden birisi oldu. Türkiye'nin Dünya Bankası'ndaki sermaye hissesi eskiden yüzde 0.5 iken iki kat artış ile yüzde 1'in üzerine çıktı.

Görev yaptığınız dönem boyunca Türkiye ekonomisinin performansını nasıl buluyorsunuz?

Genel olarak, Türkiye ekonomisi çok iyi bir performans sergiledi. Milli gelir ve ailelerin gelirleri önemli ölçüde arttı, enflasyon rekor düzeyde düşük seviyelerde ve daha fazla insan daha iyi eğitim ve sağlık hizmetlerine erişebiliyor. Türkiye'de seyahat ettiğimde insanların en fazla vurguladığı husus şu: Artık daha iyi sağlık hizmetlerine erişebiliyorum, dört-beş yıl önce durum böyle değildi. Türkiye diğer ileri orta gelirli ülkelere ve yükselen piyasa ekonomilerine göre de iyi bir performans sergiledi; sadece Çin ve Hindistan gibi birkaç ülke benzer düzeyde veya daha iyi bir performans gösterdi.

Sizce Türkiye gösterdiği performans bakımından uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları tarafından doğru kategoride değerlendiriliyor mu? Durumu bizden kötü olan ülkelerin notu çok daha iyi. Piyasalarda ve Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşlarda daha mı az güven duyuluyor?

Türkiye, güçlü ekonomik performansı sebebiyle gelecekte kredi notunun yükseltilmesi ve 'yatırım yapılabilir' seviyeye ulaşabilmesi için gerekli potansiyele sahip. Peki bu henüz niye gerçekleşmedi? Bunun iki temel sebebi olduğunu düşünüyorum: İlk olarak, Türkiye geçmişte uzun süre kötü bir sicile sahipti ve piyasalar bunu hâlâ hatırlıyor. 'Filler unutmaz' sözüne benzer şekilde, piyasalar unutmuyor. İkinci sebep ise, Türkiye'nin hâlâ yapısal zorluklar ile karşı karşıya olması. Enerjide ithalata bağımlılık, düşük seviyedeki yurt içi tasarruflar ve cari açığa yol açan sanayi üretimi, ticaret ve tüketim düzenleri gibi. Kriz sonrasında büyüme tekrar başlar başlamaz, cari açık da yükselmeye başladı ve bu açıklar büyük ölçüde nispeten kısa vadeli sermaye ile finanse ediliyor. Piyasalar şu anda olası bir aşırı ısınmadan endişe duyuyor. Ekonomide hafif bir soğumanın işaretleri var. Örneğin en son sanayi üretimi  verileri. Ancak genel olarak ekonomi hala ileri doğru bir atılım içerisinde, güçlü bir kredi artışı var, enflasyon beklenenden yüksek çıktı, vs. Piyasalar şu anda güçlü ve sıkı mali politika, para politikası ve ihtiyatlı politikalar görmek istiyor.

Küresel güvensizlik

Uluslararası alanda birçok insan, ülkelerinin bankacılık sistemine, hükümetlerinin bunları iyi bir şekilde düzenleme çabalarına ve yeteneğine, küresel ekonomik liderliğe ve uluslararası finans kuruluşlarının bu gibi krizleri önleme yeteneğine olan güvenini kaybetti. Aslında, ülkelerin ekonomik liderleri ve uluslararası finans kuruluşları çok büyük bir ölçekte harekete geçtiler ve iyi bir şekilde müdahale ettiler Şu anda önümüzdeki zorluk, G-20 yoluyla, Türkiye, Brezilya, Çin, Hindistan ve aynı zamanda Almanya, İngiltere, ABD, vs. gibi ülkelerde iyi ekonomi politikaları yoluyla, iyileşen küresel ekonomik ve mali yönetimi devam ettirmek. Dünya Bankası Grubu, G-20'ye katılımımız, Türkiye ile ve dünyanın  dört bir yanındaki ülkeler ile olan ortaklığımız yoluyla bu gündeme katkıda bulunabilir ve bulunmakta.

Size göre Türkler  konumunu olduğundan daha iyi mi görüyor? Gerçekten ileri olduğumuzu düşünüyoruz ama aslında o kadar ileri değil miyiz?

İşler uzun süre çok iyi gittiğinde, insanlar hallerinden memnun olabilirler ve riskleri küçümseme eğilimi gösterebilirler. Pek çoğumuz kendi hayatımızda bunu yaparız. Bunu şirketler de yaparlar, en son teknolojiyi takip etme ve yenilikçilik yeteneklerini kaybederler. İşler uzun süre iyi gittiğinde, atalet ve aşırı güven sebebiyle insanlar, şirketler, ülkeler koşullar değişse ve farklı eylemler, kararlar ve politikalar gerektirse bile her zaman işe yarayan şeyleri yapmaya devam etme eğilimi gösterirler. Bir görüşe göre, bu tip davranışlar mali krize katkıda bulunmuştur -özellikle birileri için iyi giden şeyler (örneğin ucuz konut kredileri) balon patlayıncaya kadar başkaları tarafında da taklit edilir-bu arada bazıları da bu risklerin devam ettiğini veya yeniden yükselmeye başladığını söyleyebilir. Bu hepimizin sürekli olarak takip etmesi gereken bir şeydir..

Türkiye ekonomisinde temel güçlükler neler?

Kısa vadede (önümüzdeki 12-18 ay), en önemli ekonomik zorluk ve risk, ekonominin aşırı ısınması olasılığı ve özellikle de Türkiye'nin yüksek ve artmaya devam eden cari açığı.  En büyük kısa vadeli zorluk ise, cari açığı ve enflasyon risklerini dizginlemek amacıyla mali politikaları ve para politikalarını çok sıkı ve disiplinli bir şekilde uygulamak. 

En büyük orta vadeli (5 yıla kadar) zorluk ise istihdam. Önümüzdeki birkaç yıla baktığımızda, Türkiye'nin hızlı bir nüfus artışı yaşamaya devam edeceğini görüyoruz. Türkiye, çalışma çağındaki nüfusa katılan pek çok gencin iyi ve üretken işlere sahip olabilmesi için bu 'demografik pencereden' yararlanma bakımından çok büyük bir fırsata sahip.  En büyük orta vadeli risk Türkiye'nin bu riski kaçırması. Çünkü Türkiye çok sayıda gencin yaratıcılığı ile, büyük kişisel ve üretken ekonomik başarı potansiyeli ile iş yaşamına katıldığı böyle bir dönemi bir daha asla yaşamayacak.

 

Önümüzde 5, 10, 20 yıl için iki önemli zorluk görüyorum:bunlardan birisi eğitim ve diğeri iklim değişikliği ve çevre. Aynı zamanda istihdam zorluğu ile de ilgili olan eğitim ve beceriler ile başlayayım. Türkiye özellikle ilköğretimde olmak üzere eğitime erişim konusunda çok büyük bir ilerleme kaydetti.  İlköğretimde okullaşma şu anda hem kızlar hem de erkekler için neredeyse evrensel. Ancak ortaöğretimde bazı boşluklar var (okullaşma oranları yüzde 70 civarında); ilköğretim öncesi ve yüksek öğretimde de önemli boşluklar var.  Aynı zamanda, Türkiye eğitimin kalitesi konusunda da bazı zorluklar ile karşı karşıya.

 

Enerjide yatırım şart

Dünya Bankası Türkiye'deki enerji projelerine nasıl bakıyor. Türkiye bir enerji üssü olabilir mi?

Enerji birçok bakımdan Türkiye için kritik bir zorluk. Türkiye enerjide büyük ölçüde ithalata bağımlı;.enerji talebi hızla artmaya devam ediyor ve artan talebin karşılanması için büyük yatırımların yapılması gerekiyor,Türkiye'de enerji sektörü sera gazı emisyonlarında açık ara ile en büyük paya sahip. Türkiye enerji reformunda büyük mesafe kat etti. Enerji arzı geçmişe göre çok daha güvenilir; sektör özel yatırımları çekebildi ve istihdam yarattı; bir yenilenebilir enerji endüstrisi hızla büyüyor ve enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine yardımcı oluyor.  Önümüzde aşılması gereken en büyük zorluk enerji verimliliğinin arttırılması.  Dünya Bankası, örneğin gaz depolama, elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımı, yenilenebilir enerji yatırımları için sağladığı finansman desteği ile enerji sektörünün tüm alanlarında Türkiye ile ortaklık yapmakta.  Dünya Bankası aynı zamanda  bilgi, uluslararası deneyim ve danışmanlık hizmetleri de sağladı. Bu noktada, Türkiye'nin Temiz Teknoloji Fonu'ndan yararlanan ilk ülke olduğunu belirtmem gerekir.

Türkiye'de en çok insanları ve dostlukları sevdim

Türkiye'de görev yaptığınız dönem boyunca en çok neyi  sevdiniz? Buradan ayrıldıktan sonra en çok neyi özleyeceksiniz?

İnsanları ve dostlukları.  En önemlisi bu.  Ve tabii ki simit ve taze domatesi.

Mesleki açıdan, Dünya Bankası'nın Türkiye'deki çalışmalarına liderlik etme ve Dünya Bankası olarak Türkiye ile güçlü bir ortaklık yapma fırsatına sahip olduğum için kendimi çok mutlu hissediyorum.  Bu ortaklığın iki denk taraf arasındaki bir ortaklık olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum; bu ortaklık yardımlar üzerine kurulu bir ortaklık değil, bilgi, deneyim ve finansman paylaşımını, Türkiye'nin kalkınmasına katkıda bulunmayı ve Türkiye'nin de başka ülkelerde kalkınmaya katkıda bulunmasını içeriyor. Her gün yeni şeyler öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Buradan ayrıldıktan sonra bu deneyimleri, dostlukları özleyeceğim.

Eğitim ve kadın erkek eşitliğinde büyük farklar var

 

Bununla birlikte, eğitim alanında hâlâ büyük farklılıklar mevcut. Beslenme konusunda hâlâ büyük farklılıklar mevcut. Kadınlar hâlâ erkeklere göre çok daha az iş fırsatına sahip. İyi altyapı ve iletişim olanaklarına erişim kırsal alanlarda kentsel alanlara göre çok daha kötü durumda -tekrar belirtmek isterim ki- bu durum pek çok ülke için geçerli, ancak Türkiye için özellikle geçerli. Türkiye şartlı nakit transferleri yoluyla sosyal destekler için, sağlık için yapmakta olduğu şeyleri, bu alanlarda da gerçekleştirebilir...

Ayrıca, bir çocuğun Van'da veya Hakkari'de veya İstanbul'da doğmuş olması büyük fark yaratıyor; ayrıca annesinin ortaöğretimi tamamlayıp tamamlamadığı, hatta üniversiteye gidip gitmediği de büyük fark yaratıyor. Eğitimdeki bu zorlukların aşılması -- erişim, kalite ve eşitlik -Türkiye'nin gelecek nesillerinin ne kadar üretken ve verimli bir yaşam sürecekleri ve Türkiye'nin ne kadar zengin bir ülke olacağı bakımından büyük fark yaratacaktır...

Ayrıntılardaki Ulrıch Zachau

Ferit B.PARLAK

Bazı gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen milli gelir 70 bin dolarları geçerken, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerdeki 3 milyarı aşkın insan 700 dolardan daha az bir gelirle yaşıyor. Bunun yarıya yakını ise günde 1 dolardan az kazanıyor.

Bu çanağın iki ucunu birleştiren köprü görevini üstlenme ve gelişmiş ülkelerden sağladığı kaynak ile az gelişmiş ülkelerin kalkınmasına ivme kazandırma amacıyla kurulan Dünya Bankası, bünyesindeki 5 kuruluş aracılığıyla az gelişmiş ülkelere düşük faizli ve faizsiz krediler ile hibeler sağlıyor.

Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA) ve Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBDR) dışında kurulan Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve Yatırım Garanti Ajansı (MIGA) aracılığıyla da gelişmekte olan ülkelerdeki özel sektör yatırımlarını desteklerken, bu ülkelerdeki yatırımcılara ve kredi verenlere politik risk sigortası da sağlıyor.

Türkiye'de son günlerini geçiren Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau ile Türk ekonomisi ile ilgili genel bir değerlendirme yapıp Dünya Bankası'nın Türkiye ile ilgili projelerini konuştuk. 

 

Bu konularda ilginizi çekebilir