”Kopenhang'da izlenecek tutum rekabet gücü açısından önemli”
TİM Başkanı Büyükekşi, Türkiye'nin müzakere sürecinde üstleneceği yükümlülükleri değerlendirdi
İSTANBUL - Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, "Kopenhag'da Türkiye'nin izleyeceği tutum, Türkiye'deki ihracatçı sektörlerin orta ve uzun vadedeki rekabet gücü açısından büyük önem taşıyor" dedi.
Büyükekşi, yaptığı yazılı açıklamada, Kopenhag'da başlayacak "BM İklim Değişikliği" konferansı dolayısıyla, Türkiye'nin müzakere sürecinde üstleneceği yükümlülükleri değerlendirerek, Türkiye'nin izleyeceği tutumun, Türkiye'deki ihracatçı sektörlerin orta ve uzun vadedeki rekabet gücü açısından büyük önem taşıdığını belirtti.
Bu saptamanın özellikle ihracatın önemli bir boyutunu oluşturan imalat sanayi açısından geçerli olduğuna dikkati çeken Büyükekşi, şunları kaydetti:
"Sektörlerimiz, çevrenin korunmasına yönelik gelişen bilince paralel olarak üretim süreçlerini daha temiz hale getirebilmek adına kayda değer yatırımlar yapmışlardır. Bu yatırımlara halihazırda devam edilmektedir. Türk sanayi, sürdürülebilir kalkınma ilkesini benimsemiş olup, gelişme, büyüme ve yatırım stratejilerini bu prensip doğrultusunda oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, başta sera gazı emisyonları olmak üzere iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile mücadeleye ihracatçı sektörlerimiz de, bu alanda küresel düzeyde kabul edilmiş olan ortak ancak farklılaştırılmış sorumluluklar ilkesi uyarınca katkıda bulunmaya devam edeceklerdir.
Kopenhag İklim Değişikliği müzakerelerinde, gelişmiş ve gelişme yolundaki ülkelerin anlaşma sağlayacaklarını gösteren bir zemin henüz oluşmamıştır. AB'nin bu alandaki öncü rolüne rağmen, bir taraftan gelişmiş ülkeler arasında en büyük emisyona sahip ABD'nin diğer taraftan emisyonları hızla artan Çin ve Hindistan gibi gelişme yolundaki ülkelerin yeni bir iklim değişikliği anlaşmasına taraf olmak için gerekli siyasi iradeyi oluşturamadıkları görülmektedir. Bu ülkelerin taraf olmayacakları bir İklim Değişikliği anlaşması etkisiz kalacaktır. Dolayısıyla önümüzdeki hafta Kopenhag'da başlayacak müzakerelerden kesin bir sonuç alınamayacağı ve müzakerelere 2010 yılı içinde devam edileceği belirginlik kazanmıştır."
"Türkiye'nin de yükümlülüklerin sınırını artırması söz konusu"
Büyükekşi, bu çerçevede Türkiye'nin, Kopenhag'da kendi üretici sektörlerinin rekabet gücünü olumsuz etkileyecek çerçevede bir yükümlülüğü üstlenmemesi gerektiğini bildirerek, Türkiye'nin, 1990 yılını referans alan bir müzakere pozisyonunu yerine, gelecekte artış gösterecek olan emisyonların azaltılmasına yönelik bir müzakere pozisyonunu benimsemesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin öncelikle 2020 ve 2050 dönemleri için bir "olağan gelişim" senaryosu oluşturarak, artacak olan emisyonlarını uluslararası kamuoyu ile paylaşması ve bu senaryonun ilgili uluslararası paydaşlar tarafından kabul görmesini sağlaması gerektiğini belirten Büyükekşi, 2010 yılında devam etmesi beklenen müzakere sürecinde, ABD ile başta Çin ve Hindistan olmak üzere gelişme yolundaki ülkelerin üstlenecekleri yükümlülüklerin ışığında, Türkiye'nin de yükümlülüklerin sınırını artırmasının söz konusu olabileceğine değindi.
"En az 100 milyar dolar tutarında bir fon oluşturulmalı"
Büyükekşi, bu karara esas teşkil edecek bir diğer faktörün, üretim sürecinin bu sınırlamalara uygun hale getirilmesi için gelişmiş ülkeler tarafından taahhüt edilecek finansmanın oranı ve kullanım şartları olacağına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Bunun için senede en az 100 milyar dolar tutarında bir fonun oluşturulması gerekmektedir. Ancak bu sayede ülkemiz gibi gelişme yolundaki ülkelerde bu dönüşümün, rekabet gücüne zarar vermeden, finanse edilmesi mümkün olabilecektir.
İklim değişikliği müzakerelerinde ABD ve AB'nin taraf olduğu ancak Çin ve Hindistan gibi belli başlı ülkelerin kapsam dışında kaldıkları bir anlaşma sağlanması ve Türkiye'nin de bu anlaşma kapsamında bağlayıcı nitelik taşıyan sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik yükümlülükler üstlenmesinin sonucunda, üretici sektörlerimizin bu tip sınırlamaları üstlenmeyen gelişme yolundaki ülkeler karşısında rekabet gücü olumsuz etkilenebilecektir.
Bu şartlarda, bir taraftan emisyon izinlerinin ücretsiz dağıtılması diğer taraftan ise yükümlülük üstlenmeyen ülkelerden yapılacak ithalattan sınırda bir 'karbon vergisi' alınması seçeneği tartışmaya açılmalıdır."