Kömür madenlerinde ölümlü iş kazaları devam edecek mi?
SERBEST KÜRSÜ / Sedat KARABULUT
Ben bu yazıyı hazırlamaya başlarken, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Soma'daki maden faciasına ilişkin 8'i tutuklu 45 sanığın yargılandığı davanın 7'nci oturumu başlamıştı. Son iki haftadır Soma'da hayatını kaybeden 301 maden işçisi ile ilgili dava, kamuoyunun gözü önünde devam ediyor ve birçok yönü ile tartışılıyor. Bir çok soruya cevap aranıyor; Alınması gereken tüm önlemler alınmış mıydı? Gereken denetlemeler yeterli miydi? Kimlerin ihmali vardı? İhmali olanlar ne kadar ceza alacak? Bunlardan daha da önemlisi ölenlerin yakınlarının yaşadığı ızdırabı kim, nasıl dindirecek? ...
Evet...Ölümlü iş kazaları, tüm dünyada İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) konularının en sıkıntılı maddesidir. Ve bu kazaları engellemek için genel kabul görüp, bizim mevzuatımıza da aynen girmiş olan, risklerden korunma ilkeleri şunlardır;
6331 Sayılı İSG Yasası MADDE 5 – (1) İşverenin yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur:
a) Risklerden kaçınmak,
c) Risklerle kaynağında mücadele etmek,
d) Tehlikeli olanı, tehlikesiz veya daha az tehlikeli olanla değiştirmek.
Buna göre işin temel kuralı, riskleri kaynağında yok etmek veya yapamıyorsak tehlikeli olanı tehlikesiz ile değiştirmektir. Teknolojik çözümler, vardiyalar ile çalıştırıp maruziyeti azaltmak, İSG eğitimleri vermek veya KKM kullandırmak sonraki önlemlerdir. Bu mantığa göre, madenlerdeki ölümlü iş kazalarını sıfırlayabilmemiz için yapılacak ilk şey, kömür madenlerine olan ihtiyacı ortadan kaldıracak alternatif bir ürün bulmaktır.
Dünyanın kömür ihtiyacı artarak devam ediyor...
Ancak tüm dünyadaki verilere baktığımız zaman, tam tersine kömür üretiminin her yıl artan bir hızla büyüdüğünü görüyoruz. Bu konuda yayınlanmış birçok istatistik var ama benim bulabildiğim en derli toplu kaynak, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu'nun hazırladığı “Kömür Sektör Raporu 2013” oldu. Bu rapora göre;
1990 yılında dünya toplam elektrik üretiminde %37.5 oranında kullanılan kömür 2011 yılı itibariyle %41,3 oranında kullanılmıştır. Bu oran 2011 yılı itibariyle; Çin'de %79, Almanya'da %44,7 ve ABD'de %43.1 oranında olmuştur. Aynı dönemde Türkiye elektrik üretiminin % 28.9'unu kömürden elde etmiştir. Uluslararası Enerji Ajansı tarafından, günümüzde mevcut enerji politikalarının gelecekte de sürdürüleceği varsayımına göre yapılan tahminlerde; dünya birincil enerji arzı için 2030 yılında en büyük pay %29,3 ile kömürün olacaktır.
Dünya Enerji Konseyi tarafından 80 civarında ülkede bulunduğu raporlanan dünya kömür rezervlerinin en büyük kısmı (237.3 milyar ton) ABD’de yer almaktadır. ABD’yi 157 milyar ton ile Rusya Federasyonu ve 114,5 milyar ton ile Çin izlemektedir. Dünya 2012 yılı toplam kömür üretimi dikkate alındığında, küresel kömür rezervlerinin yaklaşık 114 yıl ömrü bulunduğu hesaplanmaktadır. Yani petrolden daha uzun. Bir başka değişle kömür, enerji alanında geleceğin stratejik ürünü olmaya en büyük aday diyebiliriz. Ve kömürün Türkiye için önemi yarın değil, bu günden birinci sıraya yükselmiştir.
Türkiye'de birincil enerji arzı 2012 yılında bir önceki yıla göre %4.9 artış göstererek 120.1 mtep olmuştur. Bu arzın kaynaklara dağılımında ilk sırayı 39.3 mtep ile kömür almaktadır. Kömürü sırasıyla; 37,4 mtep ile doğal gaz, 31.2 mtep ile petrol, 5 milyon tep ile hidrolik, 3.5 mtep ile odun, hayvan ve bitki artıkları ve 3.5 milyon tep ile jeotermal, rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklar izlemektedir. Ülkemizde yenilenebilir enerji kaynaklarının toplamı, ihtiyacımızın yaklaşık olarak %3'ünü oluştururken, bu oran Almanya'da %75 civarındadır.
Tüm bu verilerin ışığında, şunu söylemek mümkün. Dünyanın gelişmekte olan bütün ülkelerinde olduğu gibi Türkiye için de, rüzgar ve güneş enerjisi gibi doğa dostu ve tehlikesiz enerji kaynaklarının kullanılmaya başlayacağı günler pek de yakın değil. Ve görünen o ki, bu günler gelinceye kadar etkinliği tartışmalı zor diğer korunma yöntemleri ile yolumuza devam edeceğiz.