Kıssadan hisse
Orhan AKIŞIK
Yeni yılla birlikte Amerikan ekonomisindeki toparlanma sinyalleri güçlenmeye başladı. Geçen ay %9.8'den %9.4'e gerileyen işsizlik oranının, ihracata yönelik sektörlerdeki canlanmayla birlikte azalmaya devam edeceği anlaşılıyor. 2011, beklenmedik gelişmeler olmazsa, ABD ekonomisinde büyümenin ivme kazandığı bir yıl olacak. Ekonomideki iyimserliğin artmasına neden olan diğer önemli bir gelişme, krizin sona ermesinden bu yana kredi musluklarını gevşetmekte tereddüt eden bankacılık sektörünün sonunda bu politikasından vazgeçmesi. Finansal krizin çıktığı tarihten beri ilk defa kredilerde artış görülüyor. ABD'nin aktif büyüklüğü itibariyle ikinci bankası JP Morgan tarafından yapılan açıklamada, geçen Eylül'den bu yana toplam kredilerdeki artış %6. Bunların büyük kısmı ticari kredilerden oluşuyor. Kredi kartı kullanımındaki artış ise geçen yıla göre %10. Özellikle ticari kredilerdeki artış, işsizlik oranındaki gerilemenin devam edeceğinin bir işareti olabilir. Öte yandan, tüketim harcamalarının yakın bir gelecekte kriz öncesi seviyesine dönmesi ihtimali çok düşük. İstihdamda iyileşme olsa bile, halk kriz döneminde edindiği tasarruf alışkanlığını sürdürmeye devam ederse, tüketim harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı giderek azalabilir. Zaten istenen de bu değil mi ? Peki, gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki % 70'lik payıyla ABD'yi dünyanın en borçlu ülkesi konumuna getiren tüketim harcamalarındaki olası gerileme nasıl telafi edilecek ?
Amerikan İhracat-İthalat Bankası ihracatı teşvik etmek için küçük işletmelere açılacak kredilerin bu yıl, 6 milyar dolara ulaşacağını açıkladı. Bu rakamın 2015'e kadar ise her yıl 9 milyar dolar tutarında olması öngörülüyor. 2010 yılındaki kredi tutarının 5 milyar dolar olduğu hatırlanacak olursa, artış hiç de azımsanmayacak bir boyutta. Bankanın hedefleri arasında gelecek dört yıl içinde beşbin küçük işletmeyi ihracat kredilerinden yararlandırmak var. Hedef, toplam ihracat içindeki payı %30 olan küçük işletmelerin bu payını daha da arttırmak. Asıl ilginç olanı, ABD firmalarının ihracata olan isteksizliği. Firmaların sadece % 1'nin üretimlerinden ihracata pay ayırması bu durumu gayet iyi açıklıyor. 300 milyonluk nüfus ve 40,000 doları aşan ortalama kişi başına gelirle ABD krize kadar dış pazarlara yeteri kadar ilgi göstermemişti. Finansmanı giderek güçleşen dış açıkların bu strateji değişikliğindeki payı büyük. Salt tüketim toplumu olmayı sürdürerek büyümenin sürekliliğini sağlamak olanaksız. Amerikan Eximbank tarafından konulan bu hedef, Başkan Obama tarafından geçen yıl açıklanan ihracatın gelecek dört yıl içinde iki katına çıkarılması ve böylelikle istihdamın arttırılması yönündeki hedefin bir uzantısı. Ancak, büyük ölçüde üretkenlikteki artıştan dolayı 1998'den bu yana her yıl %2.5 dolayında istihdam kaybına uğrayan imalat sanayi sektörünün bunu nasıl gerçekleştirebileceği soru işareti. İhracata yönelik imalat sanayi sektörü istihdamında fazlaca bir artış sağlanmasa da, ihracata bağlı toptan ticaret, nakliye ve sigortacılık gibi yan sektörlerde istihdam artabilir. Beklenti de zaten bu yönde.
Amerikan yönetiminin, ihracatına pazar olarak düşündüğü ülkelerin başında Çin ve Güney Kore geliyor. Bu hafta Washington'u ziyaret edecek Çin Devlet Başkanı Hu Jintao ile yapılacak görüşmelerde ihracat, önemli konulardan birini oluşturacak. ABD, Çin'i kendisinden uçak, otomotiv parçaları ve tarım ürünleri alması için ikna etmeye uğraşıyor. İki taraf arasında soğuyan siyasi ve ekonomik ilişkilerin yumuşatılması açısından bu gerekli. ABD'nin ihracatı arttırmaya yönelik diğer önemli bir başarısı, geçen Aralık ayında Güney Kore ile üzerinde mutabık kalınan serbest ticaret antlaşması. ABD Kongresi tarafından önümüzdeki aylarda onaylanması beklenen antlaşma, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Antlaşması'ndan (NAFTA) sonra bu ülkenin uluslararası ticaret alanında yapmış olduğu en önemli antlaşma olarak tarihe geçecek. Geçen kasım ayında Seul'da yapılan G-20 toplantısında 2007 yılındaki ticaret antlaşmasının yenilenmesine yanaşmayan Güney Kore'nin şimdi fikir değiştirmesinde, Kuzey Kore ile yaşadığı gerginlikten dolayı ABD'nin desteğine olan ihtiyacının payı büyük. Antlaşmanın ABD'den bu ülkeye yapılacak mal ihracatını arttırmasının dışında bu ülkede bankacılık, turizm ve bilgisayar yazılımı alanlarındaki yatırımlarını da olumlu yönde etkileyeceği düşünülüyor.
ABD'deki gelişmelerden ülkemizin de çıkaracağı dersler var. Şimdiye kadar uygulanan iç talep artışına dayalı büyüme stratejisinin uzun vadede sürdürülmesi zor. Bunun kademeli olarak ihracat artışıyla dengelenmesi zorunlu. Yeni ihracat pazarları bulmanın dışında küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin ihracatta önlerinin açılması bu konuda yardımcı olabilir. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından ocak ayında yayınlanan bültende 2009 yılında ihracatın %59.8'nin KOBİ'ler tarafından gerçekleştirildiği belirtiliyor. Bültende dikkat çeken diğer önemli bilgi ise ihracat yapan 47352 işletmenin %45.7'sinin ihracatının sadece tek bir ülkeye olması. İki ülkeye ihracat yapan işletmelerin oranı ise % 16.7. Bu işletmeler ihracat yaptıkları ülke sayısını nasıl arttırabilirler? İhracatın arttırılması için bu önemli. Üzerinde düşünmek gerekiyor.