Kopenhag'da neler konuşuldu?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Serdar İSKENDER / Makina Yük. Mühendisi

Çevreye telafisi mümkün olmayan zararlar veren petrol, doğal gaz ve kömürün kullanımı tüm dünyada yoğun olarak devam ediyor. Hidroelektrik, rüzgar, güneş, dalga gibi temiz enerji kaynaklarının enerji üretimindeki kullanımlarının arttırılması için büyük bir çaba gösterilmesine rağmen bu kaynaklar, dünyanın enerji ihtiyacını karşılamaktan uzak bir görüntü sergiliyorlar. Temiz enerji kaynakları arasında gösterilen nükleer enerji konusunda ise anti nükleer lobinin çalışmaları, nükleer enerjinin kullanımının artırılmasının önündeki en büyük engel olarak duruyor. Bütün bu enerji problemlerinin yanında, bilim adamlarının enerji verimliliği konusunda istenilen seviyelere ulaşamaması da eklenince atmosfere salınan sera gazlarının önüne geçilemiyor. Sera gazlarının atmosferde oluşturduğu sera etkisi nedeniyle, dünyanın ortalama sıcaklığı son bin yılın en yüksek değerine ulaşmış durumda. Son yıllarda, şiddeti ve sıklığı giderek artan aşırı hava olayları meydana geliyor. Kasırgalar, seller ve kuraklıklar, yerkürenin dört bir yanında birbirini izliyor. Bilim adamları sera etkisi nedeniyle giderek ısınmaya başlayan yerküremizde neler olacağını tahmin etmeye çalışıyor. Bu çalışmalara göre, kentlerde, ormanlarda, nehirlerde, ekili topraklarda geri dönüşü olmayan yıkımlar yaşanacağı öngörülüyor. Bilim adamları dünyanın son yüzyılda 0,74 derece ısındığı, 2050'ye kadar ise 2 derece ısınma riskinin bulunduğu ortaya koyuyorlar. Yerkürenin sıcaklığındaki bu artışın, yeryüzündeki canlıların yüzde 30'unun neslinin tükenmesine neden olacağı öngörülüyor.

İnsanoğlu, bu olumsuz gidişata dur diyebilmek ve sera gazları emisyonlarını azaltabilmek için 1990 yılında Uluslararası İklim Müzakereleri'ne başladı. 150 ülkenin müzakere heyetlerinin katılımıyla 15 ay içerisinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) hazırlandı.

1997 yılında Çerçeve Sözleşme tarafları, sayısal emisyon azaltım yükümlülüğü getiren Kyoto Protokolü'nü kabul etti. Protokol, gerekli çoğunluk olan küresel emisyon hacminin yüzde 55'inin temsili şartını, Rusya'nın da onaylamasıyla 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girdi. Kyoto Protokolü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)  kapsamında imzalanmış, küresel ısınma  ve iklim değişikliğiyle tüm dünya çapında mücadele etmeyi hedefleyen önemli bir sözleşmedir.

Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarını, 2008-2012 yılları arasında, 1990 yılına göre yüzde 5,2 oranında düşürmelerini hedeflemektedir. Bu hedefe ulaşabilmek için 2008-2012 yılları arasında Avrupa Birliği ülkelerinin sera gazı emisyonlarını yüzde 8, ABD'nin yüzde 7, Japonya'nın yüzde 6 azaltmaları, Rusya'nın ise mevcut Karbon emisyonu salınımını artırmaması gerekiyor.

Kyoto Anlaşması'nı ABD henüz imzalamadı. Çin, Hindistan ve Rusya'da süreç içerisinde protokole taraf oldu. Ülkelerin atmosfere verdikleri sera gazı emisyonları incelendiğinde, ABD (yüzde 29,3), AB (yüzde 26,5), Rusya (yüzde 8,1), Çin (yüzde 7,6) ile ilk dört sırada yer alıyor. Atmosfere en çok sera gazı salan ülkelerin tutumu nedeniyle Kyoto Protokolü beklentileri karşılamaktan uzak kaldı. Kyoto Protokolü 2012 yılında sona erecek. Kyoto süreci tamamlanmadan tüm dünyanın kabul edebileceği sera gazı emisyonlarının belirlenmesi için görüşmeler yapılıyor. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler (BM), 7-18 Aralık 2009 tarihleri arasında Kopenhag'da İklim Değişikliği Konferansı'nı (COP 15) düzenledi.

Kopenhag'da düzenlenen İklim Değişikliği Konferansı öncesinde, ABD Başkanı Barack Obama'nın Kyoto Anlaşması'na ve sera gazlarının azaltılmasına sıcak bakan açıklamalarının yanında, Rusya, Hindistan ve Çin'den gelen ılımlı açıklamalar bu toplantı için ümitlerin artmasını sağlamıştı. Ancak, Kopenhag'a ta ki görüşmelerde taraflar, sera gazlarını azaltımı konusunda somut bir karar almaktan oldukça uzak hareket ettiler. Kopenhag'ta insanlığın geleceğini ilgilendiren sera gazı emisyonları konusunda ülkeler bir türlü anlaşamadı.

Konferansta, Çin G-77 adı verilen bir grupla hareket etti. Çin'le birlikte Hindistan, Güney Afrika ve Brezilya, gelişmekte olan 77 ülkenin destek verdiği bu grubun içersisinde yer aldı. G-77 platformu, Kyoto sonrasında insiyatif almak için gelişmiş ülkelerin Kyoto kapsamında verdikleri sözleri tutmalarını şart koştular. Çin ve Hindistan, gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen emisyonun daha fazla olduğunu ve bu ülkelerin emisyon-yoğun sanayileşme sayesinde zenginleştikleri fikrini savundular. Rusya, iklim konferansını ekonomik gerekçeleri öne sürerek tıkadı.

Petrol Üreten Ülkeler Birliği (OPEC), uzun vade de petrol tüketimi azalacağı için ekonomilerinin uğrayacağı muhtemel zararlar için tazminat talebinde bulundu. Salınımların azaltılması için G-77 ve Çin'in önerdiği stratejiye karşı çıkan OPEC Grubu, iklim değişikliği ile mücadeleye karşı "Truva Atı" olmayı da başardı.

Kopenhag'da, Avrupa Birliği (AB) sera gazlarında indirim için dünyanın ümidi olma özelliğini sürdürdü. Avrupa Birliği, 2005'te başladığı Karbon Salınımı Ticareti Programı'na devam edeceğini açıkladı. Konferansta, ABD bilimsel ve teknik alanlarda iklim değişikliği konusunda tüm ülkelerle iş birliği yapacağını bildirdi. ABD, sera gazı emisyonlarında 2050'ye kadar yüzde 80'e varan oranda indirim yapacağını beyan etti.

Kopenhag'da düzenlenen İklim Zirvesi, ABD Başkanı Obama'nın devreye girmesi ile son dakikada sağlanan uzlaşmayla imzalanan mutabakat metniyle sona erdi. Buna göre, küresel sıcaklık artışı iki dereceyle sınırlandırılmaya çalışılacak. Ancak, bağlayıcı sera gazı emisyon hedefleri daha sonra yapılacak bir toplantıya bırakıldı. Mutabakat metninde, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltması için uygulanacak programlara katkı sağlayacağı da yer aldı. Mutabakat metninde söz konusu yardım programı için 2010-2012 yıllarını kapsayan kısa vadeli dönemde Avrupa Birliğinin 10,6 milyar dolar, Japonya'nın 11 milyar dolar ve ABD'nin 3,6 milyar dolar vaat ettiği de belirtildi. Böylece, 192 ülkenin katılımıyla Kopenhag'ta toplanan dünyanın en büyük İklim Konferansı beklentilerin çok uzağında bir sonuçla kapanmış oldu.